Kendi devletine ve vatanına ihanet edenlere ithaf olunur
İnsanın yaradılışında gerçekten nimetleri çabuk unutma, dostlukları çabuk unutma ve nankörlük kabiliyeti vardır.
Adiyat suresi 6-7 ayet-i kerimede: (Şüphesiz ki insan, Rabbine karşı pek nankördür, elbette buna kendisi de şahittir.)
Fecir Suresi 15-16 da: Fakat insan Rabbi kendisini imtihan edip ikramda bulunduğu ve nimet verdiği zaman, Rabbim bana ikram etti der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise, Rabbim beni terk etti, önemsemedi, unuttu der.
Yaşı 30-40’ın üzerinde olanlar, Türkiye’nin 2000 yılından öncesini ve 2000 yılından sonrasındaki büyük değişimi görüp mukayese edebilenler, bu geçen zaman içerisindeki olaylara bir kuş bakışı olarak bakabilenler, yaşadıkları üst üste darbeler, sıkıntılar, yokluklar, ekmek, çay, şeker, gaz, benzin, tüp kuyrukları, 3 haneli enflasyon ve faizler, hastanelerde kuyruklar, ilaçların olmadığı, elektriğin sürekli kesildiği, bütün evlerin üstünde su depoları ve tuvaletlerde ibrikler olduğunu, susuzluğun ve elektriksizliğin ne demek olduğunu hatırlarlar.
Bugün insan neyim yok derken, nelerin var olduğunu da düşünmeli. 1980’li, 1990’lı yıllardan, 2000’e kadar, 1 yıllık, 1,5 yıllık, 6 aylık, 8 aylık koalisyon hükümetleri ile ülke bir adım kıpırdayamaz, 70 sente muhtaç bir durumda IMF kapısında dilenci durumunda rezil rüsva iken, 2000 yılından sonra, IMF’ye hiçbir borcumuz kalmadığı gibi, yokluk ve kuyruklar da kalmadı ve ülkemiz istikrara kavuştu.
İlk defa arka arkaya 15-16 yıldır devam eden tek parti hükümeti ile koalisyon ortaklarının kavgasından çekişmesinden kurtuldu. AKP hükümeti, Dünya milletleri karşısında önemli bir konum kazandı. Yüzde 65 civarında milli silah sanayimiz gelişti. IMF’ye hiç borcumuz kalmadığı gibi, 5 milyar dolar ayrıca IMF’ye borç verdik.
İhracatımız ve üretimimiz önceki yıllara göre 100 kat arttı. Türkiye›de 22 milyon civarında otomobilimiz var. Uçağımızı, helikopterimizi, gemi sanayimiz, tanklarımız, yerli askeri otomatik silah üretimimiz, insansız silahlı hava araçlarımızı yapabilecek bir konuma geldik.
İnsanlar neyim yok derken, nelerin var olduğunu, nereden nereye gelindiğini de düşünerek, nimetlere karşı, Allah’a karşı şükretmeli. Devletimizin, milletimizin, hükümetimizin getirdiği imkanları göz ardı etmemelidir.
Şeytan bir kalenin 40 kapısı olsa, 39’u açık, biri kapalı olsa, getirir o kapalı kapıyı gösterir. Bu kaleye girilmez der ve nankörlük eder. Burada da muhaliflerin hepsi, bu nimetlerden yararlandıkları halde, bu 39 açık kapıyı görmeyip, bir tek kapının kapalı olduğunu göstererek, buraya girilmez der ve tenkit eder.
Bu kadar güzellikler ve bolluklar içinde yaşarken, etrafımızdaki düşmanların ve hain işbirlikçilerinin, bu güzel nimetleri elimizden çalması için, Türkiye’nin daha büyük bir gelişme kaydetmesini engellemek üzere yapmış oldukları bu oyunları gördükleri halde, yine de emperyalist batının kölesi olmaya alıştırılmış, bağımlılık kazanmış insanlar, köleliği arzu etmekte ve kölelik zincirinden kurtulmak üzere mücadele veren ordumuzun aleyhinde dedikodu yapmaktadır.
Tıpkı FETÖ’nün bu güzelliklere rağmen, ülkenin dibini delmek için 15 Temmuz’da ve 17/25’de yaptığı gibi, Taksim Gezi olaylarını deneme olarak bu güzellikleri yıkıp, benden olmadıktan sonra bütün güzellikler yansın, yıkılsın kıskançlığı içerisinde, ABD’nin maşası ve İngiliz anahtarı olarak çalışanların bugün yaptıkları ihanet gibi.
Askeri vesayet ve baskı dönemlerinde başörtüsünün yasak, Risale-i Nurların bir evde bulunduğu zaman bomba bulunmuş gibi cezalandırıldığı, dindarların inim inim inlediği, Anadolu insanının çocuklarının askeri mekteplere ve devlet dairelerine girme şansının olmadığı dönemlerde, bunun bugün serbest olması ve bütün kapıların açılmasını görmezden gelip, daha fazlası deyip bu nimetlere karşı gözünü yummak, ABD’nin ve AB’nin kölesi ve köpeği olmaya razı olarak bu nimetleri görmezden gelmek, kendi firavuniyetini başkalarına izafe etmek gibi.
Bugün Türkiye’miz ve Devletimiz etrafında, bu kadar ihanete uğramış ve ateş çemberi içerisinde savaşma halindeyken bile, onların uzantısı olan Tabipler Odası, bilmem ne odası, daha önceki Abant toplantıları, Gazeteci ve Yazarlar Vakfı toplantılarındaki beslemelerde olduğu gibi, aynı şekilde bugün de yemlenmiş ve ihanete iştirak etmiş, adı profesör, sanatçı, siyasetçi gibi maskelerle dolaşanların, Türkiye’nin bu gelişmesinden, büyümesinden ve kazandığı zaferlerden rahatsız olanların, FETÖ uzantılarının hadleri bildirilmelidir.
Çok yakın bir zamanda Avrupa’nın pek çok ülkesinin çökmesine karşılık, Fransa’yı, İtalya’yı ve Avrupa’yı geçebilecek bir konuma gelmesinden rahatsız olanlar geriye dönemeyecek, vatansızlar, onların kucağında sığıntı olanlar, elbette ki Türkiye’nin bu başarılarından rahatsız olacaklardır. Zalimler istemese de Allah dilediğini Aziz eder, dilediğini zillete düşürür. Küfrün ve kafirin düşüşü, müminlerin ve İslam dünyasının ayağa kalkma mevsimi gelmiştir.
Bu fırsat da çok iyi değerlendirilmelidir. Dünyanın şu anda bütün dikkatleri, İslam dünyasının önderliğini yapan Türkiye’nin üzerindedir. El birliği ile yek vücut olarak, bu dik duruşumuzu ve İslam’ı lokomotif olarak, bütün vagonları ile çekebilecek performansı gösterecek çalışmaları ve birlikteliği sergilemeliyiz.