• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Rusya’da İslamiyet ve Nuna Teyze

19 Aralık 2018
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Gemilerde çalışırken Rusya’da yaşamış Kafkas asıllı bir Çarkçıbaşımız vardı. Birkaç defa aynı soruyu sormuştu: “Bismillah ne demektir?”
Çünkü şunu görmüştü; Dini inançları ne kadar zayıf olsa bile bütün Türk denizcileri daima “Bismillah” diyerek demir atıp demir alıyordu. Bu durum; anneciğinin ona Sovyetlerin Rus mekteplerine gönderirken kulağına küpe olsun diye söylediği bir sözünü hatırlatıyordu. Annesi demişti ki: “Yatmadan önce muhakkak üç defa bismillah de”
Çarkçıbaşımız da annesinin sözünü tutmuştu. Fakat Sovyetler Birliğinin eğitim sistemi komünist müfredatla olduğu için “din afyondu” ve asla Allah’a imanın, yaşamda yeri yoktu. Bu nedenle kendisi her ne kadar Allah’a inandığını söylese de İslam dini hakkında çok olumsuz düşüncelere sahipti.
Bismillah’ın manasının “Allah’ın ismi ile başlamak” olduğunu söyledikten sonra uzun uzun dini sohbetlerde bulunuyorduk. Bu nedenle Rusya’daki Müslümanlar benim öncelikli ilgi alanımdan birisini oluşturmaktadır.
Bu konuda oldukça çok kitap okuyup belgesel izledim. Gittiğim Rus limanlarında İslamiyet’in durumu ile ilgili bir çok kişi ile konuştum. Bu yazıda da bir kısmını paylaşmak ve okuyucularıma bilgi vermek istiyorum.
Özellikle Sovyet rejimi çöktükten sonra Rus halkı arasında intihar olayları çok yüksek seviyelere yükselmişti. Öyle ki 1990-2010 yılı arasında 800 bin Rusya vatandaşı intihar ederek hayatını kaybetmişti. Dünyada kişi başına intihar olayı en yüksek ülke Litvanya ve sonrasında da Rusya yer alıyordu.
Bu durum Rus yöneticileri rahatsız etmiş ve dindar insanlar üzerindeki baskının hafifletilmesinin yararlı olacağı düşüncesini getirmişti. Sonrasında komünizm esaretinden kurtulan Müslümanlar, yaşadıkları her yerde cami inşa ederek inançlarının gereklerini yerine getirmeye başladılar.
Bu arada bazı Rus aydınlarının sonradan Müslüman olduğu ve İslam hakkındaki son derece olumlu düşüncelerine kamuoyunda yer verildiğine şahit olmuştuk. İşte bunlardan sadece bir tanesi olan Viaçeslav Polosin’in hayatı çok dikkat çekicidir. Zira daha sonra Ali ismini alan Polosin, konum itibarı ile Rusya’nın çok önemli bir yöneticisi olup Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanı ne ise aynı görevi yürüten kişi idi.
Moskova Devlet Üniversitesi Felsefe Fakültesi, Zagorsk Dini Mektebi ve Dışişleri Bakanlığı Diplomatik Akademisi mezunu olan Polosin, Rusya Ortodoks Patrikliğinin Kamu Dernekleri ve Dini Örgütleri İlişkiler Komitesi Başkanlığı, Yüksek Sovyet Vicdan Özgürlüğü Komitesi Başkanlığı, Rusya Temsilciler Meclisi yani DUMA Milletvekili ve Başpiskopos görevleri vardı. Fakat Polosin’i nedense Türkiye’de kimse tanımıyordu…
Polosin, İslam’ı seçmesi sonrası kaleme aldığı "Allah’a Uzanan Gerçek Yol" adlı eserinde Rusya’nın ve bütün Avrasya’nın geçmiş ve geleceğini “İslami bakış açısıyla birleşme” yani “ittihat” kavramı ile izah ediyordu.
