• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Armağan
Mustafa Armağan
TÜM YAZILARI

Menderes ve Zorlu’nun gerçek suçları Türkiye’yi büyütmeye kalkmalarıydı

28 Ocak 2024
A


Mustafa Armağan İletişim: [email protected]

 

 

 

1957 Eylülünde şaşırtıcı olduğu kadar kritik de olan parlak bir nişan haberi basında büyük boy fotoğraflar halinde boy gösteriyordu. Haberlere göre anne tarafından Halife Abdülmecid’in torunu, baba tarafından Mısır’daki kraliyet hanedanına mensup Prenses Fazıla ile Irak Kralı II. Faysal nişanlanmıştı. Bu, Osmanlı hanedanı ile Mısır hanedanının Irak hanedanı, dolayısıyla da Şerif Hüseyin ailesiyle birleşmesi manasına geliyordu. 

Irak’ta bir Osmanlı prensesi hükümdar eşi olacak, bu kritik evlilikle birlikte Ortadoğu’da yeniden bir Osmanlı rüzgârı esmeye başlayacaktı. Bu rüzgârın arkasında ise 1955 Şubatında Irak’la Bağdat Paktı’nı imzalayan Başvekil Adnan Menderes duruyordu. 

Bağdat Paktı deyip geçmeyin, İran, Pakistan ve İngiltere’nin de katılmasıyla bir ittifaka dönüşecek, Kral Faysal beş ay sonra bir hamle daha yaparak Ürdün Kralı Hüseyin ile ortaklaşa bir Arap Federasyonu kurup Mayıs ayında da bizzat başına geçecekti.

Menderes bu diplomatik başarısından gayet memnundu ki, beklenmedik bir haber onu ve Türkiye’yi ve elbette prensesi 14 Temmuz 1958 günü Yeşilköy Hava Limanında yakalayacaktı. O gün Irak’ın genç kralı Türkiye’ye gelecekti. Hazırlıklar yapılmış, protokol havaalanına gelmişti ki kara haber bir deprem etkisi yaptı: Irak’ta askeri darbe olmuş ve Fazıla ile 10 ay önce nişanlanmış olan kral, amcası Prens Abdülilah ile Başbakan Nuri Said Paşa linç edilerek öldürülmüştü!

Siz Başvekil Menderes ve erkân-ı devletin uğradığı şokun derecesini düşünedurun, bu hadise yalnız Türkiye’de değil, Ortadoğu’da da bütün dengeleri alt üst edecek ve tabiatıyla Bağdat Paktı bundan ağır yara alacaktı. Bölgeyi Sovyetler Birliği’ne karşı koruyacağı planlanan Bağdat Paktı Irak’ın ertesi sene çekildiğini açıklamasıyla zayıflayıp CENTO’ya dönüşecek (27 Mayıs darbecilerinin “NATO ve CENTO’ya bağlıyız” açıklamasındaki CENTO da Menderes zamanında kurulmuştur) ve ittifak iyice zayıfladıktan sonra 1979 yılında dağılacaktı.

Nedense Menderes’in Bağdat Paktı girişimi üzerinde yeterince durulmamıştır. Paktı kurarken elbette İngiltere ile beraber hareket edilmişti ama o devirde İngiltere veya Amerika’yı yanına almadan böylesine cüretkâr bir girişimde bulunmak akılcı olmazdı zaten. 

27 Mayıs darbecileri bile NATO ile CENTO’ya eşit düzeyde yaklaştıklarına göre Bağdat Paktı ciddi bir meseleydi. İlginç bir başka husus ise darbeden sonra yine son Menderes hükümetinin yaptırdığı ve darbeye maruz kaldığı için açılması darbecilere nasip olan bugünkü TBMM binasına taşınıldığında 2. TBMM binası CENTO’nun genel merkezi olarak hizmet verecekti 1979’a kadar (darbecilerin açtığı Çanakkale Abidesi de Menderes’in eseri değil midir?).

Peki, Menderes ne yapmak istiyordu?

Cevap: Türkiye’nin sınırlarını genişletmek istiyordu.

Daha önce “İnönü minimalist, Menderes maksimalistti” başlıklı yazımda da dile getirdiğim gibi Türkiye’nin Tek Parti devrinde içine kıstırıldığı döngüden çıkmak için bir açılım yapmasının şart olduğuna inanan Menderes Londra ve Zürih anlaşmalarıyla Kıbrıs davasını bir sonuca bağlarken ondan önce Irak ile Bağdat Paktı’nı imzalamış, Suriye’yi de pakta dahil etmek için epeyce zorlamıştı. Böylece diplomatik olarak performansımızı artırmak suretiyle çevremizle bağımızı güçlendirmek ve sınırlarımızı böylece genişletmek gibi bir hayal kurmuştu.

