• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

Bir “şeref” kaç kullanımlıktır?

01 Temmuz 2018
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

“Öyle, Sayın Başbakan gibi söz verip, sözünün arkasında duran bir insan değiliz biz…”

Bu söz;

“Şecaat arz edeyim derken sirkatin söyleyen merd-i kıpti” misali, kalabalıklar karşısında kendisini övmek isteyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından kaçmıştı. Allah’ı var!

Dediği gibi de yaptı, Bay Kemal.

“Hedefim yüzde 40, yoksa istifa ederim” demişti…

9 seçim kaybetti, henüz sözünde durmadı.

Bu gidişle duracağı da yok!

*

İster sözünde dursun, ister durmasın; tükürdüğünü yalayan ilk siyasetçi Kemal Kılıçdaroğlu olmayacak!..

Zira Türk siyasetinde böylelerinden bolca var…

Mesela, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “selef”i Deniz Baykal…

Baykal, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde;

“Kaybedersem RODOS’a kadar yüzerim” demişti.

Seçimi kaybetmesine rağmen yüzdü mü?

Tabii ki hayır!..

*

Dedim ya, örnekleri çoğaltmak mümkün…

Fakat ben örnekleri çoğaltmaktan ziyade; tükürdüğünü sürekli yalayan, buna rağmen yüzü bir türlü kızarmayan ve şu sıralar “medeni ölü” sayılacak birinden bahsedeceğim…

Allah biliyor ya, mezardan adam kaldırmayı hiç sevmiyorum.

O yüzden de, siyaseten bitmiş birinden bu köşede bahsedip, hem benim hem de siz kıymetli Akit okuyucularının vaktini çalmayı kendime zül addediyorum.

Fakat bugün bir istisna yapıp bu köşeyi bir “patolojik vak’a”ya ayıracağım…

O zat, öyle çirkin, öyle hastalıklı biri ki;

Merhum Hasan Karakaya’nın vefatından sonra ortaya atılan o iğrenç iftirayı, hiç araştırmadan, soruşturmadan canlı yayında tekrar etmiş…

Mülevvesliğin, müptezelliğin limitlerini zorlamıştı…

O günden beridir, en çok nefret ettiğim kişi o’dur…

İnşallah, kendi rezilliğinde boğulur.

Esasında;

Merhum Hasan Karakaya Ağabeyim, “patolojik vak’a diye nitelendirdiği mevzubahis zatın,

“biyolojik ölüm”ünden sonra, “kadavra”sının masaya yatırılmasını ve “gen”lerinden, “kan” hücrelerinden tutun da, en ince ayrıntısına kadar tıp doktorları tarafından mutlaka tahlil edilmesi gerektiğini belirtmişti…

Zira bir daha böylesi bulunamayabilirdi. O yüzden, muhakkak incelenmeliydi.

*

Karakaya’nın işaret ettiği tüm bu tahliller, ancak o zat “tahtalıköy”ü boyladıktan sonra yapılabileceği için, ben onun nasıl bir “zavallı” olduğunu öğrenmek için biyolojik saatinin dolmasını bekleyecek durumda değilim…

Ayrıca o zat, onun hakkındaki düşüncelerimi de bilsin istiyorum…

*

Eşine bir daha zor rastlanacak bu siyasetçinin kim olduğunu merak ediyorsunuz, değil mi?

Bu kişi;

12 Eylül öncesinin “ülkücü ağabey”lerinden iken,

Anavatan’lı Mesut Yılmaz’ın “has adamı” olmuştu, desem…

Deniz Baykal’ı “Maocu-Pekin taraftarı komünist” olmakla itham ederken,

Kendisi “Sol”uğu “Maocu” Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’nde almıştı…

Hatta şimdi o partinin “Genel Başkanı Yardımcılığı” görevini yürütüyor, desem.