Kamuoyuna açıkça Müslüman olduğunu deklere eden Polosin: "Kamuoyu huzurunda şahitlik ederim ki; ben kitabî dinlerin Hazreti İbrahim'den başlamak üzere tüm peygamberlerinin yüce geleneği olan hakiki imanın takipçisi olarak, tek doğru dine şahitlik ettim. Artık Ortodoks Kilisesi'nin ne papazı ne de müridiyim. Sosyal hayatımı da inançlarım doğrultusunda şekillendirmeye karar verdim” demişti.
Kendisi; 1983–85’li yıllarda Orta Asya’ya dinî hizmet amacıyla gönderilmiş ve ilk defa orada Müslümanlarla ve İslam’la tanışmıştı. Pravoslav (Rusça’da Hristiyan demektir) kilisesinde yine de ilmî değil, maddi gelir elde edilen ayinler düzenlemekte ve şöyle demekteydi: “Ben kendimi artık Allah’ın askeri değil; yalnızca ayin ve efsunlar düzenleyen resmi biri addediyordum”
Bundan sonra üzerine 1991 yılında Pravoslav hizmetinden ve kilisedeki vazifesinden ayrılmıştı. Kilise ayinlerine yönelik inancını oluşturacak açıklamalar arayıp bulmak için, eski Hıristiyan kaynakları, kilise, ibadet ve Dinler tarihini derinden öğrenmeye koyulmuştu. Din ve öncelikle kaynaklarını derinlemesine öğrendikten sonra Roma-Bizans ibadetlerinin doğruluğuna yönelik çok ciddi şüpheleri oluşmuştu.
Çünkü Putperestlikten gelme ayinler haddinden fazlaydı. 1995 Tarihinde kesin olarak anlamıştı ki; bundan sonra -hatta kilise vazifesi dışında bile- Hıristiyan ibadetlerinde katılamazdı. Zira Sminariya’da öğretilen, tanrının oğlu-insan öğretisi hala basit ve makul olan “tevhid” ilkesini anlamasına engel oluyordu.
O sırada hakikî İslam inancını bilmiyordu. Kuran’ın Kraçkovski tarafından tercümesi ise İlahi Kitabın anlaşılmasında kendisine akıcılık kazandırmıştı. O zaman İman Valriya Porohovanın tercümesinden mukaddes Kuran’ı okuma fırsatını bulmuştu.
Bu sayede Kuran’ın tefsiriyle, İsa Peygamber (a.s.) hakkındaki açıklamalarıyla ve İslam ilmihaliyle tanışmış oldu. İslam’ı kabul etme hususunda hiç bir şek-şüphesi kalmamıştı. Kudretli ve Merhametli olan Allah imanını güçlendirmiş sabit kılmış ve kendi hayat arkadaşı ile birlikte hak yol olan “tevhide” döndüğünü ilan etmesine sebep olmuştu.
Her insan Dünya’ya geldiğinde Allah’ın kulu gibi doğar. Ancak terbiye sonrası Yahudi, Hıristiyan, ya da putperest olur fakat kendisi İslam’a, hak yoluna özgür iradesi ile katıldığını söylüyordu.
Müslüman olduğunu açıkladıktan sonra başına gelebilecek tehlikeler hakkında ne düşündüğü sorulduğunda Polosin şöyle demişti: "Hepimiz faniyiz, eninde sonunda bu dünyadan ayrılacağız. İnsanoğlunun vehimlerine itaat etmektense, hakikate teslim olmuş olarak gitmek daha iyidir!"
Polosin, halen "İslâm Hakkında Bütün Bilgiler" isimli günlük gazetenin editörlüğünü yürütmektedir. "Monoteist (Tektanrılı) Felsefeye Giriş" kitabı, Mukayeseli Dinler Tarihi dersi için yardımcı ders kitabı olarak kabul edilmiştir.
Müslümanların, Rus Ortodoks Kilisesi tarafından engellenmemesi için çaba sarf etmektedir. İçki ve uyuşturucu ile mücadele konusunda ortak çalışmalar yürütmesinin yanı sıra, aile değerlerini koruma hususunda da müşterek bir projeler hazırlamaktadır.
