15 Temmuz’u yeniden okumak
FETÖ’nün kimler tarafından nasıl kuşatılmış bulunduğunun en çarpıcı belgesidir 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü. Fakat karşı cephe açısından bütünüyle yanlış, bütünüyle hatalarla doludur.
Öncelikle, bir onbaşıyı bile yerinden kımıldatamayacak kadar askeri beceriksizlikle malül FETÖ elebaşına, üst akıl tarafından darbe görevi verilmesi düşmanlarımız olan güçlerin en büyük hatasıydı.
İkincisi, FETÖ elebaşının karakterinden kaynaklanan kendinden başka kimseye inisiyatif vermeme hastalığıydı.. Çünkü, teşebbüs gerçekleşseydi, başkalarının başarısı onun tek adamlık putuna gölge düşürebilirdi. Onun için darbeyi Pensilvanya’dan bizzat yönetme hevesine kapıldı. Ve bütün hevesi kursağında kaldı..
Üçüncüsü ve en önemlisi, milletin şahlanışını hesap etmemeleridir. Nitekim bu hesap yanlışlığı sonlarını getirdi, millet akşam başlayan darbe teşebbüsünü daha o günün sabahında püskürttü ve darbecilerin büyük çoğunluğunu teslim alarak adalete teslim etti.
Dördüncüsü, devlet refleksinin nasıl gerçekleşeceğini bilmeyişleridir.Onlar bütün devlet birimlerinin kendilerine destek olacağını sandılar, yanıldılar. Nitekim adliye onların hiç beklemediği şekilde tepki gösterdi, darbeye teşebbüs edenler derhal tutuklanarak yargılandı, müstehak oldukları cezalara çarptırıldı.
Beşincisi, Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili yaptıkları tahlillerin hepsinde yanılmış olmalarıdır. Önceleri, FETÖ elebaşı, Bülent Ecevit’e uyguladığı taktikle Recep Tayyip Erdoğan’a yaklaştı. Seçimlerde abartılı destekle onu ele geçireceklerini sandı. Fakat Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu düşledikleri bütün planları bozdu. İkinci aşamaya geçildi, korkutarak onu terslim almayı denediler. Yine sert bir kayaya tosladılar. Sonunda topluca kendileri için intihar anlamına gelecek darbeye teşebbüs ettiler ve tek başarıları bu oldu: Topluca intihar ettiler…
İktidar ile ilişkilerin bozulmaya başladığı ilk günlerde, arabuluculuk için Pensilvanya’ya giden kişilere üst perdeden konuşan FETÖ elebaşı, kaderin kendisine Davut görevi verdiğini söylüyordu. Ne ki sonunda değil Davut, değil Talut, Calut bile olamadığını kader onun yüzüne bir şamar gibi vurdu, iddialarının hakikatle hiçbir alakası olmadığını, sergilediği en rezil halle ona gösterdi..
Hiç kuşkunuz olmasın, eğer hain darbe teşebbüsü başarılı olsaydı, bugün bizler bir iç savaşın korkunç dalgaları arasında boğuşuyor olacaktık. Ona devlet yıktıranlar, asla yeni bir devlet oluşumuna izin vermeyecekler, tarihimizde belki ilk defa devletsizliğin amansız kaosunu, imansız derbederliğini yaşayacaktık.
FETÖ’ye ve onun üst aklına peşi peşine yanlışlar yaptıran ilahi güç, bu necip millete ve bu aziz devlete en isabetli davranışı lütfetti. Devlet ve millet bütünleşerek o gün darbecilere karşı destan yazdık. 251 şehit verdik. Üç binden fazla yaralımız oldu. Ne ki sonunda yedi düveli mağlup ederek kazanan biz olduk.
Burdur’da, dört aylık kısa dönem askerliğimi yaparken bir gün ziyaretime geldi. Akşama kadar birlikte vakit geçirdik. Bir ara, “Latif hoca yanlış yapmışız. Seni askeriyeye vermek varmış” dedi. Sonra da “Gerçi sen de o zaman daha teğmenken ihtilal yapmaya kalkardın” diye espiri yaptı. Esprisine gülüp geçtim. Meğer, dervişin fikri neyse zikri oymuş…