Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın şehâdeti (25 Aralık 1683)
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın şehâdeti (25 Aralık 1683)
HALİT KANAK
Orta Macar Kralı Tökeli İmre’nin yürekleri yakan feryâdı Sûltân IV. Mehmed Hân’a ulaştığında Almanya’ya seferin şart olduğu kararı kafalarda yerini bulmuştu. Gecikmeli de olsa Edirne’den hareket edildiğinde Almanlar’la 20 yıllığına yapılan Vasvar Anlaşmasının üzerinden 18 yıl, 7 ay, 22 gün geçmişti.
24 Mayıs 1683’te IV. Mehmed’i Belgrad’ta bırakan Sadrâzâm Kara Mustafa Paşa yoluna devam etti. 10 Haziran’da Osiyek’e, 25 Haziran’da İstolni-Belgrad’a gelindi. Uyvar Kale’sinin fetih haberi burada ulaştı. 27 Haziran’da yapılan harp divânında Kara Mustafa Paşa Viyana hedefini gösterdi.
Buna karşı çıkanlar olduysa da Kırım Hân’ı Murad Hân fikrini gizlemedi. Alman içlerine yapılacak akınla bu yazı geçiştirmeyi, sonraki yıllarda Viyana’ya yönelinmesini teklif etti. Çünkü Kırım atlıları ganimetle geçiniyorlardı. Kale kuşatmalarını sevmiyorlardı.
Merzifonlu’nun son kararıyla Viyana’ya yola çıkıldı. 13 Temmuz salı günü Viyana göründü. Serdâr-ı Ekrem, yarım saatlik dinlenme verdi. Bu arada son keşif birliği Viyana surlarına kadar sokularak detaylı bilgi topladı.
Son yürüyüş 4 saat sürdü. Merzifonlu 154 yıl önce Kânunî’nin otağını kurduğu yere otağını yanında beş bin çadırla birlikte kurdurdu. Ertesi gün 14 Temmuz'du, ordugâhından çıktı içtimâ halindeki orduyu selamladı, Almanların taht şehri Viyana için muhasara emrini verdi.
Alman Orduları Başkomutanı Charles son bir kez elindeki hatırı sayılır kuvvetlerle muhasarayı sökmek için saldırıya geçti. Alman İmparatoru korkuyla taht şehrini terketmiş, on binlerce sivil Alman dehşet içerisinde Bavyera'ya doğru kaçıyordu. Merzifonlu Almanları Viyana önünde müthiş bir şekilde bozdu.
Bu durum Merzifonlu’ya ayrı bir güven verdi. Viyana'yı birkaç hafta içinde düşürebilirdi. Bunun için Kapıkulu Askerleri ve Tımarlılardan oluşan 60 bin askerle kuşatmayı başlatmış, bir taraftan da Kırım Hân’ının Harp Divânındaki talebi yerini bulsun ganimetsiz kalmasınlar diye diğer bütün kuvvetleri Avrupa içlerine salmıştı.
Bir yandan da Hüseyin Paşa yanında Macar Kralı Tökeli İmre olduğu halde Slovakya'yı alıp Bratislava'da Alman İmparatorunun bırakıp kaçtığı tâcını alması ve Moravya ile Galiçya'ya dayanması düşmanı dehşete düşürmüştü.
Başkenti savunmak için bırakılan Kont Ernst Rüdger Von Stahremberg ile karşılıklı topçu atışları devam ederken, bir ara Türk havanları büyük bir yangın çıkarmış, ateş Auersperg, Traun ve Palffy saraylarına sıçramıştı. Kızıl Kule yakınlarında bulunan barut depolarına 40 adım kala yangın durdurulabilmişti.
Emirlerindeki 28 alaydan oluşan 6 tümen askerleriyle Viyana'ya 15 km. kadar sokulan Lorraine Duka'sı ve Prens Lubomirsky'nin üzerine Kara Mustafa Paşa, Adana Beylerbeyi Mehmed Paşa'yı gönderdi. Çarpışma kısa sürdü. Çok sayıda zırhlı askeri ölen düşman ordusu dağıldı.
Almanya içlerinde pek çok şehri yakarak 81.000 esir ve haddinden fazla değerli ganimetlerle dönen Kırım Hân'ı Murad Hân ise Kırım Ordusuyla daha ileride yaklaşık 30 km.lik mesafede Tuna'yı tutuyordu. Herkes, bu zengin ganimetleri ve esirleri muhafaza etme ve ülkesine götürme derdine düşünce savaşma yeteneğini kaybetmeye başladılar.
Merzifonlu ganimet zengini Kırım Atlılarından bi’haber fethi çabuk bitireceğinden o kadar emindi ki Belgrad'dan getirmek istedikleri topları dâhi geri çevirmişti.