Suriye’de Rus uçağının düşürülmesinden sonra artan Türkiye düşmanlığı, kendisini zorlamış olsa da şimdilerde yeniden kurulan iyi ilişkiler sayesinde bir parça rahatlamış durumdadır. Fakat kendisini hala ciddi manada tanımıyor maalesef tanımak dahi istemiyoruz.
Hâlbuki İslam dini Rusya’da ve Avrupa’da hızla yayılmaktadır. İnşa edilen camiler yetmemekte yenilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu gelişmelerden çok ilginç olan bir tanesine Rusya Müslümanlarını ilgilendirdiği için bu makale içinde yer vermeye çalışayım.
Anton Pech, Rus asıllı bir Alman’dır. Hamburg da eşi ve bir oğluyla birlikte yaşamını sürdürürken günün birinde Hazreti İbrahim’in Hayatını ve Bediüzzaman’ın Risale-i Nur eserlerini okuma fırsatı bulur. Çok etkilenir Hatta Müslüman olmaya karar verir.
Adını İbrahim olarak oğlunun ismini de İsmail olarak değiştirir. Eşine de İslam’ı teklif eder fakat karşılığını göremez. Bu arada ilk olarak Almanca tercümesini okuduğu Risale i Nur eserlerinin aslı olan Türkçeyi öğrenmeye çalışır. Zira orijinal metninden öğrenmenin çok daha esaslı olacağını fark etmiştir.
İbrahim Pech, hemen Türkçe ve Osmanlıca öğrenir. O günden sonra Kuran tesfirlerini hep aslından okumaya ve günlük hayatta da bu dili kullanmaya özen gösterir.
Fakat bir sorunu vardır. Komünist rejimde dinsiz bir ömür süren 60 yaşlarındaki annesinin ölmeden önce muhakkak Müslüman olmasını istemektedir. Annesi ise bunu istememektedir. Zira isim takıntısı vardır. Fakat İbrahim, davasından vazgeçmeden annesine İslam’ı anlatmaya devam eder.
Sonunda annesi İslam’ı bir şartla kabul edeceğini söyler. Şartı ilginçtir. O da oğlu ve torunu gibi adını değiştirmek istemiyor olmasıdır. Oğlu bu duruma çok sevinir, bunun şart olmadığını söyler ve sonrasında annesi; Nuna adıyla birlikte Müslüman olmuştur.
Annesine Risale i Nur eserlerinin Rusça tercümelerini veren İbrahim; zaman zaman da ona okur ve izah etmeye çalışır. Ayrıca ilmihal ve Kuran öğreterek namaz tesbihatına alıştırır.
İhtida etmiş yani Müslüman olmuş birçok insan gibi İbrahim de Türkiye’ye ve Peygamberler Şehri Urfa'ya gelir. Burada ismini aldığı Hazreti İbrahim’in diyarını görmek ister. Rehber, Halil İbrahim aleyhisselemın dergâhını gezdirirken annesiyle birlikte sığındığı mağaraya geldiklerinde şunu söyler: "İşte burası da annesiyle sığındığı mağara olup annesinin adı Nuna’dır".
İbrahim kulaklarına inanamaz. Sevinç gözyaşlarıyla annesini arar. İsminde ısrar eden yaşlı kadının şaşkınlığı ve sevinci o kadar büyük olur ki, şükür secdelerinden başını alamaz. 
Nuna Teyze’yi Rus aksanı ile Kuran okurken dinleme fırsatım oldu. Her gün yeni bir sure ezberlemeye ve İslamı yaşamaya çalışmaktadır. Günlük dualara ve Kur'an hatimine dâhil olmuştur. Namazlarını daima evvel vaktinde kılmakta ve tesbihatını asla aksatmamaktadır. Allah bütün Rus Müslümanlarından ve emsallerinden razı olsun ve sayılarını arttırsın. Bizlere de iman ile yaşayıp ölmeyi nasip etsin, vesselam…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23