• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehmet Duvarbaşı
Mehmet Duvarbaşı
TÜM YAZILARI

Halis Türk kadınını ‘şeytan’a meze yapanlar utansın!

01 Ağustos 2022
A


Mehmet Duvarbaşı İletişim: [email protected]

Aslında her şey, 1932 yılında Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği sözde güzellik yarışmasında Keriman Halis adlı kadının ‘Kraliçe’ seçilmesiyle başladı…

Elleri kınalı, dudakları dualı, yıllarca cepheden cepheye koşan o muhterem Türk kadını, küffar dünyanın vitrinine çıkarıldı.

Osmanlı’nın izlerinin birer birer silindiği, İslâmi kültürün yok edilmeye, insanların zihinlerinin bulandırılmaya çalışıldığı bir süreçte, allanıp pullanıp bikinilerle podyuma çıkarılan o halis muhlis(!) Türk kadınına ‘dünya güzeli’ apoleti takılarak toplumsal dönüşümün düğmesine basıldı.

Belçika’da Haçlı ve Siyonist dünyanın oylarıyla sözde ‘kraliçe’ seçilen Keriman’a bir de “Ece” soyadı verilerek tacı iyice pekiştirildi.

Sonraki süreçte ‘Batılılaşma’, ‘modernleşme’ adı altında kadınlarımız, evlerinden, ailelerinden, çocuklarından yavaş yavaş kopartılarak seküler dünyanın birer objesine dönüştürülmeye başlandı. 

Siyasi anlamda “seçme ve seçilme” hakkı tanınan kadınlarımız, sosyal hayatta “seçilen” konumunda bırakıldı.

80’li yıllardan sonra ise kadın; ‘reklam ‘malzemesi’, ‘ahlaksız filmlerin ‘mezesi’, ‘magazin medyasının gözdesi’ haline dönüştürüldü. (Türk toplumunun örf ve adetlerine bağlı kalan, hayatını İslami ölçütler içerisinde sürdüren, hayasızlık bataklığından uzak duran, başı açık olsa dahi iffetinden, inancından taviz vermeyen kadınlarımızı tenzih ediyorum.)

Öyle ki; ağırlıklı olarak erkek okurlara hitap eden bazı sözde gazeteler, ‘arka sayfa güzeli’ adı altında bölümler oluşturdu. 

Gazetemizin emektarlarından ilahiyat mezunu Nahit Top ağabey, 80’li yılların sonunda çalışmaya başladığı bir gazetedeki anısını şöyle dile getirmişti: 

“Daha gazetedeki ilk günüm. Önüme çıplak bir kadın resmi getirdiler ve ‘Bunun altını bir şeyler yazarak doldur’ dediler. Bu nasıl olur? Ben gazeteciyim. Böyle bir şey yapmam’ dedim. Ve ‘istifa’ ederek ilk günden işi bıraktım!”

İşte medyanın tam da bu mecraya evrildiği; utanma, arlanma gibi insanî ve imani reflekslerin köreltilmeye, en müstehcen konuların bile ayağa düşürülmeye, kadının ticari rant aracı olarak kullanılmaya başlandığı bir süreç yaşandı. 

Ardından iş daha da ileri götürülerek, ‘Şeytan’a bile pabucunu ters giydirecek bir safhaya taşındı.

90’lı yıllarda çıkarılan “Şey” ve “Tan” adlı gazete müsveddeleri ile toplumun altına dinamit fitili yerleştirildi. Baştan aşağıya ‘et ve kasap’ havasında çıkarılan bu neşriyatlarla halkın ahlaki değerleri tamamen yerle yeksan edildi. 

Bazı gazeteler ‘Dümen’den yazılarla güya halkın cinsel sorunlarına, cinsel tercihlerine çözüm getirmeye çalıştı! 

Eşlerin birbirleriyle konuşmaya dahi utandığı ne kadar gayri ahlaki konu varsa pespaye şekilde ele alınıp, bir nevi ‘kurbağa haşlama’ metodu ile topluma kanıksatıldı…

u u u u

 ‘Bunları niye anlattınız şimdi’ diyenler olabilir aranızda.

Peki, sadede gelelim…

Malum geçtiğimiz hafta bir sohbetinde “Kadınlarınızın tesettürünü koruyun” diyen Halil Konakçı adlı hoca, laikçi yobazların lincine maruz kaldı.

Peki ne demişti Konakçı Hoca özetle bir göz atalım... 

“Sokaklar kasap dükkânı oldu, et görmekten içimiz dışına çıkıyor artık.”

 “Bu kadınların başında kocaları, adamları yok mu?”

“Diyelim ki ateistsiniz. Kıskanma duygunuz da mı yok!”

