• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Kadınların Zorla Çalıştırılması ve Acı Sonuçları

02 Nisan 2018
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Yazar ve akademisyenlerin en önemli görevlerinden bir tanesi hükümeti hatalı gördüğü politikalarda ikaz etmek ve çözüm için öneri ve tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu nedenle Cumhurbaşkanımızı, Başbakanı ve birçok bakanı kadınların çalışma hayatına sokulması konusunda eleştirerek doğru yolu göstermeye çalıştım.

Ne çare ki hiç ders alınmadığı gibi tam aksine hükümet “kadın istihdamını % 34’e çıkardım” diye neredeyse bayram yapacak. Demek ki eleştirilerin dozunu arttırarak “bu yolun çıkmaz sokak” olduğunu tekrar tekrar anlatmam gerekiyor. İşin diğer üzücü yönü ise kadın istihdamını teşvik etmenin yanlışlığına dair ne akademik çevrelerden ne de aklı başında yazarların hiç birinden destek alamıyorum. İş başa düştü yine…

Sorun değil, biz yine hak ve hakikati anlatmaya özellikle de dinimizin emrettiği konularda insanımızı bilinçlendirmeye devam edelim. Sadece dini değerlerimiz değil milli ve ahlaki yönden de kadınları çalışma hayatına sokmaya çalışmak ve bunu teşvik etmek ayıptır, günahtır. Kadın isterse çalışabilir lakin ev hanımlarını ve anneleri küçümseyerek onları yuvalarından çıkarmak çok akılsızca bir davranıştır.

Milli ve manevi değerlerimizi küçümseyerek batılı modern yaşam özentisi herkese aşağıdaki gerçekleri öğretmek gerekiyor. Bir kısmına da haddini bildirmek ve bu çirkin davranışlara son vermeleri için baskı yapmak şarttır. 

Bir ajans ve araştırma kuruluşunun gerçekleştirdiği medya incelemesine göre evlenme ve boşanma oranlarıyla ilgili medya başlıkları dikkat çekmektedir. 2008 yılında evlenme ve boşanma ile ilgili 5 bin 436 haber çıkışı belirlenirken bu rakam 2017 yılında 25 bin 114 olmuştur.

Özellikle geçtiğimiz yıl yaşanan evliliklerde yabancı gelin ve damatların sayısı öne çıkmış 2017 yılında evlenen 596 bin 459 kişinin yüzde 19,4’ünü Suriyeli gelinler oluştururken, yüzde 13,3’le Azeriler, yüzde 12,4’le Alman gelinler ilk üç içerisinde yer almıştır.

Türkiye genelinde boşanma oranlarının en yüksek olduğu iller incelendiğinde ise, 28 bin 175 boşanma ile İstanbul’un ilk sırada yer aldığı görülmüştür. İstanbul’u 10 bin 939 ile İzmir takip ederken, Ankara 10 bin 748 boşanma sayısıyla üçüncü olduğu görülmüş.Boşanmaların en az yaşandığı il ise 46 çiftin boşandığı Ardahan olmuş bu ili 52 boşanma ile Bayburt, 53 boşanma ile Hakkâri izlemiş. Yaşanan boşanmaların yüzde 38,7’si evliliğin ilk 5 yılı içerisinde gerçekleşmiş.

Bu feci durum; bu toplumda özellikle bu oranlarda hiç görülmemiştir. Elbette 16 yıldan beri iktidarda olan Ak Parti hükümetinin bu konudaki vurdumduymazlığı ve sorumluluğu gizlenemez. Benim gibi uzman kişileri dinlemek yerine Sabetaycı çetelerin oyuncağı olmak yöneticileri ağır bir vebalin altına sokmaktadır.

Boşanma probleminin kaynağına inmek için diğer bir araştırmaya göz gezdirelim. Türkiye genelinde 750’si kadın 750’si erkek olmak üzere bin 500 kişinin katıldığı araştırmaya göre, evlendikten sonra kadınların çalışmaması gerektiğini düşünen erkekler yüzde 25 olarak belirlenirken, kadınlar arasında bu oran yüzde 14 olarak hesaplanmıştır.

Kadın ve erkek arasındaki eşitlik durumunu ve 8 Mart Dünya Kadınlar günü öncesi medya yansımalarını inceleyen araştırma ve danışmanlık kurumu; elde ettiği bilgilere göre, evlendikten sonra kadınların çalışmaması gerektiğini düşünen erkeklerin yüzde 25 olarak belirlemiştir. Yani hükümetin kadınları yuvadan çıkarma çabası gayet olumlu sonuçlar vermiş. Halkımız ve özellikle de erkekler; kadınların çalışması gerektiği konusunda resmen devlet eliyle aldatılmıştır.

Kadınlar arasında bu oran yüzde 14 olarak hesaplanmış ve kadınların daha büyük oranda çalışma hayatına girmek istediği ortaya çıkmıştır. Elbette ev hanımları ve anneler bu kadar çok aşağılanırsa başka bir sonucun beklenmesi mümkün değildir. Demek ki benim gibi dini ve manevi değerleri önemseyen insanların çok çaba göstermesi gerekiyor.

Öte yandan her on erkekten beşine denk gelen yüzde 51 oranıyla erkekler, kadınların çalışmak için eşlerinden izin alması gerektiğini dile getirirken,  bu düşünceye katılan kadınların sayısı yüzde 36 olarak karşımıza çıktı. Yani kadınlarımız, kocasının sözünü dinlememeyi marifet sayıyor. Ailenin parçalanıp yok edilmesi ve boşanmaların artması için başta devlet olmak üzere birçok kurum elinden geleni ardına koymamış. Diyanet İşleri Başkanlığı camiye çorapsız girenleri kovmakla uğraşırken bu konulara el atmayı gereksiz görüyor.

