• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Şapka Yüzünden Asılan Şalcı Şöhret Ana Uydurma Mı?

30 Kasım 2018
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Cuma günü yazımda imandan bahsedip “bu dünya hayatının bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduğu; gerçek hayatın ise ebedi olan ahiret hayatı olduğu” konusunu işleyecektim. Fakat yazılarıma gelen tepkilere ve ithamlara cevap verme lüzumu doğdu. İnşallah imani konuları tekrar işleyip her şeyden daha önemli olan imtihan sırrını, bir başka yazıda inceleyeceğiz.

Öncelikle şu hususun bilinmesini isterim. Bizler samimi Müslümanız. Aldanırız lakin asla aldatmayız. Hele hele yalana tenezzül hiç etmeyiz. Çünkü yalan söylemek; imansız olmaya bir delildir. İslam doğruluktur, her ne suretle olursa olsun yalan söylememektir.

“Kadına Şiddet ve Şapka Devrimi” başlıklı yazımda şapka devrimi yüzünden Erzurumlu Şalcı Şöhret Ana’nın idam edildiğini yazmıştım. Fransızları örnek gösterip bu zavallı kadına iade-i itibar verilmesi gerektiğini ifade etmiş kadınlara şiddetin en önemli nedenlerinden biri olarak inkılap zorbalıklarını dile getirmiştim.

Bu yazıma karşılık Erzurumlu Şöhret Ana’nın hiç olmadığını, bunu Çetin Altan’ın uydurduğunu söyleyenler oldu. Evet, Çetin Altan ve çocukları, dedelerinin yani Tatar Hasan Paşa’nın İstiklal mahkemeleri hâkimi olarak Erzurum’da Şöhret Ana’yı şapka devrimine karşı gelmekten dolayı astığını itiraf etmişlerdir. Lakin yıllardır basında yazan bir kişi, ne için dedesine iftira atsın ki? Bunun mantıklı bir izahı yoktur.

Konuyu birçok yazar kitap ve makalelerinde dile getirmiş, yapılan zulmü apaçık bir şekilde göstermişlerdir. Hiç olmaz ise Mustafa Çetin Baydar’ın Şapka isimli kitabını okusunlar. Kitapta mahkeme heyetinden ve Erzurum’da yaşanan olayları gün be gün bütün safhaları ile öğrenebilirler. Şalcı Şöhret Ana’nın hangi meydanda asıldığını ve kadın olduğu için nasıl idam edildiğini detayları ile anlayabilirler.

Kaldı ki; Şalcı Şöhret Ana’nın hikâyesi Erzurum’da herkes tarafından iyi bilinir. İstiklal mahkemeleri aleyhinde yazı yazmanın suç olduğu tek partili diktatörlük döneminde, bu zulüm dilden dile dolaşmış günümüze kadar gelmiştir. Sadece Şöhret Ana değil; onunla birlikte idam edilen diğer Erzurum’un önemli kişileri dahi şehit olarak yad edilip hatırlanmaktadır.

Askeri darbeler yüzünden resmi kayıtlar gizlenmiştir. İstiklal mahkemelerini hukuka uygun bir şekilde yapıldığı yalanını başta CHP’li siyasetçiler çok yapar. İşin acı tarafı yargılanmadan idam edilen insanlara dahi rastlanmıştır. Lakin resmi tarihçiler bunları sansürlemiş ve unutturmaya çalışmışlardır. Fakat gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır. Bunu istemeseler dahi…

Sadece şapka devrimi değil; daha nice zorbalığın yapıldığını dedelerimizden, anne-babamızdan öğrendik. Kuran öğrenmenin yasak olduğunu ve Kuran harfleri ile yazılmış kitapları bulundurmak suçundan nasıl hapse atıldıklarını, Jandarmalardan sopa yemekle kurtulanların ne derece şanslı olduklarını, Erzurumlu anne ve babam çok anlatmıştır.

İşte bu acı gerçekleri hatırlatmak ve inkâr edilen zulümleri haykırmak için bu yazıyı da yazıyorum. Evet, yalanlarla istediğiniz yere kadar gidebilirsiniz, lakin geri dönemezsiniz. Bu yüzden yapılan zulümleri inkâr edip gerçekleri söyleyenlere iftira atıyorsunuz.

Bu yazıdan CHP yöneticileri iyi bir ders çıkarmalıdır. Çünkü CHP iktidarları boyunca insanlarımıza çok zulüm yapılmıştır. Bunu bilen halkımız asla CHP’yi iktidara getirmez. Bu partinin iktidara gelmesinin en önemli, şartı zulmü yapanları lanetlemektir.

Aynı Erdoğan’ın yaptığı gibi, halktan özür dilenmesi gerekiyor. Dersim’de CHP döneminde yapılan zulümler nedeni ile, Erdoğan başbakan koltuğunda iken devlet adına çıkıp özür dilemişti. Fakat CHP yöneticileri inkılaplar yüzünden yapılan zulümlerin hiç birisine karşı çıkmadığı gibi, idam edilen binlerce vatandaşımız için üzgün olduklarını dahi söylememişlerdir.

Hatta Onur Öymen isimli CHP milletvekili ve yöneticisi, Millet Meclisi’ndeki konuşmasında “Tunceli’de Atatürk teröristlerle müzakere etmedi, gerekeni yaptı” diyecek kadar ileri gitmişti. Daha sonraki yıllarda yapılan sert tartışmalara rağmen konuyu CHP Genel Başkanı olan Kılıçdaroğlu, özür dilemeden kapatmıştı.

İşte bu zihniyet ile inkâr ve yaşanılanların üstünü örterek seçim kazanmak; Anadolu insanından oy almak mümkün değildir. Ak Parti, bu basit gerçeği gördüğü için devlet adına özür dileyerek halkımızın uğramış olduğu zulüm karşısında hiç olmaz ise teselli edebilme erdemini göstermiştir.

Kurt politikacılardan Süleyman Demirel de, bu basit siyaset adımını gerçekleştirerek halkımızın kırılmış onurunu düzeltmeye çalışmıştır. Nabza göre şerbet vermeyi iyi bilen Demirel; bir taraftan viskisini yudumlarken diğer tarafta dindar insanların da gönlünü almasını biliyordu. Bunu bir örnekle anlatayım:

Fötr Şapkası nedeni ile Erzurumluların tepkisini aldığı bir zamanda, Şalcı Şöhret Ana olayını detayları ile anlatan Demirel şunları söylüyordu:

Karar açıklanmış Şalcı Şöhret Ana’ya “son olarak diyeceğin bir şey var mı?” denilmişti. Şöhret Ana da mahkeme hâkimine “lan kavat, kadının idam edildiği nerede görülmüş” diyerek Erzurum şivesi ile bu iğrenç durumu izah etmişti.

Aslında kendisi de şapkaya ve devrimine karşı olduğunu söylüyordu. Bu acı hadiseyi defalarca anlatan Demirel, masonlardan nasıl ders aldığını, seçim kazanmak için halkın değer yargılarını istismar ettiğini bilfiil ispat etmiştir. Demirel’in buna benzer çok ikiyüzlü söylemi ve politikası vardır.

Şimdi kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; inkârcılıkla hiçbir yere varılmaz. Asıl büyük sorun “zulme rıza göstermenin dahi bir zulüm olduğunu” bilmektir. Yapılan zorbalıkları inkâr edip zulmü alkışlamanın neticesi ruz-i mahşerde hüsranlıktır. İşte o dehşetli mahşer meydanı, ne kötü bir dönüş yeridir, vesselam…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23