Kelam ve kaleme sahip çıkmak
Kelam ve kaleme sahip çıkmak
Hüseyin Öztürk
İnançlarda ve dillerde, milletler ve devletler için kelamın ve kalemin bir namusu-haysiyeti-şerefi vardır ve toplumların tarihinin-kültürünün ana damarıdır.
Kelamına ve kalemine halel getirilmiş milletler ve devletler, başka kültürlerin ve tarihlerin esareti altına girerek ya sömürgeleşir yahut güdülürler.
Tanzimat’la birlikte ve özellikle CHP’nin tek parti devrinde biz de sömürge ülkeleri gibi kendi tarih-kültür-sanat ve geçmişimizi öteleyerek, Batı’ya yamanmıştık.
Batılı ülkeler, bu halin vuku için milletine sırt dönecek yönetici-bürokrat, yazar-gazeteci-şair ve edebiyatçıları hazırlayarak ev sahipliği yapmak üzere harekete geçmişti.
•
“Tanzimat artığı olan ikinci nesil”, -kendilerine aydın” yaftası vurmuş ve yedi yüz yıl dünyaya Cihan Devleti olarak nam salmış büyük bir tarih-kültür-medeniyet havzasını yok sayarak, üzerinde yaşadıkları toprakları inkâra kalkışmışlardı.
Bu zihniyetle elbet o devirde de mücadele etmiş münevverlerimiz, bilgelerimiz, irfan ehli insanlarımız kelam ve kalemin namusuna sahip çıkmışlardı.
Yahya Kemal, Mehmet Akif, Süleyman Nazif, Babanzade Ahmet Naim, Necip Fazıl, Peyami Safa, Ali Fuat Başgil, Sâmiha Ayverdi, Hüseyin Avni Ulaş, Nurettin Topçu ve daha sayabileceğimiz nice isimler, kendi devirleri ve öncesini; “yerlilik ve millilik” bağlamında yazmış ve konuşmuşlardı.
Burada aklıma bir soru düştü. Kültür Bakanlığı, “Kültür Yolu Festivalleri” adı altında bir sürü aymaza para harcıyor. Acaba bu isimlere dair neler yapmakta? Geçelim.
CHP’nin tek parti sultasıyla birlikte ülkemizde yeni bir çorak devir başlamış ve “aydın yaftasına” sığınanlar, milletimizin değerlerine karşı savaş açarak şöyle diyorlardı.
-“Eski devrin kasvetli Anadolu’su, ‘Kaba ve görgüsüz Türk’ü’ artık tarihte kalmıştır. Vatan artık, Osmanlı toprağı değildir”.
•
İşte bu sözlerin takipçilerinin kendilerinden başkalarını görmediği bir ortamda D. Mehmet Doğan ve aynı nesilden “Yedi Güzel Adamlar” çıkmış, her biri çorak toprağı bir tarafından yeşertmeye başlamışlardı.
Tarih 1978 yılını gösterdiğinde D. Mehmet Doğan, Türkiye Yazarlar Birliğini kurarak; “Durun hey karanlıklarını aydınlık sananlar” diyerek yola koyulmuştu.
Tek parti zihniyetinin baskı altına aldığı kelam ve kalem sahiplerini cesaretlendirerek, milli tarihimizin ve edebiyatının bayrağını açmıştı.
Kelamın ve kalemin haysiyetine inanan herkesi, 46 yıldır birliğe davet etmekten, yoğun bakıma alındığı Şubat 2024’e kadar mücadelesinden hiç vazgeçmemişti.
Mesela 90’lı yıllarda kitap fuarlarında muhafazakâr yazar ve yayınevlerinin varlığı, malum kesimi çok şaşırtmış ve hayretle karşılanmıştı. “Müslümanlardan yazar çıkar mı” diye afallamışlardı.
•
Ezcümle:
Evet, D. Mehmet Doğan, hayatı boyunca dilimize sahip çıkarak, TDK’nın hâlâ fark etmekten kaçındığı dilimizin 100 bin kelimeyi aşan sözlüğünü tarihe kaydetmiştir.
Geçtiğimiz ay Taceddin Dergâhı’ndaki kabrini ziyaret ettiğimde, mezar yerinin oturması için mezar taşı konulmamıştı. Geçtiğimiz hafta konulmuş. Rahmet olsun! Ruhu için el-Fatih.