• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Özcan
Mustafa Özcan
TÜM YAZILARI

Hamza’nın yolundan yürüyenler

04 Haziran 2014
A


Mustafa Özcan İletişim: [email protected]

Başbakan Erdoğan, Hazreti Ömer’in adaletini ve Hazreti Hamza’nın yüreğini temsil eden bir gençlik özlemini dile getirmişti. Geçenlerde Başbakan Erdoğan ayrıca milli şairimiz Mehmet Akif’in muhallet ibaresiyle söylediği ‘Ömer adaletini’ de hatırlatmıştı: “Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, Gelir de adl-i ilâhi Ömer’den sorar onu!” Bu aktarımı Arap basınında yankılanmakta gecikmedi. Kuveytli yazar Müfric Dusuri Erdoğan’ın sözüne bir makale ayırmış ve başlığını da şöyle belirlemiş: Erdoğan Hazreti Ömer’e benzemiyor! Başlıktan gerisini tahmin etmişinizdir. Hazreti Ömer’i anlatırken Dusuri onun İran’ı hizaya getirdiğini terbiye ettiğini ve Bizans’ı kahrettiğini ifade etmektedir. Dusuri, tarihi kaynaklardan bize Dicle kıyasında kaybolan keçi veya oğlak meselesinin farklı bir versiyonunu da aktarıyor: Yazık sana Ömer! Bir katır Irak’ta yolunu şaşırır veya tökezlese; yolu neden stabil hale getirmedin diye senden sorarlar! Son sıralarda gerekli gereksiz bir biçimde Başbakanı hedef alma var. Kime uyar kime uymaz tartışılsa da, Hazreti Ömer, adaletiyle rol modeli bir insandır. Hazreti Ebubekir siyasetiyle Hazreti Ömer adaletiyle çağlara ışık tuttular. Bu arada kahramanlığıyla da ve çağlara vuran gölgesiyle Hazreti Hamza içimizde yaşıyor. Seyyidü’ş şüheda Hazreti Hamza’yı anmamın mühim bir sebebi var. O da söndürülmeye çalışılan Arap Baharının rol model şahsiyeti olmasıdır. Arap Baharı bir Hamza destanı ve aynı zamanda Hamzalar devrimidir.

¥

Bu tespiti yapan tanınmış İslami yazarlardan Muhammed Muhtar Şankiti. Hazreti Hamza devrimini anlattığı bir yazısında, şahadet yoluna sülük etmeden İslam dünyasının ayağa kalkamayacağını ifade ediyor. Çünkü Cenab-ı Hak Müslümanların aralarından şehitler seçmek istiyor. Hazreti Musa gibi bazı kullarını kendine ayırmak istiyor! Malik Binnebi şahadeti çok veciz bir biçimde ifade ediyor: Hayatta kalmaya değil, sonsuzluğa adanmış bir irade. Şahadet, ölümle ebedilik yazma destanıdır. Şahadet, ülkelerin sınırlarını çizmekten öte, tarihin sınırlarını çizer. Şehit olarak geride yâd bırakır ve onun ötesinde gönülleri fetheder. Hadiste, gelecek zaman dilimlerinden birinde Müslümanların akıntının önünde çer çöp gibi değersiz olmalarının nedeni olarak ‘vehen’ hali gösterilir. Vehen, ölümü hor görmektir. Yahudileşme temayülüdür. Ne pahasına olursa olsun ölümcül hayata tutunmaya çalışmaktır. Halbuki, değersiz hayatını değerli kılmak onu feda etmekten geçiyor. Ölüm sonuç itibarıyla öldürülmüyor. Lakin hayata tutku ile bağlı olanlar heybetlerini kaybediyorlar. Bu ise maksadın aksiyle sonuç veriyor. Ölümü hazır olmayan insan bu zaaflarıyla ölüme en yakın mevkide duruyor. Moğol çerisinin, önüne düzinelerce Müslümanı katması gibi bu durumda ölümden korkanlar ölüm vebasına yakalanıyorlar. İzzetlerini kaybettikleri gibi hayatlarını da koruyamıyorlar. Hayatı sevmek ölümü uzaklaştırmıyor. Sizi sadece kolay av haline getiriyor. Şehitler ve kahramanlar var olmak için değil veya hayatta kalmak için değil ebediyet için savaşırlar. Öldüklerinde de hem dünyada hem ötede ebediyet defterine kaydolurlar. Tarihin akışını değiştirecek hamle, veheni yenmek ve mehabeti yeniden kazanmaktır. 