Vaktiyle “CHP hayal kurmasını bilmez” demişti bir Demokrat Parti milletvekili. Haklıydı. Hayali olmayan uslu bir milletin üzerinde hayal kuranların olmayacağını zannetmek çocukların bile ikna olmayacağı bir saflıktır ki biz uslu durursak kimse bize dokunmaz mantığının imkân ve ‘sınırları’mızı nasıl daralttığını 2. Dünya Savaşı sırasında defalarca Oniki Adalar teklif edildiğinde geri çeviren zihniyetten teşhis edebilirsiniz.

İşte bu noktada Menderes’in arkasındaki güce bakmak gerekir: 

Kimdi Menderes’in vizyoneri?

Siz hiçbir darbede bir Dışişleri Bakanının asıldığını hatırlıyor musunuz? Ne günah işlemiş olabilirdi devletin sırlarını bir başka devlete satmak dışında? Böyle bir suç da isnat edilmemişti zaten. İhalelerden yüzdelik alıyormuş gibi sebeplerle tartışmasız bir şekilde Cumhuriyet döneminin en yetenekli Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu idam edilmişti. 

Asıl sebep neydi?

Sebep Bağdat Paktı’nda gizliydi. 

Londra ve Zürih Anlaşmalarında fırtına gibi esen Zorlu, Bağdat Paktı’nı imzalatmayı başarmıştı Irak Kralına. DP’nin ağır toplarından ve 15 idamlıktan biri olan İbrahim Kirazoğlu’ndan gelen bir bilgiye bakılırsa Fatin Rüştü Zorlu Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne getirilecekti. Uzaya bir Türk gönderdik ama bugüne kadar bir Türkü BM Genel Sekreteri koltuğuna oturtamadık. Ama Zorlu bağlantıları kurmuş ve seçilmesi için yeterli destek sağlanmıştı. Londra görüşmelerinde Yunanlı mevkidaşını Yunan parlamentosundan elde ettiği gizli zabıtlarla vuran bu kaba kacağa sığmaz adam dünyanın gözünü diktiği bu mevkie gelebilseydi neler yapabileceğini tahmin etmek kolay değildi. (Unutmayın: Sistem öngörülemez adamlardan hoşlanmaz).

Sırada ne vardı? Osmanlıyı yeniden kurmak mı?

Menderes ve Zorlu ikilisi ne yapmaya çalışıyordu bir, yaptıklarından ve yapacaklarından kimler rahatsız olmuştu iki? 

Asıl mesele budur ve bu düğüm çözülmeden bugünkü Türkiye’nin ufukları da çizilemez.

İşte Menderes Bağdat’tadır ve sene 1955’tir. Mezhep imamımız İmam-ı Azam’ın türbesini ziyaret ederken Fatiha okumak için kaldırdığı elleri havada kalır. Bir süre öylece kalır ellerini yüzüne sürmeden. Adeta trans halindedir. DP’li vekillerden Sebati Ataman kendisine yaklaşır ve iyi olup olmadığını sorar Başvekiline. Menderes’in verdiği cevabı Milliyetçilik ve Türkiye adlı kitabında şöyle anlatır:

“Sebati, bu mezarını ziyaret ettiğimiz şahsiyet, burada ve yakın şarkta, bizim memleketimiz de dahil bütün İslam ülkelerinde ebedî olabilecek bir nizam kurmuştur. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bu nizam da yıkılmış, darmadağın olmuştur. Şimdiki İslam ülkelerinin vaziyetini görüyorsun. Bu nizamın başka esaslar dahilinde yeniden kurulması, sulh ve sükûnun avdet etmesi lâzımdır. Biz de buraya bunun için geldik.”

Menderes’in sözlerini dinlerken Ataman’ın gözleri yaşarır. Ona “Ağlıyor musun?” diye sorar Menderes ve sözlerini şöyle sürdürür: 

“Ağlama, bu olacak, muhakkak olacak, biz görmeyeceğiz ama torunlarımız muhakkak görecek.”

DP’li vekil ekliyor: “Menderes çok büyük adamdı.” 

Şimdi anladık mı Menderes ve Zorlu’nun neden idam edildiklerini? 

 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Bu sebati bayagı zeki adammış. Nasılda tutmuş aklında o uzun cümleyi. 

MUZAFFER

ELİNE SAĞLIK HOCAM, ALLAH CC RAZI OLSUN ÖMRÜNÜZ BEREKET VERSİN İNŞALLAH AMİN, ŞEHİT LERİN KATİL Lİ HALA GÖREVİ BAŞINDA BEKLİYOR c h p liler, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN DÜŞMANLARI, MÜSLÜMAN DÜŞMANLARI c h p liler ÇOKTUR 15 TEMMUZDA DA ISPATLADILAR, c h p ,liler, KAHVESİ Nİ İÇİP ELEMANLARI NI SEYREDDILER, KAFİRLER KATİL LER YALANCI LAR SAHTEKAR LAR c h p liler......MÜSLÜMAN ŞEHİT OLUR,
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23