• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

Nedir bu “kabin”lerin CHP’lilerden çektiği!..

30 Mart 2019
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

Dananın kuyruğu yarın kopuyor.

Beş yıl boyunca görev yapacak yerel yöneticileri seçmek için sandığa gidiyoruz..

Türkiye genelinde 57 milyon seçmen oy kullanacak. Bunun 1 milyon 156 bin’i ilk kez sandığı tecrübe edecek.

31 Mart’ı “beka seçimi” gören biri olarak, sonuçların ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.

Öte yandan!..

İlk kez oy kullanacaklara küçük bir hatırlatmada bulunmak istiyorum…

Arkadaşlar, CHP'li Engin Altay'a sakın inanmayın!

“Oy verme kabini”nin adı kesinlikle “hücre” değildir…

*

Biraz zorlamayla da olsa sözü CHP'li Engin Altay’a getirdiğime göre, bugünkü mevzuya dalabiliriz.

Bildiğiniz gibi, CHP’li Altay bir TV programında;

“31 Mart'ta bütün yaşananlar yani siyasi tablo ortada ama bunun üzerine aklıyla alay edildiğini düşünen vatandaşlarımız Erdoğan'dan ve Bahçeli'den, Bay Dumur ve Bay Kamburdan hücrede bunun hesabını soracaktır...' şeklinde, üstü örtülü bir darbe imasında bulunmuştu.

Sarf ettiği sözler nedeniyle de, hakkında;

“Cumhurbaşkanına hakaret, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve tehdit” suçlarından resen soruşturma başlatılmıştı.

CHP’li Altay, zevahiri kurtarmak için;

“Halk dilinde oy verme kabinin bir diğer adı hücredir. (…) Oy hücresinden cezaevi anlamı çıkarmak olsa olsa yandaş basın ve trollerin zekası ile mümkündür.” şeklinde bir tweet atarak, kıvırmayı tercih etti…

Fakat!...

CHP’li Engin Altay’ın, Mart ayının başında da;  

 “10 Mart’ta herkes İstanbul’u CHP’nin aldığını tayin ve tespit edip kabullenecek” sözleriyle “darbe goygoyculuğu” yaptığını göz önünde bulundurduğumuzda, bu sefer işin içinden kolaylıkla sıyrılabileceğini sanmıyorum.

Zira!..

Sayın Altay, bizlere “yandaş” diyerek, zekâmızla alay ederek, kendi taraftarlarını;

“oy verme kabini”nin bir diğer adının “hücre” olduğuna inandırabilir ama…

Güçlü bir arşivi yöneten ve yaptığı kapsamlı araştırmaya rağmen Türkiye’de hiç kimsenin oy kabinine “hücre” dediğine dair hiçbir emareye rastlamayan bu fakiri ikna etmesinin kolay olmadığını söylemek isterim.

Ayrıca!

Engin Altay gibi “öğretmen”likten gelen birinin kaynak göstermek yerine, “halk dili” klişesine başvurmasını da doğrusu çok garipsedim..

Zira bu tür bir zırva ancak kaynakla tevil edilebilir.

Aksi durumda, yapılan izahat “laf ebeliği”nden öteye gitmez…

Hele bu kişi, daha önce de benzer imalarında bulunmuş ise…

*

İnanmayacaksınız ama!..

 “10 Mart’ta herkes İstanbul’u CHP’nin aldığını tayin ve tespit edip kabullenecek!”

Ve…

“Erdoğan'dan ve Bahçeli'den hücrede bunun hesabı sorulacaktır...” diyen ve bu sözlerinin asla “darbe iması içermediğini” iddia eden CHP’li Engin Altay var ya;

Nisan 2018’de…

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Hulusi Akar'ın, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü konutunda ziyaret etmesini;

“Bu açık bir muhtıradır” diye yorumlamakta hiçbir beis görmemişti.

Bununla kalsa yine iyi…

Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun, AK Parti’yi olağanüstü kurultaya götürme kararını da;

“Sivil bir darbe” olarak nitelendirmişti.

Hatta!..

Engin Altay durumu daha da abartarak;

“İyi ki Cumhuriyet var, Osmanlı’da olsa Davutoğlu’nun kılıçla kellesi de gidecekti” demişti.

*

Hepsi bu kadar değil tabii…

Örnekleri sıralamaya devam edeceğim fakat önce Engin Bey’i kısaca tanıyalım!..

