• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Acarlar
Hüseyin Acarlar
TÜM YAZILARI

Ümit Fakirin Azığıdır Yeğen

05 Haziran 2020
A


Hüseyin Acarlar İletişim:

Gel yeğen gel

“ Ufukta güneşi ağlatan yüzün bir mülteci gibi tenhada kalmış” Hacım! Ver bakim bir iskemle yeğenime. Yaklaş yeğen, buyur. Hacım! İkide tavşan kanı çay şöyle yeni demlenmişinden. Ha birde yanında iki simit. Bana gevreğinden olsun.

Nerelisin hangi şehirdensin? diye sormayacağım yeğen meraklanma. Oldum olası sevmem bu soruyu. Buralıyım diyememek daha sıkıntılı. Zaten insanlar nereli olamadıklarını anlatırlar aslında.

Bu günün şehirleri doksan dokuz yıllığına icara vermiş mirasyedilerin elinde kaldı yeğen. Ondandır kadr-u kıymeti bilinemez oldu. Rahat ol yabancısı değilsin bu şehrin. Miras hakkını yiyenlerin karşısında ezilip büzülmeyesin. Kendini garip hissetmeyesin. Herkes kadar bu şehrin yerlisisin. Bizde Amerikalılar gibi siyah beyaz ırkçılık yok elhamdülillah. Ama bazı zaman var ki kasaba ırkçılığı; renk, dil ırkçılığına merhamet okutur cinsten olur. Birazda politiktir. Seçimlerde peydahlanır bu kör olası virüs corona gibi. Hemşeri dernekleri sanırsın politikaya aracı kurumlar. Dayanışma için kurulmuşlardı oysa. Bak asli kurulma gayesi icra edilse sen kendini burada yaban ellerde gibi hissetmezdin.

Ah yeğenim! Ah ki ah!

Şehir büyüdükçe Riba da riya da büyür. Ziya azalır. Ne çok yalan söyleniyor bilsen bu şehirlerde?

Sözle, yazıyla, resimle, çizimle ya da susarak...

Çayını iç yeğen. Çok daldın. Aynı duyguları hissettiğin insanlarla farklı şehirlerde olmanın adıdır hasret. Mevzu bildiğin gibi şehir kalabalık insanlar yalnız. Eğer şu cami duldasına sığınmış çay ocağında bulamazsan aradığını ve dalıp gitmişsen minare gölgesinde şadırvana doğru. İyi bak daldığın yerdedir aradığın.

Ne de çok hikâyeleri oldu şehirlerin. Ne çok divane adımladı izbe sokakları…

Kadim tarihli şehirlerde görgü tanığıdır ru-i zemin. Birde gözleri minarelerin. Uluca gözleriyle herkesi görürler, ondan beş vakit seslenirler. Minareler, bizim şehirlerimizin sokaklarını korurlar. “Muhammedül Emin” ismine şehadet edercesine o gölgesi huzur verir insana. Vakit Ay vakti olunca minareler usulca göğe anlatır gün boyu şehadet ettiklerine

“Ay çıktı yolda durdu Ay dolanaydı

Görürdük ne hayaller durdu gün dolanaydı

Gözüne dalda durdu, gün dolan Aydı”

Bilesin ki yeğen!

Bir şehri pâklamak için üç olmazsa olmaz vardır; kanalizasyon, hamam ve cami. Kanalizasyon şehrin kirini, hamam şehirdeki insanın beden kirini giderir. Camilerse her ikisinin ruh kirini temizler. Yufka yürekli eder, yumuşatır kalbini şehir insanın. Şu yeryüzünde yumuşayınca sağlamlaşan tek şey kalptir.

Yeğen ne vakit bu şehirden kaçıp gitme isteği gelse bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum. Gidersem dönmem çünkü biliyorum…

Gündüzün rengine benzemez gecenin rengi üşütür, ayaz korkutur. Karanlık gam dağları yüklenir gelir. Gündüz insanların ayıplarıdır. Onlar geceyle gelir. Bulutlar, hüzünlerini damlardan aşağıya şimşek hızıyla bırakır. Nasipten sana da düşer. İçinden “ya bu şehirde ben fazlayım yada yanımda biri eksik” dersin biliyorum. Altyapısı olmayan bir şehir gibisin. Ne zaman hüzünlense gözlerini su basıyor değil mi? Tıpkı Orhan Veli gibi demiş ya Garibim; “Ne bir güzel var avutacak gönlümü bu şehirde, ne de bir tanıdık çehre. Bir tren sesi duymaya göreyim; iki gözüm, iki çeşme.

Senin ne düşündüğünü nerden mi biliyorum? Yeğenim çok hikâyeler dinledim. Ben mazlumu zalimden belledim. Birde Erdem Bayazit’in şiirinden

“İsyan şiirleri bilirim sonra

Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden

Harfler harp düzeni almıştır mısralarında

Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır

Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda

Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.”

Sen sen ol ümitsiz olma!

Bak ne güzel demiş şair Cemal Süreya yeğen “Yan yanaydık ve şehir, böyle mucize görmemişti” sen benim adımı bilmezken, ben adını bilmezken bizi caminin minaresi gölgesinde bir araya getirip sohbet ettiren nelere kadirdir? Bakma şehrin insanın gökdelenleri gibi kibrine. Gökdelenleri inşa eden bir corona virüsüne nasıl boyun eğdi ama? Nemrut’un topal sineğe yenilmesi gibi. Sonra, bak yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını herkesin yüzü ıslak, başları eğik herkes senin gibidir. Yağmur hizaya sokar herkesi.

Koş mavilere umuttur rengiyle. Koş yeşillere gerçeğin içinde. ümit fakirin azığıdır.

Gök kubbe mavi üstüne mavi iken derin suları andırır. Kızıla çalar bir vakit sonra. Sonra gölgeler önce belirir derin mi derin siyah mı siyah örter mavinin üstünü haşmetiyle. Karanlık olmasa yıldızın güzelliğinden, varlığından haberdar olamazdık. Olmasaydı gece, güneşi ve aydınlığın kıymetini nerden bilecek ve özleyecektik ki?

Her gün yeni bir başlangıç olur. Bu Ümit var olmanın delilidir.

Filozoflar, bu dünyanın; gerçekte Cehennemin ve de Cennetin bir görüntüsünden ve suretinden başka bir şey olmadığını anladılar. “İdea” dediler

Arif olan bilir ki hakikat şudur; var olan bu dünya, bundan daha mükemmel olan bir dünyanın var olduğunun güvencesidir... Sen azığını oraya hazırla.

Ben buradayım. Sohbet dilersen uğra ara sıra. Çayını içtin. Yüzünde tebessüm çaktı. Var şimdi rızkını ara.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

NE ÖNEMİ VARKİİİ

Çaycı Getir içelim ilaç kokulu çayından/dakika düşelim senelik payından/ Zindanda dakika farksız aydan/ karıştır çayını zaman erisin

Kalemine ,yüreğine sağlık Hüseyin Acarlar...Bizlere bir nebzede olsa Arifin ehemmiyetini hatırlattığın için.Yazılarınızı

bir çırpıçırpıda, nefes almadan okuyunuz.Teşekkürler
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23