• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Halit Kanak
Halit Kanak
TÜM YAZILARI

Enver Paşa’nın şehâdeti ve Türk Devletleri Teşkilatı (4 Ağustos 1922)

02 Ağustos 2025
A


Halit Kanak İletişim:

Enver Paşa’nın şehâdeti ve Türk Devletleri Teşkilatı (4 Ağustos 1922)

HALİT KANAK

Enver Paşa; Birinci Dünya Savaşından sonra Bolşevik Rusların işgâline uğrayan Türkistan’a geldiğinde hedefinde esir edilmiş, toprakları ellerinden alınmış Türkleri bağımsızlığına kavuşturmak, onlara serbestçe ibâdetlerini yapabilecekleri ve insanca yaşayabilecekleri bir hayatı sağlamak, kısaca Türk Birliğini Turan’ı kurmak vardı.

Ancak hayalleri Belcivan’ın Âbıderyâ Köyü yakınlarındaki Çeğan Tepesinde 4 Ağustos 1922 cuma günü bir kurban bayramı sabahı Kızıl Ordu baskınında şehit düşmesiyle sekteye uğradı ama sona ermedi. 

Onun izinden giderek ömrünü Türk-İslâm Dâvâsına vakfeden bu asil milletin evlatlarından Alparslan Türkeş’in, Türkçülük-Turancılık Dâvâsından yargılanmasına ve tabutluklarda işkencelerden geçmesine rağmen Enver Paşa’dan 22 yıl sonra 1944’te yaktığı meşâleyle yeniden canlandı, elden ele taşınarak yine Alparslan Türkeş’in Sovyetler Birliğinin 1991’de dağılmasının ardından kurduğu “Türk Devletleri Toplulukları ve İşbirliği Vakfı” TÜDEV üzerinden çığ gibi büyüyerek, Türk Dili Konuşan Devletler Zirvesi toplantılarına, oradan da Enver Paşa’nın şehit düştüğü günden tam yüz yıl sonra “Türk Devletleri Teşkilatı” adını alarak milyonların gönlüne “Turan” olarak girdi. 

Rahmetli Alparslan Türkeş’in TÜDEV üzerinden organize ettiği Türk Dünyası Kurultaylarını,  Almatı’da imzalanan anlaşmayla kurulan TÜRKSOY’un faaliyetleri ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanlarının İstanbul, Bişkek, Taşkent, Astana, Antalya Nahçıvan zirveleri takip etti. 

2-3 Ekim 2009 tarihlerinde Nahçıvan’da yapılan bu son zirvede, Türk dili konuşan ülkelerin birbirine daha fazla kenetlenmesini sağlayan “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” (Türk Keneşi) kuruluşuna dair “Nahçıvan Anlaşması” imzalandı. Böylece yapı yeni bir ivme kazanarak, “Türk Konseyi” ismini almıştı.

Yeni ismiyle 21 Ekim 2011 Almatı’da yapılan Birinci Türk Konseyi zirvesini, 23 Ağustos 2012 tarihinde Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te düzenlenen ikinci zirve takip etti. Bu zirveden bir gün önce Türk Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısında Türk Konseyi’nin resmi bayrağı kabul edilmişti. 

Türk Konseyi’nin üçüncü ve dördüncü zirveleri sırasıyla; 16 Ağustos 2013 tarihinde Azerbaycan Gebele’de ve 5 Haziran 2014 tarihinde Bodrum’da düzenlendi.

Bunu 11 Eylül 2015 tarihinde Astana’da toplanan konseyin beşinci zirvesi takip etti. Altıncı zirve 2 Eylül 2018 tarihinde Kırgızistan'ın Çolpon-Ata şehrinde "Gençlik ve Ulusal Sporlar" temasıyla gerçekleştirildi. Yedinci zirve küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin desteklenmesi temasıyla 15 Ekim 2019 tarihinde Bakü’de düzenlendi. 

