• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Acarlar
Hüseyin Acarlar
TÜM YAZILARI

Katre-i Tefekkür

03 Şubat 2020
A


Hüseyin Acarlar İletişim:

Suskundum… Oturduğum yerde uyumuştum… Kendimi zir-i zemin de yedi erenin ellerini öperken bulmuştum…

Piri Mevlana’ydı konuşan;

Yaşamayı öğrenmediniz! Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün,ölümden çalınan zamanlar olduğunu Öğrenmediniz! 

Zamanı öğrenmediniz. Zamanla yarıştınız… Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını,zamanla öğrenmediniz. 

Youtube malzemesi haline getirdiniz söylemlerimi! Piri Mevlana’dan turistik Mevlana’ya çevirip panteist hümanistlere malzeme yaptınız. 

Özü almadınız, kabukla uğraştınız. Kabukları sanal alemde paylaşıp yorum yapmak tüm gününüzü alıyor.

Söyleyin On yılda kaç kitap okudunuz? Kaç ayet üzerinde tefekkür ettiniz? Hal ilminiz araz. İlmihalin cevher olduğunu unuttunuz.

Ben “Hu” sözüne icabet ettim zikir ile döndüm. Siz “Hu”dan döndünüz! Sözünüzden döndünüz!

‘İnsanı öğrendik’ dediniz. Sonra ‘insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu’... Ancak her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrenmediniz. 

Bütünüyle siyasi bir atmosferde duymak istediklerinizi söyleyenleri iyi bellediniz. 

Siyaset, cemaat, ekonomi ve futbol konuşmadan ayetle bir cümle kuramıyorsunuz. 

Sahte şeyhlerin politik manevralarına kurban oldunuz. Çocuklarınızın geleceğini çalan, aç bırakan, sizi kapılarında kul eden mürebbilerinizi bal kaymakla beslediniz. 

Ölüm size ulaştığında, gerçek acılar, gerçek dertler sizi bulduğunda hiçbir siyasetin acınızı dindiremediğini göreceksiniz! 

Kutuplaştınız! Çıldırdınız! Dost olamıyorsunuz. Dostluk üzerinden rant bulup hemencecik adam satıyorsunuz. Yan yana gelip çay içmeye, cenazeye gitmeye yeteneğiz kalmadı. Fatiha’yı unuttunuz. Uzunca bir süredir gönülleri fethetmeyi unuttuğunuz gibi!

Kaç vatan, kaç bayrak, kaç millet oldunuz?

Tolerans, anlayış, kavrayış, nezaket, yarenlik… 

Nasıl da uzak şeyler oldu sizin için. 

İletişim çağında onca sosyal paylaşım ağlarına rağmen yalnızlaştınız! Kör, sağır, dilsiz oldunuz!

Hastanede serum yerken fotoğraf çekip, acılardan pirim toplamayı adet-i sanaldan bellediniz.  

Hacca, umreye gidip Kâbe’yi arkanıza alarak sanal dua kağıtlarıyla selfiyi takva sanıyorsunuz.

Yediğinizi içtiğinizi paylaşmanın adab-ı muaşeret dışı olduğunu nede çabuk unutuyorsunuz.

Dostluk pozları verip beğeni arttırıyorsunuz.Hakkelyakin dünyadaysa birbirinizin arkasından demediğiniz kalmıyor.

Mü’min o kimsedir ki ALLAH’la arasındaki mesafeyi daraltır. Kendini yetiştirir. Kendi model bir insan olur. Bu zordur ama doğru olandır. Çoğu kez bu zordan kaçıyorsunuz. 

Sanal ortamda mafya babası gibi atıp tutup, uzanamadığınız, hakkında fikir sahibi olmadığınız konularda ahkam kesiyorsunuz.Bir çelebi narasıyla; dava, cihat, Filistin, Kudüs, İsrail, Amerika gibi laflar ediyorsunuz. Bu size yakışıyor mu?

Hakkelyekin dostlukları sanal aleme kurban verip, nede çok riya ve yalana tevessül ediyorsunuz. Cenazenizi sanal medya arkadaşlarınız kaldıracak mı sanıyorsunuz? 

‘Sevmeyi öğrendik’ diyorsunuz. Hem de ‘karşılıksız’. Sonra güvenmeyi... Oysaki güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrenmiyorsunuz! 

Bir şey diyebilecek durumda olamayınca kahredici suskunluğu öğrendiniz.

Sonra dayanamayıp ah ulan ah demeyi...

Daha sonra kendinize rağmen gitmeyi...

Çok korkunç, kavga ve savaş dolu yıllara gebe yeryüzü oysa…

Buna hazırlık yapmalıydınız. Bir Yunus Emre şiirinde birleşerek, bir Anadolu türküsünü marş eyleyip, Bir dua gönderip Rahmana, ayetlere çevirip yönünüzü; arkadakiler “la” deyip gitmeyi öğrenmediniz!

‘Arsız, densiz, ilkesiz, haddini bilmez, bayağı isen, yanımıza uğrama!’ dedim siz ‘gel! Ne olursan ol gene de gel!’ anladınız.

‘Küstah, mürai, tufeyli, Zevzek, müptezel, basmakalıp isen, kapımızı çalma!’ dedim. Bu sıfatları kapıma yığdınız.

‘Palavracı, korkak, kalleş, ahlâksız isen, eşiğimizi geçme!’ dedim üzerinize almıyorsunuz.

‘İçtenliksiz, sevgisiz, pespaye, paçoz isen, evimize gelme!’ dedim. Evin içini kinle, hasetle, yalanla gusle kalkıyorsunuz.

‘Ahde vefa bilmez, tövbe tutmaz iseniz, bir daha sakın gelmeyin!’

Piri Mevlana sustu. Ben sustum. “Bir tek uyanık, bütün uyuyanları uyandırmaya yeter.” dedi içimdeki siyahi aydınlık Malcolm X. Kimse duymadı. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

NE ÖNEMİ VARKİİİ

Telkari ustasını kömür madenine sokarsanız inanılmaz bir iş çıkarır. Ancak maden işçisi telkari ustası kadar hassas olamaz.

mihrali

Gayet güzel açık ve net yazmışsın eline sağlık. Eskiden "okur yazar"mısın? sorusundan murat "anlamak" tı. Şimdi bunu şöyle sormak gerekiyor bence " okur yazar ve anlar mısın?". Herkes okuyor yazıyor ama az insan anlıyor. Okuduğunu anlamayan, muradını söyleyemeyen, anlatılanı anlamayan olduk. Kardeş yazının anlaşılması dileği ile...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23