• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Çanakkale şehitleri ve CHP

05 Nisan 2019
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Çanakkale Zaferi’nin yıldönümlerini her yıl artan bir coşkuyla kutluyoruz. Geçenlerde de 104. yıldönümünü kutladık. 

CHP iktidarı döneminde bu zafer yerel birkaç merasimle geçiştirilirdi. Bunun sebebi, o devrin iktidarının dinden-imandan pek hoşlanılmamasıydı. Oysa Çanakkale Zaferi, bir bütün olarak “din-iman” demekti. 

Çanakkale Zaferi’ni ve 250 bin şehidi nisyana (unutulmaya) terk ettiler. İçinden Atatürk geçmeseydi çoktan unutturacaklardı (nitekim Kutül Âmare Zaferi’ni uzun süre unutturdular). O kadar ki, İngilizlerle Fransızlar kendi askerlerinin mezarlarını gülistana çevirirken, “bizimkiler”in kasıtlı ihmali sebebiyle şehitliklerimiz mezbeleliğe dönüştü.

Yıllar boyu o zaferin simgesi olacak bir âbide dahi dikmediler. Şehitlerimiz bizim istiklâlimiz için canlarını vermişken, torunlarını yönetenler şehitlerimize bir mezarı dahi çok gördüler.

Yunan Akropol Tapınağı’na çok benzeyen ve Çanakkale şehitlerinin uğruna öldükleri değerler silsilesine hiç yakışmayan bugünkü “âbide” bile CHP yönetiminin yıkılışından sonra yapıldı (17 Nisan 1952’de temeli atılıp 21 Ağustos 1960’da açıldı). 

Düşünün ki, 1933’te bile Çanakkale’de bir “Türk şehitliği” yoktu. Bunu içlerine sindiremeyen on kadar genç (Nihal Atsız, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sencer ve daha sonra “imam hatip okullarını açan Milli Eğitim Bakanı olarak göreceğimiz Tevfik İleri gibi isimler) 1933’te ilk ciddi “Çanakkale yürüyüşü”nü başlattılar.

Bu bir ilkti. Halk büyük destek verdi. Sayı gittikçe arttı. On gencin başlattığı yürüyüş, zamanla on binlere, hatta yüz binlere çıktı…

Çanakkale sırtlarına bir “Zafer anıtı” yapma fikri de aynı yıllarda doğdu. Üniversiteli milliyetçi/mukaddesatçı gençler, bunun için para toplamaya başladılar. Ancak tek parti iktidarı (tabii ki CHP) bundan çok rahatsız oldu. Durdurdukları dini yöneliş (onlar “irtica” derdi) yeniden mi diriliyordu?..

CHP Genel Sekreteri Recep Peker, hemen duruma el koydu: “Bu işin sonu kötü olur” diyerek gençlere gözdağı verdi.

14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan ilk özgür seçimde devrilip gittiler. Demokrat Parti iktidara geldi ve ilk iş olarak ezanı, “Muhammedî” kimliğine (aslına) kavuşturdu. Nihayet Çanakkale Zaferi özgürce kutlanmaya başlandı. 

Bu süreçte kitleler çok rahatlamış, oylar Demokrat Parti’ye akmaya başlamıştı. Bundan şiddetli bir rahatsızlık duyan CHP, halka şirin görünme hevesine kapıldıysa da inandırıcı olamadı. 

Bu havada yapılan 954 ve 957 seçimlerini de Demokrat Parti kazanınca, CHP seçimlerden umut kesti. Orduyu kışkırttı. Artık darbe yolu açılmıştı. 

Halktan rahatsız olan darbeciler bu yoldan ilerleyip 27 Mayıs 1960’ta Demokrat Parti’yi devirdiler. CHP zihniyet olarak tüm varlığıyla yine iktidar oldu. 

1962 yılının Mart ayında Çanakkale’ye bir “Gençlik Gezisi” tertiplediler. CHP örgütlerinden ve yandaş gençlik derneklerinden bin kadar genç seçip “Kadeş Vapuru”na dolduruldular. Güya şehitlerin ruhunu şâd etmeye gidiyorlardı. 

Seyahat boyunca, burada tekrarlamaktan sıkıldığım öyle iğrençlikler yaşandı ki, “Kadeş Vapuru Rezaleti” olarak tarihe geçti (İsteyen Google’dan sorup öğrenebilir). Zamanın gazetelerinde çarşaf çarşaf yayınlandı.

Gezi kalabalığına her nasılsa karışmış muhafazakâr bir genç, Kadeş Vapuru’da yaşananları şöyle anlatıyor (bir miktar sansürlü): 

“Gemi hareket eder etmez gençler gruplar halinde içki içmeye başladılar. Erkeklerin özellikle kızları sarhoş etmeye çalıştıkları belli oluyordu. 

Sarhoş olan kızlar, bir süre dans ettikten sonra erkekler tarafından dışarı çıkarılıyor ve karanlık bir yerlere götürülüyor, daha sonra beraberce dönüyorlardı. 

İstisnasız bütün masalarda kumar oynanıyordu. Kaptan gelip kumar kâğıtlarını toplamak istediyse de vermediler. Kendilerine karışmak isteyen birkaç görevliye, ‘Biz Atatürk’ün yolundayız, bize kimse karışamaz’ diye karşılık veriyorlardı. ‘Dağ Başını Duman Almış’ marşı, sarhoş naralarına karışıyordu. Dönüşte de aynı rezalet devam etti. 

Hatta bir grup genç, kapının önüne masa ve sandalye yığmak suretiyle bir koridoru kapatıp lambaları söndürmüşler, içeride çılgınlar gibi eğleniyorlardı. Birkaç kişi içki komasına girmiş, üç genç kız bekâretini yitirmiş, evlerine ağlayarak dönmüşlerdi.”

Bilinsin ve ibret alınsın istedim. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23