Yukarıda da ifade ettiğim gibi, Engin Altay “öğretmen”likten gelme…

2002’de Sinop milletvekili olarak meclise adım adan Altay, “1 Mart Tezkeresi”nin görüşüldüğü kapalı oturumda yaşanan tartışmaların şiddetine dayanamayarak fenalaşmış ve hastaneye kaldırılmıştı.

Belli ki, heybetli cüssesine rağmen narin bir yapısı var.

Bir keresinde;

TBMM Milli Eğitim Komisyonu toplantısında, 28 Şubat ürünü 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasına son veren ve eğitimin kademelendirilmesini öngören 4+4+4 teklifinin görüşüldüğü sırada;

“Buradan kan çıkar” şeklinde tehditler savurmuştu.

Mahut tehdidin ardından çıkan kavgada ise, CHP’li Altay kendini yerlerde tekmelenirken ve sürüklenirken bulmuştu.

Bu acziyet Engin Bey’in tüm “hücre”lerine sirayet etmiş olmalı ki;

Hazret demokrasiyi “el kaldıran 2 ördeğin, 1 file üstünlük sağladığı rejim” olarak tarif etmişti.

Ayrıca!..

Kapalı mekânda sigara yasağını deldiği gerekçesiyle aldığı, maaştan para kesme cezasına;

“yağmurda çamurda sigara içip hasta oluyoruz" sözleriyle itiraz edeyim derken, kendisini de “ıslak tavuk”a benzetmişti.

*

Erdoğan ve Bahçeli'yi “hücre”de hesap sormakla tehdit eden “Islak Tavuk” Engin Altay, milletvekili olduktan sonra ilk “darbe” imalı tehdidini de, yine bir “yerel seçim” süreci öncesinde yapmıştı.

14 Mart 2004 yılında, Sinop'ta düzenlenen ‘Yerel Yönetimler ve Gençlik’ konulu panelde;

28 Mart'taki(2004) yerel seçimlerde AKP'nin oy oranının yüzde 34'lerin altına çekilmesi gerektiğini söyleyen CHP’li Altay;

“İktidar bu seçimlerde çok iyi halk desteği alırsa, Allah esirgesin savaş Meclis'e kalmaz, savaş sadece Ankara Kızılay meydanında da kalmaz. Savaş Türkiye'nin her sokağına iner” diyerek, açık açık darbe tehdidinde bulunmuştu.

Belli ki o zaman, kendini “ıslak tavuk” olarak tarif ettiğinden olsa gerek, Engin Altay’ın bu tehdidini kimseler ciddiye almamış ve dava açma gereği duymamışlardı.

İşin komik yanı ise;

Engin Altay, bu tehditten kısa bir süre sonra, ileride Kemal Kılıçdaroğlu’nun da iktibas edeceği;

"Darbe olursa, tankın üzerine en önde ben çıkarım" cümlesini kurmuştu.

Hatta!...

Dediği gibi de yapmış…

Mısır’da gerçekleşen alçak darbeden bir gün sonra, meclis kürsüsünde darbeyi savunan ve;

“Zannediyor musun ki Tayyip Erdoğan, aldığın 5 bin polis seni koruyacak. İşte gördünüz Mursi ne duruma geldi. Onun da çevresinde çok polis vardı. Dolayısıyla hiçbiriniz kendinize güvenmeyin”

diyerek, Erdoğan’ı doğrudan “darbe”yle tehdit eden CHP'li Kamer Genç’in sözlerinin  partisine mal edilmemesi gerektiğini söylemişti..

Fakat bu savunmayı yaparken kurduğu;

"CHP bütün siyasi yaşamı boyunca darbelere karşı oldu” cümlesiyle, AK Partilileri ikna etmek yerine, onların gülüşmelerine neden olmuştu.

*

Ak Parti’nin yaptığı hayırlı icraatları,

“Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok” sözleriyle toptan reddetmeyi “muhalefet” etmek sanan CHP’li Engin Altay,

2017’de,  Norveç’teki NATO tatbikatında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün düşman tablosunda yer almasını dahi;

“Yıpranmış, tükenmiş Erdoğan’a bir can suyu” olarak görmüş ve bu skandalın “tiyatro” olabileceğini açıkça ifade etmekte sakınca görmemişti.

 *

Öte yandan!..

