• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

Maharet Ayasofya’yı açmakta değil, camii olarak muhafaza etmekte!

11 Haziran 2020
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

Ne diyor Üstad Necip Fazıl Kısakürek;

“Yalnız mânayı anlasak, yalnız onu yerine getirebilsek, Ayasofya’nın kapıları sabır taşı gibi çatlar, kendi kendisine açılır. İsterse açılmasın; ondan sonra her şey, küçük bir tatbikat işinden ibaret kalır.”

Demek ki neymiş?

Kapılarını ibadete açmadan önce Ayasofya’nın bizim için ne mana ifade ettiğini net bir şekilde anlamalıyız!.

Ali Babacan gibi, Ayasofya’yı bir “iç siyaset malzemesi” olarak görenlerle.. 

Ahmet Davutoğlu gibi, Ayasofya’ya “sıkıştığında kullanılacak bir kart” muamelesi yapanlarla.

Veya!

İsmail Saymaz gibi, “Ayasofya, 2019’da en çok ziyaret edilen müzemiz oldu. Toplam 3.727.361 kişi tarafından ziyaret edildi. Giriş ücreti 100 TL olduğu düşünülürse ciddi gelir sağlıyor” şeklinde tweetler atarak “mana”yı bir kenara atıp, “para” hesabı yapanlarla bu kapılar açılmaz..

Sahi siz söyleyin…

Ayasofya’ya böyle “manalar” yükleyen bir “muhalefet”in veya sözde “aydın(!)”ların olduğu bir ülkede, “hilâl” ile “haç”ın mücadelesinin sembolü olan bir “camii”yi ibadete açmak kolay mı?

Fatih Sultan Mehmed,

İstanbul düşse bile Ayasofya’nın ele geçirilemeyeceğine ve gökyüzünden ellerinde kılıçlarla indirilecek meleklerin, İstanbul’u fetheden Müslümanları şehirden kovacaklarına inanan Bizanslılara aldırmadan, atını doğruca Ayasofya’ya sürerek ve oracıkta şükür secdesine kapanarak, bu kutlu mekânı “katedral”den “cami”ye çevirmekten tereddüt bile etmezken…

Maalesef bizler de böyle basit çıkar hesapları yapan bu tür kifayetsiz muhterisler yüzünden, yaklaşık 500 yıl cami olarak kullandığımız Ayasofya’da, bugün namaz kılmaya dahi cesaret edemiyoruz…

Tabii genelleme yaparak, geçmişte;

“Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem!

Fakat Ayasofya açılacak!..” diyerek, beklenen günün muştusunu veren Necip Fazıl’ları…

“Ayasofya! 

Ey! Muhterem mabet! 

Gel etme, 

Bizi terk etme 

Bizler, Fatih’in torunları, yakında putları devirip, 

Yine seni camiye çevireceğiz. 

Dindaşlarımızla 

Kanlı gözyaşlarımızla. 

Abdest alacak, secdeye kapanacağız 

Tekbir ve tehlil sadaları boş kubbelerini yeniden dolduracak 

İkinci bir fetih olacak 

Ayasofya, ikinci bir fetih...” şeklinde şiirler yazdığı için “idam”la yargılanan Serdengeçti’leri…

• 

“Eğer bir hafta daha Milli Birlik Komitesi’nde kalsaydık, gerekçeye gerek kalmadan, “Ayasofya Camii ibadete açılmıştır” kararnamesiyle “bu iş halledilecekti” diyen Dündar Taşer’leri…

Kendi “korkaklığımıza” dahil etmekten haya duyduğumu da belirtmek istiyorum..

Yukarıda da ifade ettiğim gibi, Ayasofya “hilal” ile haç”ın mücadelesinin simgesidir.

Bu mücadele, Tanzimat Fermanı hakkında ülkesine rapor gönderen o zamanki Fransa’nın İstanbul sefirinin kaleminden;

“Ekselanslarının çok iyi bildiği gibi, bizim bu reformlardan maksadımız, Osmanlı Devleti’ni kalkındırmak değil, Ayasofya üzerinde parlamakta olan hilâli indirip yerine tekrar Hıristiyan haçını koymaktır” sözleriyle de kâğıda aktarılmıştır.

Bugün, Ayasofya için;

“Fetih değil dünya mirası” diyenler…

“1934’te Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesini, kardeşlikten yana bir tavır” olarak nitelendirenler..

“Bizans’la barış olmadıkça, bu kavga da devam edecektir” diyerek, bize “pes” etmemizi tavsiye edenler…

Bizimle aynı “Hilâl”in gölgesinde yaşasalar da, olsa olsa ancak “Haçlı” artığı zavallılardır.

Bunlar içimizde var olmaya devam ettiği müddetçe, Ayasofya ibadete açılsa dahi ileride yeniden kapatılacaktır.

İşte bu gerçekler doğrultusunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mart 2019’da söylediği;

“Önce Sultanahmet’i doldurun sonra bakarız” sözlerindeki “mana”yı yeniden tefekkür etmemiz gerekiyor.

Evet!..

Fatih, Ayasofya’yı fethedip camiye çevirdiğinde, komutasındaki şanlı ordu topyekûn bir şekilde onun arkasında saf tutuyordu.

Bugün ise; Fatih’in emanetini yeniden ibadete açmak için evvela diğer camileri de “iman erleri” ile doldurmamız gerekiyor…

Ancak o zaman Fatih Sultan Mehmed’in emaneti olan Ayasofya’yı “kıyamete kadar cami olarak” muhafaza edebiliriz.

Aksi halde, temmuz ayında “Danıştay”la açılacak olan Ayasofya…

Yarın “Haçlı” kuklası siyasiler iktidara geldiğinde, “toy”la, “kurultay”la yeniden müzeye, hatta daha da ileri giderek kiliseye bile çevrilecektir…

Dediğim gibi, maharet Ayasofya’yı ibadete açmakta değil, onu ilelebet “camii” olarak muhafaza edecek  “iman erleri” yetiştirmekte!.. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Bediüzzaman'ın hakikatli sözleri

Hem bu kahraman milletin ( Türklerin) ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur'an ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii'ni puthaneye ve Meşihat ( Din işleri) Dairesini kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olması imkânı var mı? BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

zeynep

abartmayin
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23