• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Av. Yaşar Baş
Av. Yaşar Baş
TÜM YAZILARI

Kaybet kaybet politikası

16 Şubat 2018
A


Av. Yaşar Baş İletişim: [email protected]

 

Yandaşlık ile düşmanlık arasında genişçe bir alan olduğunun farkında değiliz. 

Bildiğimiz tek muhalefet yöntemi anlamsız ve etkisiz gösteriler ile zaman zaman kaleme alınan sert bildiriler.

 Emin olunabilir ki sokaktaki insanın hiç umurunda değil bu eylemler. Hatta içten içe mesleğimize karşı giderek yükselen bir antipati dalgasından da söz edilebilir.

Anlamsız ve sonuç getirmeyen yöntemler ile hem mensupları adına bir kazanım elde edemiyorlar hem de kullandıkları harp terminolojisi ile cepheleşmeye neden olarak siyasi muhataplarını tam da karşılarına alıyorlar. 

Dediğimiz gibi yandaşlık ile düşmanlık arasında çok geniş bir alan var ama farkında değiliz.

Bu tavır siyasi ve idari sistemi militanlaşmaya çağırıyor. 

Düşmanlık çizgisinde yapılan muhalefet, meslek kuruluşlarının “kamu kuruluşu niteliği”nin kaldırılmasına yol açacak. 

Ama heyhat! Kullanılan dil gözden geçirilemiyor; her türlü otoritenin meşruluğunu tanımama ve bunun üzerinden eylem planı yapma çizgisinden geri adım atılmıyor.

Meslek kuruluşlarımızın faaliyet alanlarında olsun olmasın her türlü toplumsal olayda öne geçmeleri hem kendi meşruluklarına gölge düşürüyor hem de gerçekten haklı talepleri gölgeleyerek önünü tıkıyor. 

Siyasi partilerin faaliyet alanında olması gereken pek çok konuda meslek kuruluşlarımız kendilerinde Jeanne D’arc misyonu görmekteler.

 Histerik biçimde de bu misyonlarının kutsallığına da inanmışlar üstelik. 

Böylece siyaset sahnesinden rol çalınıyor, siyasi muhalefet ikinci plana atılıyor, vatandaşın gözünde siyasi muhalefet puan kaybediyor. 

Tabii paradoksal biçimde meslek kuruluşları da meşruluklarını, etkilerini, inandırıcılıklarını yitiriyorlar. Kaybet-Kaybet politikası bu.

 “Tehlikenin farkında mısınız” klişesi ile konuşmama son vereyim:

 Evet ciddi bir tehlike kapıda; meslek kuruluşları ve odaları, başta kamu kurumu niteliği olmak üzere imtiyazlarını ve güçlerini kaybetmek tehlikesi ile yüz yüzeler. Üstelik buna ne kendi mensuplarından ciddi bir tepki gelecek ne de -ne yazık ki- toplumun bu kurumlara sahip çıkması söz konusu olacak…

Yukarıda alıntıladığım konuşma Afyonkarahisar Barosu Başkanı Av.Turgay Şahin’in 2013 yılı Adli Yıl Açılış konuşması. Yani yaklaşık beş yıl önce. 

Sağduyu kavramının bir tarifi yapılacaksa tam tarifi bu konuşmadır

Ne Barolar Birliği bu sağduyulu uyarıyı dikkate alarak pozisyonunu revize etti, ne de hükümet zamanında harekete geçerek genelde meslek odalarını özelde barolar birliğini asli fonksiyonlarına döndürecek adımları attı.

Şimdi herkesin kaybedeceği çözüm yolları konuşuluyor.

Araba yanlış yola girmiş sürücüyü değiştirmek yerine arabayı parçalayıp, yolculara paylaştırılması konuşuluyor.

Bizim herkesin kazanacağı çözüm yollarını konuşmamız gerekiyor.

Cumhurbaşkanınız öfkesinde haklı. Ama bu işin birinci sorumlusunun Barolar Birliği olması doğru çözüm arayışının önünü kapamamalı.

Baroların parçalanması birlik merkezindeki oligarşiyi sona erdirir ama birçok başka probleme yol açar.

Sorun nerdeyse oraya müdahale etmek en doğru çözüm olur.

Barolar Birliği adı üzerinde Barolar tarafından kurulan birlik…

Barolarda katılımcı yönetimin önü açılması, Barolar Birliği üç büyük baronun tekelinden kurtarılarak her baronun bir tek oyla temsil edildiği platforma dönüştürülmesi en doğru yol olur.

Başka çözüm yolları da var. Yeter ki herkesin kazanacağı çözüm yolunu arayalım.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23