Anayasal bir sorumluluk olarak aileyi korumakla görevli olan hükümetise evlere şenlik. Aile Bakanlığı aileyi korumak yerine “nasıl parçalayıp perişan ederim” düşüncesi ile çalışıyor. Sonra kalkıp “kadına şiddet” ve “çocukların istismarı” gibi konularda nutuk atıyorlar. Ne diyeyim ki; Allah, ıslah etsin…

Medya da kadınların en çok şiddet ve taciz konularıyla haber oldukları belirlenmiş ve yapılan medya analizinde, 2015 yılında kadına yönelik taciz ve şiddetin 29 bin 49 habere konu olduğu tespit edilmiş. Bu rakamlar 2016 yılında 19 bin 858, geçtiğimiz yıl ise 19 bin 429 olmuş ve medyanın en çok konuştuğu başlıklar arasından yerini almış. Korkunç bir artış görülüyor. Alınan tedbirler ise reaktif yani cezalandırma ile ilgili önlemler. Yahu bataklığı nasıl kuruturum diye kimse düşünmüyor mu?

Araştırmada bin 500 kişi katılmış ve kadınların yüzde 61’i çalışmanın ekonomik özgürlük olduğunu savunmuştur. Kapitalizme köle olmak nasıl bir özgürlük ise bu derece ağır bir propaganda etkisini açık bir şekilde göstermiştir.

Geriye kalan kadınların yüzde 36’sı ise aileye katkı olduğunu söylerken, yüzde 31’i özgüven anlamına geldiği belirtmiş. Bunun yanı sıra çalışmanın, hayatı devam ettirmek için gerekli bir eylem olduğunu düşünen erkeklerin oranı yüzde 22, kadınların oranı ise sadece yüzde 10 olmuş. Çalışarak eşine destek olması gerektiğini düşünen erkeklerin de oranı yüzde 65 olarak açıklanırken, bu oran kadınlarda yüzde 73 olarak görülmüş.

Dinimizde maişetin baba tarafından karşılanması gerektiği, kadınlar isterse çalışabildiği fakat buna zorlanamayacağı açıktır. Sakat veya hasta olmadıktan sonra kocanın evine gelir getirmek ve maişeti temin hususunda zorunluluğunun bulunduğu halkımız tarafından biliniyor. Nitekim erkeklerin yüzde 74’ü ailenin ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması yükümlülüğünün kendinde olduğu düşünüyor. Düzenli bir iş hayatına sahip olan kadınların yüzde 43’ü gelirlerinin tümünü ev giderleri için harcadıklarını söylerken, bu oran erkeklerde yüzde 35 olduğu tespit edilmiş.

Buraya kadar anlatılanlar yıllarca birikmiş sorunlara çareler aramak içindir. Bu eleştiriler hükümeti yıpratmak maksatlı değil soruna elden geldiğince yapıcı çareler aramak ve bulmak içindir. Başka türlü düşünenler olabilir lakin  bu durum kendi sorunudur.

Denizcilikten başka diğer bir uzmanlık alanım olan çalışma ekonomisi ile ilgili bu yazı ve makaleler, uzun ve zorlu araştırmalar sonucu elde edilmiştir. Başta ABD olmak üzere ailelerin karşı karşıya kalmış olduğu sorunları ve buldukları çözümleri kendi ülkeme de tatbik ederek farklı bakış açılarını yansıtmaya çalışıyorum.

Ne yazık ki bürokratlardan başka hükümete yakın bilim adamı ve akademisyenler de modern yaşamı benimsemiş, çoğunlukla toplumdan uzak kalan insanlar. Bunlardan bazıları moderniteyi adeta bir din gibi görüyor. Kendilerine dayatılan ve empoze edilen fikirlerden başka hiçbir şeyi duymak hatta konuşmak dahi istemiyorlar. Varsa yoksa kapitalist ekonomik sistemin dayattığı acımasız ve insanları modern köle haline getiren kurallar.

İnsana ve aileye önem vermeyen hatta çok uluslu şirketlerin çıkarları için kadını değersizleştirip adeta bir meta haline getiren bu kurallara karşı; çok söz söylemek gerekir. Solcu ve komünistler; bu konuda taşıdığı değerlere adeta isyan edecek kadar ters yollara girmişlerdir. O çok beğendikleri Anayasanın 41. Maddesi: Aile Türk toplumunun temelidir” diyor ve “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ve uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” şeklinde temel esasları belirliyor. Fakat cılız dahi olsa tek bir ses duyamıyoruz.

İşte bu anayasal gereklilik çerçevesinde hükümetimizi göreve çağırıyorum. Aileyi korumanın en önemli sebebi; annelere gerekli saygının gösterilmesidir. Fakat anneliği ve özellikle de ev hanımlarını aşağılayan, küçük düşüren o kadar tutum, söz ve davranışlarla karşılaşıyoruz ki buna karşı kös kös oturan memur ve bürokratları gördükçe üzüntüye kapılıyorum. Hatta daha kötüsü şudur ki anneyi ve ev hanımlığını küçümseyen kamu görevlileri bunu daha çok yapıyor. Burnundan kıl aldırmayacak kadar kibirli ve fütursuzca bu büyük haksızlığı yapan bürokratların yanında hemcinslerine hakaret eden kadınlara da rastlamak mümkündür, vesselam…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23