Bu durumu;

“Ben hayatımda hiç sağcı olmadım, çünkü milliyetçiyim” şeklinde, “laf konuştu bal kabağı” kabilinde absürt bir cümle ile cevaplayan…

Muhafazakâr bir dedenin torunu…

CHP’li bir babanın oğlu…

Komünist bir kardeşin ağabeyi…

Muharrem İnce’nin de Yalova'nın Elmalı Köyü'nden hemşerisi, desem…

Bildiniz!...

O kişi Yaşar Okuyan…

Hani şu, 24 Haziran seçimlerinde partisi;

117,713 kişinin oyuyla ancak %0,23 alan, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Okuyan’dan bahsediyorum.

*

İşte bu Okuyan, ekranlarda;

“Devlet Bahçeli'ye söylüyorum, babayiğit adamsan, sıkıyorsa paçan gir de seçime tek başına göreyim seni. Devlet Bahçeli tek başına seçime girsin, barajı geçsin, Tandoğan Meydanı'na gidip anırmayan Yaşar Okuyan şerefsizdir. Hadi anırtın lan beni, hadi, yiyorsa paçanız" demişti de….

MHP de tek başına %11,10 alınca, 25 Haziran günü bir grup ülkücü, Tandoğan Meydanı’na gelerek Okuyan’ı “anırması” için beklemişlerdi..

Olur da, anırmayı bilmiyorsa diye, kopya çekmesi için yanlarında bir de eşek getirmişlerdi…

Yaşar Okuyan da, sözünde durup, Tandoğan’a gelmek yerine, twitter’da Bahçeli ve MHP’den özür dileme kolaylığına kaçmıştı…

İnsanlar,

“Anırma Challenge”ı ile henüz tam dalgasını geçmemişken, bu kez de Okuyan’ın; Halk TV'de de;

“Erdoğan yüzde 50'yi geçsin kafama kurşun sıkmazsam şerefsizim” dediği ortaya çıkmıştı.

Hah işte!..

Yaşar Okuyan’ın meydan okumaları bunlarla sınırlı değil..

Okuyan, Deniz Baykal’ın;

“Başaramazsam RODOS’a kadar yüzerim” diye bahse girdiği 2007 yılında da gaza gelmiş;

"Ak Parti tek başına iktidar olursa, Bolu'da yarım saat tek ayak üstünde duracağım. Erdoğan, bırakın Başbakanlığı görmeyi, Tapu Kadastro Müdürlüğü'nün orta bahçesini bile göremeyecek" demişti...

Seçimden sonra Bolu halkı Yaşar Okuyan'ı beklemeye koyulsa da,

Okuyan'ı Bolu civarında gören duyan olmamıştı.

Okuyan’ın;

“Tek ayaküstünde duracağım” demesi sizi yanıltmasın sakın!..

Onun ağzı eskiden de bozuktu…

2000 yılında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı iken girdiği bir iddiada;

“2 sene içerisinde hastanelerdeki kuyrukları azaltmazsam, bu sorunları azaltmazsam ben o gün istifa edeceğim.” derken de yine “şeref”ini ortaya koymuş;

“İstifa etmezsem şerefsizim” şeklinde büyük laflar etmişti.

SSK'yı, iki yıl sonra iktidara gelen Ak Parti “düze çıkardığı”na göre,

Yaşar Okuyan için geriye hangi seçeneğin kaldığını yazmaya gerek yok sanırım…

*

Evet!..

Rahmetli Hasan Ağabeyin ta 2007 yılında, “patolojik vak’a” dediği ve laboratuar ortamında incelenmesi gerektiğine dikkat çektiği Yaşar Okuyan böyle biri..

Yaptıkları, söyledikleri birbirini tutmayan…

Söz verip de sözünde durmayan…

Onu buna küfreden…

Müptezel müptezel açıklamalar yapan zavallı biri..

İşte bu adam, bu ülkede yıllarca bakanlık yaptı..

Bir Yaşar Okuyan’a bakın, bir de şimdiki “bakan”lara…

Bu örnek bile tek başına Ak Parti’nin neden başarılı olduğunu açıklamayayetiyor…

*

Hülasa;

Bu günümüzü, gereksiz biri yüzünden zayi ettik..

Rabbim hepimizi affetsin!..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23