Bu arada banliyöleri tamamen Türklerin eline geçmiş bulunan üç surla çevrili Viyana Kalesi önünde karşılıklı tüneller kazılmış, Merzifonlu komutanlarıyla yeraltında kazılan odalara girmiş çadırlar terkedilmişti. Almanların 24 huruç harekatının tamamı püskürtülünce tabyasını biraz daha ileriye alan Sadrâzâm, 7 Ağustos gecesi çok ağır bir saldırı yaptırdı. Öyle ki, Viyana düştü sanıldı. 12 Ağustos’ta iki gün iki gece süren top ateşinin ardından “Arslan Tabyası” ele geçirildi.
17 Ağustos’ta çevredeki bütün kalelerin zaptedildiği haberi geldiğinde, Padişahın teşvik mahiyetindeki hediyeleri de ulaştı. Bu arada Hırvat asilzâdelerinden Kont Drascovithch, Kont Zichy ve Kont Nadasty Kara Mustafa Paşa'nın huzuruna çıkarak Almanya'nın elinde bulunan toprakların Slovanya dahil Türkiye’ye katıldıklarını bildirdiler.
26 Ağustos’ta Viyana'da bir tabya daha alındı. 3 Eylül’de surlardaki gedikler 2 metreyi bulmuş artık kapatılamıyordu.
İşler çok iyi gidiyor derken Slovakya'dan Hüseyin Paşa Lehistan üzerinden büyük düşman kuvvetlerinin gelmekte olduğunu bildirerek 20 bin kişi istedi. Kara Mustafa Paşa, Murad Giray Hân'ın oğlu Alp Giray'a 10 bin atlı ile acele yardıma gitmesini emretti. Fakat bu atlılarda her biri yanlarında yüklü ganimetlerle birlikte birkaç esir taşıyor ve hemen Kırım'a dönerek aldıkları ganimetlerin zevk sefâsını sürmeyi düşünüyordu.
Nitekim 20 bin kişi isteyen Hüseyin Paşa'nın yanına 300 kadar atlı gitmişti. Paşa bu şekilde meydan muharebesi veremezdi, Viyana'ya dönmek istedi. Ancak gecikmişti. Leh Kralı Sobiesky devasa kuvvetleriyle yetişip bastırdı. Hüseyin Paşa’nın emrindeki Macar askerleri hiç direnmedi bile iş başa düşmüştü. Hüseyin Paşa’nın yiğitçe dövüşmesi yetmedi. Paşa şehid oldu. Çözülme başlamıştı..
4 Eylül’de alınan bir esir Lorraine Duka'sının 85 bin askerle yaklaşmakta olduğunu ve Kral Sobiesky'nin kuvvetleriyle birleşmek üzere olduğunu bildirdi. Viyana’nın düşmesi an meseleydi Merzifonlu muhasarayı kaldırmakta tereddüt edip düşman üzerine yürümeyince felâket geliyorum dedi.
Diğer taraftan Papa XI. İnnocentius’un bir müddetten beri topladığı haçlı ordusu da harekete geçmişti. Merzifonlu, Murad Giray Hân'a tuttuğu Tuna üzerindeki İskender(İnsburg) köprüsünde haçlıları mıhlayacağına güveniyordu.
Ama öyle olmadı Başimam Aziz Efendinin bütün yakarmalarına rağmen Murad Giray askerlerini çekti ve düşmanın önünde oyalana oyalana 11 Eylül Cumartesi günü Viyana'ya geldi Merzifonlu’ya düşmanın Tuna'yı geçtiğini bildirdi. Kara Mustafa Paşa'nın başından kaynar sular dökülmüştü.
Halbuki Merzifonlu orduyu muhasara düzeninden çıkararak muharebe düzeni aldırmış son darbe için o akşam beş yerden lağım açtırmış patlatmak üzereydi. Fakat ikindide, Merzifonlu Viyana Fâtihi olmasın diye Murad Giray bizzat kendi icraatı olarak acı haberi getirmiş, akşam olmadan ise haçlı ordusu görünmúştü. Serdâr-ı Ekrem, Murad Giray’ın hesabını sonraya bırakarak savaş düzeni alıp beklemeye başladı.
Ramazan Ayının 20’si 12 Eylül 1683 Pazar sabahı erkenden taraflar yerlerini almışlardı. İlk taarruz, Kral Sobiesky’nin emriyle hemen hepsi mareşal rütbesinde 33 hânedanlık prensi tarafından yönetilen haçlı ordusunca başlatıldı. Kalabalık sürüler halinde saldıran Haçlı süvarilerini Yeniçeriler karşıladı.
