Ak Parti danışma hattı!
Ak Parti danışma hattı!
İDRİS GÜNAYDIN
Saadet Partisi eski genel başkanı Mustafa Kamalak’ın oğlu Furkan Kamalak İYİ Partili imiş ve şu Suriye’deki İslami Devrim için savaşan askerlere, daha doğrusu ümmetin askerlerine: “Gördüğünüz üzere IŞİD yapısı, yani TSK- SMO yapısı Kürtlerin olduğu bölgelerde küçük küçük kazanımlar elde etmiş” iddiasıyla TSK’ya hakaret ettiği var sayılarak ifadesi alınan yazar Özlem Gürses’in de avukatı imiş. Bu Furkan; iyi bir avukat olmalı ki, daha önce İstanbul’da yaşadığı halde geçinemeyip, şehrine yerleşen ve motosiklet ile börek satan birini mahkum ettirmiş. Sebep: kişinin Ak Parti’yi savunmak için İYİ Parti’nin aleyhine olacak bir yazı yazması veya paylaşımda bulunması.
İstanbul’dan bir Saadet Partili arkadaş bu Furkan’ı arayarak davadan vaz geçmesini istemiş. Bir motosikleti ve arkasında börek sattığı bir arabacığı bulunan adamın arabasına haciz koyduran bu avukat, belli ki bu başarısıyla çok ünlenmiş olmalı ki: Ak Partili olanlara hiç acımıyormuş.
Eee! Anayasa Profesörü bir babanın ve hukukçu bir annenin çocuğu olacaksın, başaramayacaksın! Böyle şey düşünülebilir mi? Önce avukatlığı evde öğreniyor.
Belli ki Ak Parti’yi sevmekten ve (Özlem Gürses’i de savunduğuna göre) devleti eleştirenleri, askeri eleştirenleri de savunduğuna göre; yani her kadavradan bir sağlam post çıkarmayı bildiğine göre; uzak durmak gerekir. İsmi Furkan. Hakkı Batıldan ayırsın diye bu isim verilmiş ama, o Ak Parti’yi diğerlerinden de ayırıyor. İsminin müsemmasını iyi yapıyor.
Fakat Ak Parti Genel Merkezinin bir hukukçular kurulu neden yok? Bir hukuki danışma hattı neden yok? Belli ki 23 yıldır bu ülkeyi Ak Parti idare ediyor. Başarılı birçok icraatları yanında dünya çapında birçok gayretleri var. Bunlar ses de getiriyor. Ama buna karşın Türkiye’de vicdan sorunu yaşayan bir kitle var. Eleştirmiyorlar; ölümüne vuruyorlar. Bunlara karşı sosyal medyada cevap vermeyecek miyiz?
Şimdi sosyal medya denilen bir gerçek var. Eskiden olsa gazetede makaleci sallıyordu, gazete atıyordu; okumazsan geçiyordun. Okusan sineye çekiyordun. Şimdi hemen cevap verme imkanın var. En güzeli de bu. Partini veya liderini savunabiliyorsun ama yazdığın yazının veya paylaşımının hukuki getirisini/ götürüsünü bilmiyorsun. Rakibin ise namlı avukatları tutup pusuda bekliyor.
Bakın o garibanın tek sermayesi olan börek arabasına haciz gelmiş. Yok ki bir araba daha alsın. Partinin ileri gelenleri kendileri gibi sanmasınlar herkesi. Ne yapacak bu gariban bu durum karşısında? Kime halini arz edecek? Kimin yüzünden geldi bu hal başına? Ak Parti veya Recep Tayyip Erdoğan sevgisi…
“Akıllı olsaymış da mayınlara basmasaymış.” deme lüksü var mı partinin?
Neden üç tane bu işleri meccanen takip eden avukatı bulunmaz? Niçin kendi dava arkadaşını korumaz?
En azından gidip gelmek uzak olsa bile telefonla kendisine sorulur. Davanın önemi hakkında hukukçu bilgi verir.
Bu durumu Ak Parti’ye hiç yakıştıramadım. Eğer düşündüler de vazgeçtilerse yakıştıramadım. Hiç düşünmedilerse hiç yakıştıramadım.
İnsanlar Ak Parti safında bulunuyorsa sebebi Ak Parti değil Recep Tayyip Erdoğan’dır. 23 sene ülkeyi idare eden bir iktidarın elbetteki acımasız muhalefeti olur Hele bu muhalefetin iktidar olabilme umudu yoksa ve kökü dışarda bir muhalefetse olabildiğince acımasız olur. Cevap versen hu vermesen hu.
*
İSRAİL’İN ZORU!
İsrail artık Ortadoğunun kabadayısı oldu. Her dişine kestirdiğine saldırıyor. Aslında iyi yapıyor. Kendisiyle bugün veya yarın hiç geçinilemeyeceği gerçeğini pekiştiriyor. Hümanizm, feminizm, demokrasi, laiklik… gibi uydurduğu kavramların aslında kendini koruma zırhı olduğunu, demir kubbeden önce sosyal terimler kubbesi inşa ettiğini anlatıyor. Düşünen akıllara “İsrail’e asla güvenilmez” dedirtiyor. Bizim gibi inananları Şeriata daha fazla yakınlaştırıyor elhemdülillah. Ortada olan akıllar Şeriatın ne büyük bir nimet olduğunu anlıyor.
1977 yılında ilk görev yaptığım bir köy vardı. O köyde Halit isimli ele avuca sığmaz, yiğit ve delikanlı fakat babası hoca olmasına rağmen garibanlara fenalık yapan biri. Yol keser, ormandan devletin ağacını vatandaşa kestirir, vatandaş kolcuya yakalanırsa onu karakoldan kurtarıp vatandaştan iki kez para alır, insanları bir biriyle kavga ettirir sonra aralarını bulup para sızdırır….
Bela mı bela. Çok sürmedi. Üç beş yıl sonra pusuya yatan biri tarafından vuruldu. Kurşun adres sormaz.
Hiç şüphe yok ki İsrail böyle bir sona hazırlanıyor. Uslu ol, adam ol, milletin canını yakma, düzgün ol, eğri belasını bulur dense de yok; illa bela istiyor.
Merak etme İsrail! Her şeyin bir zamanı var. Mutlaka belanı bulacaksın. Hele şu Musa büyüsün.
Hatta o topraklardan öyle bir sürüleceksin ki; sürülmene kimse “haksızlık” diyemeyecek. Vesselam.