Ancak 12 Kasım 2021 günü İstanbul-Demokrasi Adasında (Yassıada) yapılan zirvede alınan kararla Türk Tarihine geçecek  “Türk Devletleri Teşkilâtı” adını alan yapı baş döndürücü bir hızla ilerleyerek Türk Dünyası Noterler Birliğine varana kadar 34 alanda protokollerini yaparak teşkilatlanmalarını tamamladı.

Organlar ise şu şekilde oluşturulmuştu. Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Aksakallılar Konseyi, Kıdemli memurlar Konseyi ve Sekreterya. 

Sekretetya; 12 Kasım 2021 günü Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulduğu gün üye ülkeleri başkanları; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov, Türkmenistan Devlet Başkanı Sayın Gurbanguly Berdimuhammedov, Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, Genel Sekreter Sayın Baghdad Amreyev tarafından göndere ülke bayraklarını çekerek faaliyete soktukları Çemberlitaş’ta Arif Paşa Konağında yeni yerinde hizmete geçerek çalışmalara başladı, hâlen aynı yerde çalışmalarını sürdürmektedir.

KKTC ve Macaristan’lı 8 devletli bir yapıyla Türk Birliği’ni oluşturan Türk Devletleri Teşkilâtı’nın kurulması, bugünlere gelmesi elbette kolay olmadı. Enver Paşa’nın 100 yıl önce başlattığı, Alparslan Türkeş gibi yiğit insanların devam ettirdiği bir mücâdelenin ürünü olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çabalarıyla kurularak vücut bulmuş, dünyanın doğu-batı ekseninde güç merkezi haline gelen bir yapıdan bahsediyoruz.

Bu yapının kurulmasında emeği geçmiş herkesi minnetle anıyoruz. Bunun için canını vermekten çekinmeyen ve şehit edilişinin 103’üncü yılında rahmetle andığımız Enver Paşa’nın şehâdetinden kısaca bahsedelim.

 ENVER PAŞA’NIN ŞEHÂDETİ 

23 Kasım 1881 yılında İstanbul Cağaloğlu’nda devlet memurlarının yabancı dil öğrenmeleri için açılan eski Lisan Mektebinin (şimdiki Cağaloğlu Hüsamettin Yivlik Geleneksel Türk El Sanatları Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.. Sultanahmet tramvay durağına 50 metre mesafede Çatalçeşme Sokağında ki bina) karşısındaki evlerinde dünyaya gelen Enver Paşa, 3 erkek (Enver, Mehmet Kâmil, Nuri) 1 kız (kız kardeşi Cumhuriyet dönemi Genelkurmay Başkanlarından Kâzım Orbay'ın eşi) olmak üzere 4 kardeştiler. 

Fırtınalarla geçen mücâdeleci hayatına Birinci Dünya Savaşından sonra da devam etti. Bolşevik- komünist Ruslar tarafından işgâl edilen Türk topraklarını bağımsızlığına kavuşturmak için yollara düştü.

Basmacı komutanlarından Madamin, Mayıs 1920’de ölmüştü. Başsız kalan hareketi toparlamak Enver Paşa’ya düştü. Basmacı Hareketi 1921 yılında Enver Paşa’nın idaresi altında Buhara’nın büyük kısmını yeniden ele geçirdiler. Ayrıca bu dönemde hareket daha merkezi bir hale geldi; Hive, Buhara ve Fergana liderleri arasında birlik sağlandı.

Ancak Rus’ların bölgede kaybetmeye tahammülleri yoktu. Yeni işgâl hareketleri için çok büyük ordular hazırladılar. Bağımsızlık hareketini yürüten Basmacılar’ı yenmek için Enver Paşa’yı ortadan kaldırmanın gerekli olduğunu biliyorlardı. Diğer cephelerde sevkettikleri askerlerinin dışında iki piyade ve iki süvari tugayını hazırlayarak Enver Paşa’nın peşine taktılar.