Fakat Yeniçerilerin isteksiz dövüştüğünü gören Merzifonlu dayanamadı. Derin bir “Yâ Allah” çekti ve en öne geçip çılgınca saldırmaya başladı. Bir anda dengeler değişti.. Merkezde üstünlük Türklere geçti. Türk taarruzuna dayanamayan düşman süvarileri hızla geri çekilince yerlerine sürülen piyade tümenleri de Merzifonlu karşısında varlık gösteremeyerek erimeye başladılar.
Böylece öğlene gelindi saat 12.00 olmuştu ama kimin üstün olduğu belli değildi. İhanet yine içeriden geldi. Merzifonlu'yu çekemeyenlerden birisi de Koca İbrahim Paşaydı. Nitekim öğleden sonra daha ortada en küçük bir gerileme alâmeti yokken, askerlerini topladı Yanıkkale'ye doğru çekip gitti. Bu tam bir ihanetti.
Ordu, saat 16'ya doğru rehâvete kapılmıştı. Buna rağmen Merzifonlu inisiyatifi bir türlü elden bırakmıyor döne döne döğüşmeye devam ediyordu. Fakat Murad Giray Hân zâten idam korkusuyla savaşmıyordu bile. Saat 16.00’ya geldiğinde Murad Giray’ın askerlerinin yarıdan fazlası ganimetleriyle birlikte meydanı terkedince çözülme başladı. Hacı Giray'ın gayreti ise yeterli değildi.
Durum gittikçe nâzik bir hâl almıştı. Düşman sürekli takviye alırken Türk Ordusunun büyük bölümü meydanı çoktan terketmişti. Paşa hiçbir ümit kalmayıncaya kadar vuruştu. Sonunda akşam 19.00’da son kez Viyana’ya baktı “Yine geleceğim” dedikten sonra ricat emri verdi..
Bütün ordugâh düşman eline geçse de Merzifonlu’nun şiddetle yıprattığı haçlı ordusuda, geri çekilen Osmanlı Ordusunu takip edemedi. Budin'de toplanma kararı aldılar. Yavaş yavaş Alföld Ovasında güney doğuya doğru çekilme sürüyordu. Bu uzun bir yürüyüştü ve bu çekilme (Merzifonlu idam edileceği için) iki buçuk asır devam edecekti..
Ordu 22 Eylül'de Budin'e (Budapeşte) vardı. Ertesi gün Ramazan Bayramı idi. Kimsede bayram yapacak ağız tadı yoktu. 24 gün burada kalındı. Paşa, Kırım Hân'ı Murad Giray’ı azledip yerine Hacı Giray'ı getirdi. Ordu Budin'de iken Vezir Mehmed Paşa’nın Slovakya topraklarında Ciğerdelen meydan muharebesinde Sobiesky’yi bozguna uğrattığı haberi geldi.
Merzifonlu ihânete uğramasa devletin neler kazanacağını düşündü. Belgrad'ta kışlayıp bunu telafi etmeyi planladı. Öyle de yaptı kalktı Belgrad'a geldi. Yeni seferin hazırlıklarına başladı. Ancak İstanbul'da kazanlar kaynıyordu. IV. Mehmed onca tezvirata rağmen Merzifonlu’ya itimadı tamdı. Hatta orduyu ezdirmeden başarıyla geri çektiği için hediyelerle moral verdi. N ede olsa bir kale (Viyana) alınamamıştı.
Fakat öyle bir an geldi ki Merzifonlu’nun saltanatta gözü olduğu dedikoduları ayyuka çıkınca dayanamadı. 15 Aralık 1683'te Merzifonlu'yu idâm kararı ile birlikte azletti.
Bu işte Başmâbeynci Gazez Ahmed Ağayı görevlendirdi. Ahmed Ağa 25 Aralık 1683 Cumartesi Belgrad'a geldi. Yeniçeri Ağası Vezir Tekirdağ'lı Mustafa Paşayı yanına aldı gece Merzifonlu'nun sarayına gitti. Merzifonlu idâm kararı olup olmadığını sordu Ahmed Ağa saygılı bir şekilde olduğunu imâ edince itiraz etmedi.
Önce namaz kıldı sonra kürkünü ve kavuğunu çıkardı celladı çağırdı "Halıyı kaldırın vücudum yere düşsün" dedi. Kendi eliyle sakalını kaldırıp cellada kemendi boynuna geçirmesini söyledi. Hânedan üyeleri gibi kemendle idâm edildi. Başı kesilerek Edirne'ye götürüldü Sarıcapaşa Câmiine gömüldü. Sâdâreti 7 yıl 1 ay 10 gün sürmüştü. Merzifonlu’ya bir fırsat daha verilseydi, devletimizin geleceği çok daha farklı olacaktı. Mekânı cennet olsun inşaallah …Liyâkatlı devlet adamları harcanmamalı, dışarıda olanlar aranıp bulunmalı.