İslami Dayanışma Oyunları bir kez daha geride ‘enkaz’ bıraktı!..
İslami Dayanışma Oyunları bir kez daha geride ‘enkaz’ bıraktı!..
Ahmet Gülümseyen
Riyad 2025 İslami Dayanışma Oyunlarının bir ‘çuval’ madalyayla tamamladığımızı Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) sayfasında yer alan haberden öğreniyoruz. Oyunlara 20 spor branşında 110 bayan ve 102’i erkek toplam 212 sporcuyla katılım, Türkiye’nin 72’si altın toplamda 155 madalya ile zirvede tamamladı. Diğer bir ifadeyle, organizasyonu ‘rezaletin’ zirvesinde tamamladık’ desek yeridir. Böyle bir yaklaşımda nasıl bulunmayalım ki? Spor branşlarında sporcuların giydiği kıyafetten, bayana erkek antrenör, bayan erkek ayırt etmeksizin müsabakalarının izlenmesinin herkese açık olması, yetmedi, bu tablonun sosyal medya ve televizyon kanalarından naklen yayımlanması, isminde ‘İslam’ kelimesinin yer verme ‘hadsizliğinin’ gösterildiği spor organizasyonun yapılış nedenini o kadar net özetler nitelikte. Söz ile özetlenmeye kalkığımızda ‘İslami Dayanışma Oyunları’nın kural ve yapılış şekliyle ‘İslam’a en büyük ihanettir’ tanımından başka bir ifadesinde başka bir karşılık bulmuyor…
DİNİ DEĞERLERİ YOK SAYAN SPOR ORGANİZASYONU
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da gerçekleşen organizasyonun sportif yarışma adına bir ölçü olmayacağını Güreş Federasyonu başkanı Taha Akgül’ün “Buraya genç ve gelişime açık sporcularımızla geldik… Burası da tecrübe olacak, bizim için hedef her zaman dünya şampiyonaları ve olimpiyatlardır, Avrupa da değil.” sözlerinden de anlamak güç değil. Türkiye’nin Akgül’ün başkanı olduğu güreşçilerle katılımın gösterdiği sporcu listesine baktığımızda, kadroda altı bayan sporcu ve onları çalıştıran iki erkek antrenörün yer aldığını görüyoruz. Giydirildiği açık seçik kıyafetle Türkiye’yi temsilen bayanların minderde güreşmesi, aynı şekilde dekolte giyinmiş bayanların, yüzme, atletizm gibi diğer spor branşlarında yarıştırılması, isminde ‘İslam’ kelimesinin yer aldığı oyunların dini değerleri yok etme adına yapıldığını o kadar net gözler önüne sermektedir ki. Hal böyle olunca da aslında ‘fazla’ söze gerek kalmıyor. Bir önceki 2022 yılında, ismi Mevlana şehri olarak anılan Konya ilimizde, bugün ise Müslümanlarca kutsal sayılan mekânların yer aldığı ülkenin başkenti Riyad’da gerçekleşiyor olması, isminin İslami Dayanışma Oyunları değiştirilip ‘İslam’dan uzaklaştırma oyunları’ olarak değiştirilmesi gerekliliği, aslında fazla söze de gerek bırakmıyor. Nasıl yani? Devam edelim…
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı 57 ülkenin katılımıyla gerçekleşen oyunları, olumsuzluklarıyla ilgili (olumlu-olumsuz yanı demiyoruz, çünkü tutarlı/olumlu bir tarafı yoktur) düşüncelerimizi birçok defa bu satırlarda paylaşmıştık. Spor adı altında ‘İslam’ kelimesinin rezalete alet edilmesinin neden haddi aşan seviyeye getirildiğini açıklayan Ağustos 2022 tarihli o yazımızı, önemine vurgu yaptığımızı, konuların daha iyi anlaşılması adına, müsaadenizle bugün tekrar yayımlamak istiyoruz. Rabbim bizleri ‘ders’ alan ve aldığı dersle hayatına çeki düzen veren ve Müslümanca yaşayan kullarından eylesin, inşallah. Amin.
İSLAM İSMİYLE UYUŞMAYAN SPOR OYUNLARI!..