15 Temmuz darbesinden sonra dut yemiş bülbüle dönen ve iki hafta hiç demeç vermeyen Engin Bey,

ABD’de çekilen ve CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra, firari FETÖ’cü Adil Öksüz’ün kardeşi Kemal Öksüz ve FETÖ’nün ABD imamı Faruk Taban’ın da yer aldığı, 17-25 Aralık kumpasının 13 gün öncesinde ABD’de çekilen fotoğraf hakkında da tek kelam etmemişti.

Anlayacağınız!...

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay işine geldiğinde hükümeti “darbe”yle tehdit etmekte bir sakınca görmeyen…

İşine gelmediğinde ise, kendisini “ıslak tavuk”a benzetip zavallı ayağına yatan ve herkesin gerçek manasını bildiği “hücre”yi,  “oy kullanma kabini” diye yutturmaya çalışan çok kurnaz biri…

CHP’linin böylesinden korkulur…

***

Hazır söz “CHP” ve “oy kabini”nden açılmışken,  CHP'nin İzmit Belediye Başkan Adayı ve Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet'i anmadan geçmek olmaz…

Bildiğiniz gibi 10 Ocak 2017’de, Meclis’te;

“Partili Cumhurbaşkanı” teklifinin de yer aldığı “Anayasa Değişikliği” görüşmeleri sırasında, milletvekilleri arasında karşılıklı sert tartışmalar yaşanmıştı.

Bu tartışmalar sırasında söz alan CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet;

oylama sırasında Ak Partili üç vekilin bir “kabine” birlikte girmesiyle alakalı olarak “eşcinsel” imalar barındıran bir fıkra anlatıp;

“3 erkek bir kabinde ne yapıyordunuz?” sorusunu sormuş ve seviyesizlikte “dip” yapmıştı.

Bu rezil fıkradan sonra Fatma Hanım hakkında bir yazı yazmış ve bu vesileyle onu, bazı CHP’li milletvekilleri ile birlikte cezaevlerinde bulunan teröristleri ziyaret  ettiği için sert bir şekilde eleştirmiştim..

Çünkü!

Fatma Hanım ve beraberindeki CHP’li heyet,  cezaevindeki teröristlere yaptıkları ziyareti;

“TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu adına yapılan ziyaretler” gibi göstermişlerdi!

Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise, bu ziyaretler ile ilgili yaptığı açıklamada;

“CHP'li vekillerin cezaevlerindeki teröristleri, komisyon kapsamında ziyaret etmediklerini, Adalet Bakanlığı'na bireysel başvuru yapıp, izin aldıktan sonra gerçekleştirdiklerini” söylemişti.

Bozdağ ayrıca;

“Komisyon adına yapılan ziyaretlerde Adalet Bakanlığı'ndan izin alınmasına gerek olmadığını” da belirtmiş, böylece CHP’nin “algı” balonunu patlatmıştı.

Öte yandan;

Hâlihazırda “Millet İtifakı(!)”nın İzmit Belediye Başkan Adayı olan Fatma Kaplan Hürriyet,

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Meral Akşener’e “kiralık” olarak gönderilen 15 vekilden biriydi.

*

Ezcümle:

CHP’li Fatma Kaplan Hürriyet’in, cezaevlerindeki PKK’lı teröristleri ziyaret ettiğini…

 Aynı Fatma Hanım’ın, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Meral Akşener’e “kiralık” olarak gönderildiğini…

 Geldiğimiz noktada ise;

Fatma Kaplan Hürriyet’in “Millet İtifakı(!)”nın İzmit Belediye Başkan Adayı yapıldığını göz önünde

bulundurduğumuzda…

Ne denli “girift bir ittifak” yapıldığı daha net görülüyor.

Tabii..

Bu girift yapının Bay Kemal tarafından kurgulanmasının mümkün olmadığı da!..

*

Tüm bu bilgiler eşliğinde!..

Yarın oy kullanacak kardeşlerime, öfkeleriyle değil…

Ülkenin bekasını göz önünde bulundurarak, mantıkları ve sağduyularıyla oy kullanmalarını ısrarla rica ediyorum ..

Ayrıca!..

“Cumhur İttifakı”ndan yana taraf olacağımı ifade ederek, oyumun rengini belirtmekte de bir sakınca görmüyorum..

Bu duygularla;

Müteyakkız olalım, müteyakkız kalalım!..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23