Evet, bu sözleri sebebiyle azgın azınlığın hedef tahtasına koyduğu Konakçı Hoca, ertesi gün muhabir arkadaşımız Faruk Arslan’a yaptığı açıklamada, “Kimseyle kavga etmek gibi derdimiz yok. Benim muhatabım müminler. Gayemiz dinimizi anlatmak, milletimizin İslam ahlakıyla şuurlanmasına önayak olmaktır. Kadın dejenere olmasın, ahlaki dezenformasyona uğramasın istiyoruz” diyor.

Başka ne diyor Konakçı Hoca? 

 “Bir doktora ‘neden benim ağır hastalığımı teşhis ettin’, bir araba tamircisine ‘neden benim aracımın arızasını buldun’ demek nasıl ahmaklıksa, bir din adamına ‘toplumdaki dini eksikliklerini söylemek senin haddine değil’ demek de o kadar ahmaklıktır. Bir hocanın toplumdaki, gençlerdeki, ailelerdeki İslami eksiklikleri, Kur’an’ın emirlerinin uygulanmamasındaki eksiklikleri söylemesinden daha doğal ne olabilir?”

Ve noktayı da şu sözleriyle koyuyor yobazların hedefindeki hoca: “Biz kadının bir et olmadığını, kadının örtünerek korunması ve muhafaza edilmesi gerektiğini söyledik. Ve biz kimseyi zorla örtme yanlısı değiliz. Kimseyi de zorla örtmedik. Ama onlar ikna odalarıyla örtülü kadınları açtılar. Zorla baş açtırarak üniversitelere soktular!”

u u u u

Hoca’nın sözlerinde ve tespitlerinde bir tek hatalı nokta var mı?

Videosu yayınlanan sohbetindeki üslubunun ‘yanlış’ ancak anlattıklarının ‘İslami hükümler’ olduğunu söyleyecek kadar da kendini bilen biri…

Din adamı “faiz haram” dese para baronları ayağa kalkıp feveran ediyor.

“İçki, kumar dinen haram” dese ayyaş tayfası ayaklanıyor.

“Eşcinsellik sapkınlıktır” dese, LGBT ve destekçileri zıpzıp zıplıyor.

 “Örtünmek Allah’ın emri” dese laikçi-yobazlar bas bas bağırmaya başlıyor.

Peki ne yapmalı din adamları?

Allah’ın emirlerini, Kur’andaki hükümleri, Peygamber Efendimiz’in hadis ve sünnetlerini bir kenara bırakıp...

Mesela yaradılıştan, çiçekten, böcekten mi bahsetmeli?

(Gerçi onlardaki ilahi hikmeti anlatsalar bu defa da evrimci maymunların saldırılarına maruz kalırlar ya!)

Ya da çevrecilikten, hayvanseverlikten mi bahsetmeli?

Veyahut da ‘hayır hasenat yapın’ demekle, ‘düşenin elinden tutun’ demekle, ‘komşusu aç iken tok yatan bizden değil’ demekle mi yetinmeli?

Din adamlarının “Bugünkü halimize şükür etmeliyiz” sözlerini bile siyasi arenaya çekerek malzeme yapan utanmazlar... 

Allah’tan uzak, İslami tebliğlerden bağımsız, suya sabuna dokunmayan imamlar istiyorlar.

Ama daha çok beklerler…

Kabil’ler oldukça Habil’ler…

Firavun’lar oldukça Musa’lar…

Var olmaya, konuşmaya, haykırmaya devam edecek…

 

*     *     *

İmamoğlu, kafasına göre imam arıyor!

 

Habertürk televizyonunda Fatih Altaylı’nın sorularını cevaplayan CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Diyanet İşleri Başkanı benim inancımı temsil etmiyor” dedi.

Öyle ya; biraz sağcı, biraz solcu, çokça da ortayolcu olan Ekrem Bey’i temsil etmek kolay değil.

Bir yandan camide Yasin-i Şerif okuyan, diğer yandan büyükelçi dostlarıyla rakı-balık ziyafeti çeken Bay Ekrem’i temsil etmek ise hiç kolay değil.

Seçim öncesi ‘16 milyonu kucaklayacağız’ deyip 16 milyonun her zor anında serin suları kucaklamakta olan bir takiyyeciyi hangi din adamı temsil edebilir ki!

Bir din aliminin cenazesinin, yüz binlerce insanın katılımıyla defnedildiği gün, cenaze törenine katılmak bir yana, o gecenin akşamında konser veren, insanlık timsali(!) bir başkanı temsil edecek din adamı var mı yeryüzünde!

O yüzden Bay Ekrem umarız en kısa sürede ‘kafasına’ göre bir imam bulur da, Müslüman halk da karşısındaki et mi, balık mı, tavuk mu daha net şekilde görür…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Taliban bize yol gosteriyor !!!

Asil amac .. Seriata dayali bir Islam Devleti kurmaktir Yakinda ona da kavusacagiz Insallah ! Selam ve Dua ile

Elalemin kadinindan sana ne ?

Herkes kendi isine baksin
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23