¥

Arap Baharı nesillerin baharı veya devrimi olsa da sonuçta gençlerin devrimidir. Sinen ve pörsüyen yaşlı kuşak irade gösteremezdi. Gençler ise hasbi bir biçimde serdengeçtiler olarak sonuca bakmadan öne atıldılar, yola koyuldular. Belki de bu zorluğu bilselerdi hiç yola çıkmazlardı. Ama gemileri yakmadan Endülüs alınamazdı. Gemiler karadan yürütülmeden İstanbul’a ulaşılmazdı. Şankiti’nin ifadesiyle, Arap Baharının parolalarından birisi şu hadistir: “Allah katında şehitlerin efendisi ve önderi Hazreti Hamza ve onunla birlikte zalim öndere emri bi’l maruf ve nehyi ani’l münker yaparken öldürülen kimsedir…” İslam’da iktisadın iki temeli vardır. Zekatın vücubu ve faizin haramlığıdır. Siyaset fıkhının da iki temeli vardır. Şûranın lüzumu ve istibdadın da haramlılığıdır. İstibdat yöneticilerin keyfi ve başa buyruk hareketleridir. Eskiler buna esere/istisar demektedirler. Arap Baharı ile birlikte siyaset fıkhı ile ilgili yerleşik kalıplar değişmiş ve raşidi hilafet kurallarına veya anlayışına dönüş başlamıştır. Yerleşik kalıplarda zorbalık itaat adı altında meşrulaştırılmıştır. Taceddin Takiyyüddin Subki bile Alman ve Fransız krallarına savaşmadan korku pahasına Kudüs’ü teslim eden Eyyübi Kralı Melik Kamil’in fısk ile azledilemeyeceğine dair fetva vermiştir. Ümmete ve babasının mirasına ihanet eden bu adamı meşru olarak telakki edilmiştir. Fitne yaftasıyla ümmet zillete ve istibdada ram edilmiştir. Ökçeleri üzerine geriye çevirmek istedikleri Arap Baharı ile birlikte ümmetin siyasi fıkhı da yenileniyor. İstibdada uydurulan fıkhı kılıflar gözden geçiriliyor. Eski rejimin (Ancien Régime) çırpınması da bundan. Eski rejim ‘böyle geldi, böyle gider’ anlayışını ebedileştirmek istiyor. Bundan dolayı ‘el Esed ile’l ebed/Sonsuza dek Esat’ tekerlemeleri yapılıyordu. Devrim ise ‘önceki silinir’ anlayışını hayata geçiriyor. Arap Baharına karşı yapılan ridde/irtica savaşları ve karşı devrim ve darbeler göstermiştir ki eski rejimle birlikte yaşama imkanı kalmamıştır. Ya eski rejim kendisini yeni adlar altında onaracak ya da tamamen tasfiye olacaktır. Amerikalıların telkin ettiği şekilde işler hibrid/melez bir surette yürümüyor. Bugün eski rejimlere baş kaldıranlar Şankiti’nin ifadesiyle, Hazreti Hamza’nın yolundan gidenlerdir. Arap Baharını kurulu düzenlere karşı çıkış olarak karalamak isteyenler aslında ümmetin meşruiyetine karşı çıkmışlar ve ümmetin yetkisini gasp etmişlerdir. Şimdi taşlar yerli yerine oturuyor. Arap Baharı aynı zamanda siyasi bidatlara ve şer’i olmayan geleneklere veda etme ve emansipasyon dönemlidir. Arap Baharı raşit halifelerden sonra tarihin tanıdığı en büyük devrimdir. Hazreti Hamza’ya dayanan bin yıllık kökleri vardır. İç istibdat ve dış işgal sarmalına ve ortaklığına bir meydan okumadır. Evet! Eski rejimin mukabelesiyle birlikte kadife devrim çelik devrimine dönüşmüştür. Dünya Nuh tufanında olduğu gibi yeni çağa küresel bir gusül abdestiyle giriyor. Kur’an tarifiyle: Allah yolunda ölüm hayattır.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23