Bu arada Enver Paşa geldiği Bakü üzerinden Tiflis, Aşkābâd ve Merv'e uğradıktan sonra Ekim 1921 tarihinde yanında Teşkilât-ı Mahsûsa eski liderlerinden Kuşçubaşı Eşref’in kardeşi Hacı Sami olduğu halde Buhara'ya gitti. Savunma sistemlerini yerinde inceledi. Kendisine refakat eden birkaç Türk Subayıyla yeniden yola koyulduğunda takvimler 8 Kasım 1921’i gösteriyordu. 19 Kasım'da Akbulağ, 21 Kasım'da Başçardak kışlağına ve 24 Kasım'da Gurgantepe'ye ulaştı. 

Burada kendisinden destek istediği ve Türkistan’ın bağımsızlık savaşı için Rus’lara karşı birlikte mücâdele teklifi yaptığı Lakay Kabilesinin reisi Lakay İbrahim (1931’de Rus’lar idam etti) tarafından 70 gün kadar bir köy evinde silah zoruyla gözetim altında tutuldu.

(Enver Paşa Buhârâ’ya gelmeden önce, Eylül 1920’de Buhâra Emîri Âlim Han Cedîdîler tarafından devrilmişti. Cumhuriyet ilânında etkili olan Cedîdîler, Emîr’i devirip devleti teslim alırken Sovyetlerden de yardım görmüşlerdi. İşte bu yüzden tabii olarak halk, Emîr taraftarı olan “Kadimîler” ve Cumhuriyet Hükümeti taraflısı olan “Cedidîler” diye ikiye bölünmüştü. 9 Aralık 1921’de Osman Hoca Cumhurreisi seçilmişti. İşte tam bu sırada Enver Paşa Buhârâ mücahitlerine katıldı. Cedîdîlere karşı olan Lakay İbrahim Enver Paşa’yı onlardan sanarak bu yüzden alıkoymuştu.)

Şubat 1922’de buradan kurtulan Enver Paşa Ruslar'a karşı vatanlarını savunacak yeni Basmacılar'ı teşkilatlandırmak için Duşanbe ilerisindeki kışlaklara kadar gitti. 

24 Temmuz'da Duşanbe’nin Ruslar tarafından işgâl edilmesi üzerine karargâhını Satılmış kışlağına kurdu. Kısa bir süre sonra da Belcivan bölgesindeki Âbıderyâ köyüne geçti ve son karargâhını burada kurdu. 

Takvimler 4 Ağustos 1922'yi gösterdiğinde Kurban Bayramı'nın ilk günü yâni Zilhicce’nin 10’uncu günü cuma'ya girilmiş, henüz cuma namazı vakti gelmemişti. Enver Paşa ve beraberindeki mücâhitler iki bayramı bir arada yaşıyorlardı. Aynı anda üçüncü bayrama (şehitlik) yaklaştıklarının farkında değillerdi.

Enver Paşa'nın karargâhı, Türkistan'ın Belcivan vilayetinin Âbıderyâ köyünde (Duşanbe'ye yaklaşık 200 km.uzaklıkta) binlerce Kızılordu askerlerince gizlice kuşatıldığında Paşa, askerlerin bayramını kutlamak ve harçlıklarını dağıtmak üzere geniş bir yerde toplanmalarını emretmişti.

Tam bu sırada ileri karakoldan bir el silâh sesi duyuldu. Bu, baskın hareketini bildiren bir parola idi. Çevik bir hareketle derviş adlı atına atlayan Paşa’yı aynı serilikte 30 kadar mâiyeti takip ederek atlarına bindiler. Paşa bazı emirler verdikten sonra atını hızlı bir şekilde silahın atıldığı tarafa sürdü. 

Fakat deşifre olan kuşatmadaki Kızıl Ordu birlikleri de taarruza geçmişlerdi. Yanında gözünü budaktan esirgemeyen ölümlerle eğlenmiş 30 yiğit neferle Enver Paşa müthiş bir direniş gösterdi. 

