Hevesleri kursaklarında kalanlar
Hevesleri kursaklarında kalanlar
HÜSEYİN ÖZTÜRK
Mıgırdıçı sever de
Osman’ı sevmez zındık
İti-domuzu sever de
İnsanı sevmez zındık!
İster ki, diz üstüne
Çökertilsin Türkiye!
Ekmeğini yer amma
Vatanı sevmez zındık!
Abdurrahim Karakoç.
Hamdolsun “Türkiye Yüzyılına” çok güçlü giriyoruz.
Üzerinde yaşadığımız topraklarımıza “vatanım”, yüz elli yılda nihayet millet-devlet bütünlüğümüzle güçlenen devletimize, “devletim” diyenlerin, “İstiklal Mücadelesi” ruhuyla çalışarak ve birlik içerisinde ittifak edilmesiyle terörün de sonu geldi.
Terörsüz Türkiye’yi kimlerin istemedikleri üzerinde durarak, kin ve öfkelerini kale almamak lazım. Normal bir aileye mensup her insan kimlerin kim olduğunu bilir.
Terörsüz Türkiye’ye adım adım geldiğimiz şu günlerde, “Terörlü Türkiye’nin” bitmesini istemeyenlerin hevesleri kursaklarında kaldı. Kimler olduğu yukarıdaki şiirde.
“Ecdadımızın heybeti maruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır”!
Namık Kemal’in dizelerine az açıklık getirelim. Ecdadımızın heybeti, asaleti, bütün bir cihana malumdur. Onun azim ve inancının temelinde fıtratına sahip çıkmak vardır. Bu fıtrat değişmedikçe, bu millet her şartta payidar olacaktır. İşte düştüğü yerden kalkmak budur.
İçte ve dışta terörlü Türkiye ve çökertilmiş bir ekonomi bekleyenlerin bilmediği veya kabullenemedikleri bir gerçek daha var ki, o da şudur:
Kelime-i Tevhid milleti olarak; töremizle, örfümüzle, inancımızla harmanladığımız devletimize, milletimize ve vatanımıza, bayrağımıza sadakatimizi, tarihimizle yoğurup mayaladığımız için ortaya güçlü bir Türkiye çıkmıştır ve yoluna devam edecektir.
İstiklal ve İslam Şairimiz Mehmet Akif ne diyor:
“Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi”. Bu sözlerin temeline baktığımızda ise Efendimiz (sav) in 14 asır önce söylediği geliyor akla: “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar”.
Terörlü Türkiye isteyenlerin göremediği hakikat budur. Hevesleri kursaklarında kalanlara, muhalefetin bir kısmı ile besledikleri avara trollerden başka destek veren yok.
Bir kimse, dünyanın hangi coğrafyasında, şehrinde, kasabasında, köyünde veya mezrasından yaşarsa yaşasın, hayatını idame adına içinde yaşadığı toplumu tanımaya, anlamaya çalışır. Hangi dine inanıyorlar, nasıl bir inançları var ve daha da önemlisi, tarihine ve bu tarihi yazdıran insanlarına bakar ve küfretmeden azıcık tanır
Bu sebeple milletimizin ve devletimizin bin yıldır süren mücadelesine bir bakmalı. Neden, niçin, ne zaman nerede kimlere karşı bağımsızlık mücadelesi vermişiz.
Bakmalı derken tabii aklıselim şekilde bakmalı. Zihni kirlenmiş, fıtratı düşmanlık kiniyle tahrip edilmiş, toplumsal barış, huzur ve güvenden nefret etmeden bakmalı.
•
Ezcümle:
Zulümden, haksızlıktan yana olanlar için Sezai Karakoç şöyle der:
“Bu dünyayı, bu dünyadan ibaret bilmekten kaynaklanıyor. Öteye ruhların kapalı oluşundandır. Kalplerin mühürlü oluşundandır, vakti hep ‘öğle’ sanışımızdandır. ‘İkindinin’ sırrından’ habersiz oluşumuzdandır. Akşamı, güneş batmadan düşünmeyişimizden, geceyi, gece gelmeden hatırlamayışımızdandır”.
Yazıda ismi geçenlerin ruhlar için el-Fatiha