• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Şehitlerimize karşı edeb ve hayâ

08 Mart 2018
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Onlar ki, ey gönül, mana yönüne giderler,

İsimlerini bırakıp, asıl geldikleri yere dönerler;

Bedenlere bakmazlar hiç, ruhları görenler,

Böylece haber verdi bu manayı bilenler.

Milli bir şuurla devletine, milletine, bayrağına, dinine bağlı her insanımızın gözü, kulağı, Afrin operasyonundadır.

Devlet-millet bütünlüğü içerisinde, kahraman ordumuz İstiklal Mücadelesi vermekte. Dolayısıyla televizyon, gazete ve internette haberlerinin ilk sırasını Afrin almaktadır.

Kendisini bu topraklara ait hisseden ve bu duyguyla gazetecilik mesleğini icra eden muhabir ve sunucular, Afrin’den gelen haberleri daha bir milli şuurla aktarmalılar.

Şehit haberleri, aksiyon filmleri gibi sunulmaktadır. Haberlerin ön ve arkasına gelecek olaylara azami dikkat gösterilmelidir. Maalesef televizyonlar bu hususta çok acımasızlar.

Haberciliğin okullarda öğretilmeyen ana kuralları vardır. Haber “edeb ve hayâ” ölçüleri çerçevesinde verilmeli, haberi yapan da sunan da bu çerçeveye uymalıdır.

Lakin bunu ne sağdakilere ne soldakilere anlatmak zor, en iyisi ne ben yorulayım ne de başkalarını yorayım. Mevzuya dönelim.

Habercilikteki “nemelazımcılık” öyle boyutlara ulaştı ki, “ahlaktan” söz etmek, hem kavrama hem insana karşı haksızlık olacaktır. Geçelim.

Milli şuura sahip Anadolu insanının hayata dair yazılı olmayan irfani kuralları vardır. Bu kurallar kendiliğinden süren vefa yüklü; örf, adet, gelenek bütünlüğü içerisinde uygulanır.

Bunlardan birisi, başta şehitlerimiz olmak üzere, çeşitli sebeplerden dolayı veya normal şekilde vefat eden insanlara karşı vazifelerdir.

Bazı örnekler verelim:

Cenaze olan evde yemek yapılmaz, komşuları bir hafta süreyle o eve yemek taşırlar. Gelen giden konukların her türlü ihtiyaçları, cenaze sahipleri tarafından değil, komşuları tarafından karşılanır ve yapılan hizmetlerin hiçbirisinden menfaat umulmaz.

Yine aynı mahalde düğün, nişan ve benzeri kutlamalar ertelenir. Komşu evlerde radyo dinlenilmez, televizyon seyredilmez.

Komşular günlük işlerinden dönerken, evlerine gitmek yerine cenaze evine uğrayarak ihtiyaçları olup olmadığını sorarlar ve bu iletişim en az bir hafta sürer.

Hele bir de şehit eviyse, ilgi en yüksek seviyeye çıkarak devam eder. Kırk güne kadar Fatihalar, Yasinler, dualar okunur.

Bu irfani anlayış, devlet-millet gücümüzün ana dinamosudur. Büyükşehirler dışındaki illerimiz, ilçelerimiz ve köylerimizde halen devam etmektedir.

Büyükşehirlerde ve özellikle bir kısım medyada ne yazık ki, “edeb ve hayâ” yüklü irfani anlayışımız; kimliksizleşmenin verdiği hastalık yüzünden yok olmak üzeredir.

Bilgeler, irfan kavramının temel direklerinden birisinin “edeb”, diğerinin “hayâ” olduğunu söyler ve şöyle tarif ederler:

-“Edep, kişinin özünün, sözünün ve amelinin dürüstçe olmasıdır”. “Hayâ, utanacak söz ve fiillerde bulunmamaktır”.

Sözü Mevlana’ya bırakalım:

Âdemoğlu şayet edepsiz ise adam değildir, çünkü insanla hayvan arasında gerçek fark edeptir”.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23