Aynı direniş; Faruk, Danyal, Boribetaş ve sair diğer kumandanlardan da geldi. Kısa sürede çarpışma şiddetlendi. Rus’ların ateşi yoğunlaşınca Paşa, ateşi kırmak için yanında az sayıda karargâh askerleri olduğu halde hızla düşman mevzilerine daldı. Düşman ile aralarında beş altı metre kalıncada kılıcını da çekti. Bir elinde tabanca, diğerinde kılıç “Allah Allah” nidâları ile Rusların üzerine atıldı. 

Paşa; birkaç Rus’u öldürünce mitralyöz başında olan Rus askerleri “teslim tesliiimm” diye bağırarak ellerini kaldırdılar. Fakat, bu kez de arka saftaki Rus takviyeli mitralyözleri çok şiddetli ateşe başlamıştı. 

Enver Paşa saniye tereddüt göstermedi. Döndü, atını ölüm kusan bu mitralyözlerin üzerine sürdü. Yoğun ateş altında kalan Paşa’ya isabet eden peş peşe kurşunlar tâbiri caizse Paşa’yı biçti. Sonradan anlaşıldığına göre Enver Paşa, asıl adı Hagop Melkumyan, isminin Rusçalaştırılmış şeklinde Yakov Arkadiyeviç Melkumov olan aslen Ermeni bir Kızılordu subayının emrindeki müfreze tarafından, göğsündeki Kur’ân-ı Kerim delik deşik olmuş haliyle mitralyözlerle şehid edildi. 

Paşa atından yuvarlandığında yoğun ateş devam etmekteydi, bu yüzden Paşa’nın yanına gidilemedi. Ruslar, işledikleri cinayetin farkında bile değillerdi. Ancak Enver Paşa’nın şehâdet haberi hızla yayıldı. Enver Paşa’nın can karındaşı Devletmend Bey, acı haber karşısında bir an şuurunu kaybederek, “İntikamı almak, bize farz oldu” diyerek cehennemî ateşin içine atıldı. Ama ne yazık ki, Devletmend Bey’in de şehâdete yürümesi uzun zaman almadı. Yiğit komutanların toprağa düşmeleri karşısında mücahitlerin ateşleri yavaşladı, bir müddet sonra da sustu. Bunu zafer diye kabul eden Ruslar da kısa süre sonra sustular.

Geride kalıp da oraya buraya dağılan mücahitler ortalık sakinleşince aynı zamanda Devletmend’in Köyü olan Çeğan Tepesi’nin hemen yanı başındaki Âbıderyâ’da toplanmışlardı. Enver Paşa’nın şehâdeti için hem feryat figân ağlıyorlar, hem de cenâzesi Rusların eline düştü diye çok üzülüyorlardı. Nasıl üzülmesinler ki? Enver Paşa’nın şehâdeti ile bütün ümitlerini yitirmişlerdi. Kaybettikleri sadece Enver Paşa değil, milyonlarca Türk’ün ümidi, istiklâli ve istikbâli idi. 

Saatler sonra kendilerine geldiklerinde önce Danyal Bey’i aralarında komutan seçip geceyi geçirdiler. Sabah olunca ihtiyar bir imam gelerek Dereyipayân'da Enver Paşa'nın cenâzesini gördüğünü bildirince koşarcasına tarif edilen yere gittiler. Bakıyorlar ki, Paşa’yı tanımayan Ruslar, üzerindeki elbise ve çizmelerini alıp Paşa’yı şehit olduğu yerde bırakıp gitmişler.

Oraya toplananlar, Paşa'nın başucunda oluk oluk gözyaşı döküyorlar. Sonra da üzerlerine bir  bayrak örtüyorlar ve etrafına nöbetçiler koyarak beklemeye başlıyorlar. Paşa’nın şehâdeti öyle çabuk yayılıyor ki, kısa sürede binlerce kadın-erkek Çeğan Tepesinde birikiyorlar. 