“İslami ve Dayanışma Oyunları. Bu bir spor organizasyonu olarak gözükse de, üzerinde o kadar ‘tartışılması’ gereken konu var ki. Eskiler çok iyi bilir, çocuklar bir araya gelerek ‘oyunlarla’ nasıl hoşça vakit geçirirlerdi. Ne zamanki oyunları Müslüman kimliğimizle bağdaşmayan, İslami hassasiyetten uzak, spor adı altında beşeri kurallarla bu hale getirildi, işte o oyunlarımız çocuk ve gençlerin fıtratına aykırı, rekabetçi/yarışmacı kimliğine büründü. Kural koyucular dediler ki ‘Benim anlayış ve sistemimize’ uyacaksın ki, yarışabilesin, sonrasında ise ‘oyunuma’ katılım sağlayıp derece de yaptığın için seni ‘maddiyatla’ ödüllendireceğim.’ Onlara göre sportif başarıya giden her yol mübah. Deyim yerindeyse, kurallarıma rıza göster ki seni İslam ile bağdaşmayan, bir nevi şöhretin/paranın/kapitalizmin ‘uşağı’ yapayım. Sonrası malum. Sporcu kendini genç, pişmemiş bir yaşta rekabeti gerektiren ‘bulanık’ ortamda, nefsinin kölesi haline getirilebiliyor. Tabii bu süreç durduk yerde veya günümüzde oluşmadı. Ne olduysa, her defasında dikkat kesilmesi için, adına/önemine vurgu yaptığımız 1896 Atina Olimpiyatlarıyla başladı. Yeni spor branşları, yeni oyun kuralları (bu kıyafetinden, karma seanslar, ödül sistemine kadar). Gücünü batıdan, felsefesini/kurallarını Haçlı ve Siyonist anlayıştan alan spor olarak isimlendirilen bu bir takım ‘oyunlar’, milyarlarca insanın ilgi odağı, bir o kadar ‘maneviyatın’ yıkım gücü oldu. Varlığı her aile ve bireye uzanan spor adı alındaki bu süreç öyle kurnaz, bir o kadar sinsi ve haince işletiliyor ki, o ‘oyuna’ dur demek yerine, İslam ülkeleri bu tür spor organizasyona (İslami Dayanışma Oyunları) sahipliği yapabiliyor hale gelebiliyor, maalesef. Tabii, durduk yerde oluşmadı bu süreç. Olimpiyat Oyunları’nın bugüne kadar Müslüman bir ülkeye verilmemesinin nedenini de açıklık getirir nitelikte, ‘Biz ne dersek o olur’ şeklinde, baskıcı bir zihniyet. Devam edelim…
BEŞERİ KURALLARI OLAN SPOR ORGANİZASYONU
MEVLANA’NIN ŞEHRİ KONYA’YA YAKIŞMIYOR
“Kendini internet ansiklopedisi olarak tanımlayan Vikipedi arama motoruna göre Uluslararası Olimpiyat Komitesi (UOK) 23 Haziran 1894 günü Pierre de Coubertin’in önderliğinde kurulmuş olan ve Olimpiyat Oyunları’nı düzenleyen organizasyondur ve Komitenin merkezi İsviçre’nin Lozan kentindedir. Komitenin kuruluş tarihi (Modern Sporların Başlangıcı) ve komite merkezi (İsviçre’nin Lozan kenti) aslında fazla söze gerek bırakmıyor. İslam’dan bîhaber (icraatları bunu gösteriyor) böyle bir komitenin belirlediği spor kurallarıyla siz, ismi İslam kelimesiyle başlayan bir Spor Organizasyona katılmakla kalmıyorsunuz. Bugün Konya’da, açılışı danslarla yapılan ve kuralları İslam ile bağdaşmayan bir Komitenin (UOK) belirlediği Organizasyona (İslami Dayanışma Oyunları) ev sahipliği yapıyorsunuz. Tüm bunları söylerken Fıkıh Doktoru İhsan Şenocak Hocamızın ‘Müslüman Gence’ isimli İslam ile ilgili şu ifadelerini hatırladık; “İslam Nizami beşeri değil, Allah’a aittir. Her şey değişir, güncellenir lakin o, esas itibariyle hep aynı kalır. Çünkü beşeri nizamlar, ilimler nasibi çok az olan insana, İslam ise her şeyi bilen Allah’a aittir. İslam, hiçbir anlayışın, hiçbir düşüncenin yedek parçası değildir. Bu yüzden hiçbir ideolocya ile sentez kabul etmez. İslam’da akıl Şeriat’a hükmetmek için değil, Şeriat’ı anlamak için vardır.” Hatırladığımız İslam ile ilgili bu düşüncelere bakıyor, diğer yandan Sayın Şenocak Hocamızın ifade ettiği beşeri düşüncenin kuralları belirlenen İslami Dayanışma Oyunları’na bakıyoruz. Oyun kurallarını İslam ile nasiplenmemiş/şereflenmemiş Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden alan bir Spor Organizasyonun, Türkiye’ye ne de inancı Müslüman diğer ülkelere yakışmadığını/yakışmayacağını görüyoruz. Bu hususta sözü İlahiyatçılara bırakıyoruz; İhsan Şenocak Hoca (@ihsansenocak); “Nasıl ‘İslamî faiz’, ‘İslami şarap’ olmuyor ise tereddütsüz bir oyun da İslami olamaz. Yetkililer, İslam’a uymayan oyunlardan İSLAM kelimesini çıkarmalıdır.” Halil Konakçı Hoca (@halil_konakci); “İslami hassasiyet gözetmeyen bir şeye ‘İslami’ demek, ortaya Allah’ın gazabını cezbedecek sebepler çıkarıyor” Cübbeli Ahmet Hoca “İslam Dayanışma Oyunları tabelası altında çıplak kıyafetlerle dans etmek İslam’a hakarettir. Yetkililerden ricamız, en azından tabeladan çıkarılması için gayret gösterilmelidir.” Vesselam…”