Önce bir kâğıda "Şehîd-i Muhterem Enver Paşa Hazretleri pek mukaddes ve maksat peşinde Buhar'a da Belcivan Vilayetinin Çeğan isimli mahallinde Kurban Bayramının birinci günü olan 4 Ağustos 1922'de, öğle vaktine yakın bir zamanda, temiz kanını toprağa akıta akıta, kahraman ve mert bir şekilde şehâdet rütbesine nâil olmuştur" diye yazıp mühürlüyorlar. 

Ardından getirilen tekbirler, yanık sesli hâfızların okuduğu sûreler sonrası kılınan cenâze namazı ile bayrağa sarılı cenâzesi Çeğan Tepesinde silah arkadaşı Devletmend Bey’le yan yana toprağa veriliyor…Bu arada bayılanların arasında Fâruk kumandanın da olduğu görülüyor. Kabir üstünde günlerce Kur’an okunup, duâlar ediliyor.

Paşa'nın özel hizmetlerinde bulunan Mirza Muhiddin ile Halil Komutan savaş meydanında sonradan buldukları Paşa'nın Luger P08 (Parabellum) tabancasını ve kanlı çamaşırlarını Afganistan'da bulunan Osman Hoca ve Kuşçubaşı Hacı Sami Beylere teslim etmek üzere yola koyuluyorlar. 

Paşa'nın tabancası, o zaman Afgan Harbiye Nâzırı olan Nâdir Han'a günümüzde büyük bir kısmı Tacikistan’da kalan Bedehşan'da törenle veriliyor. (Nâdir Şâh 1929 Afgan iç savaşında gâlip gelerek Afgan Kralı oldu. 1933’de bir lise mezuniyet töreninde öldürüldü. Yerine geçen oğlu Muhammed Zâkir Şâh 1973’e kadar Afganistan’ı yönetti, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin kuruluşuna yardım ettiği gibi, Doğu Türkistan Devletini yıkmak isteyenlere karşı silah ve asker yardımı yaptı ve 2007’de vefât etti.)

Afganistan'da Büyükelçilik yapan Medine Müdafîi Fahrettin Paşa’nın Sefâret ekibinde hususi murahhası olarak bulunan Bartınlı Muhiddin Bey, Halil ve Mirza Muhiddin Beyler de, Paşanın çamaşırlarını ailesine vermek üzere İstanbul'a hareket ediyorlar… 

74 yıl sonra Şehîd-i Âli ve Gâzi-i Namdâr Enver Paşa, iâde-i itibâr yapılarak şehid edildiği Çeğan Tepesinin hemen yanıbaşındaki Âbıderyâ köyündeki kabrinden alınarak Türk Hava Kuvvetleri uçağı İle İstanbul’a getirildi. O gün 3 Ağustos’du. Enver Paşa’nın nâşı bir gece Gümüşsuyu Askerî Hastanesinde bekletildi.

Ertesi gün takvimler 4 Ağustos 1996’yı gösteriyordu. Paşa’nın şehâdet yıldönümüydü. Nâşı Taksim Gümüşsuyu Askerî Hastanesinden alınarak Şişli Camiine getirildi. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel ve hükümet protokolü, yerlerini almışlardı. Namaz huşû içerisinde kılındı. Oldukça kalabalık; kara, deniz, hava askerlerinin kortejiyle top arabasında taşınarak, vatan evlatlarının yanısıra MHP İstanbul İl Başkanı olarak bizim de iştirak ettiğimiz devlet töreniyle Çağlayan Hürriyet Tepesindeki ebedî istirahatgâhına defnedildi. Mekânı cennet olsun inşaallah…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Adam

Abi bu kadar yazıyı nasıl yazdın ya.

Nahit sazoglu

Gizli dünya devleti BM NATO IMf dünya Bankası UNESCO İsrail'e çalışmaktadır rockfeller Rothschildler Yahudilerin lobisi siyonizmdir kökleri dışarda olan zararlı yapilar lions rotary kulüpleri mason locaları acilen İçişleri bakanlığı tarafından kapatilmali siyon protokolleri devam ediyor ülkemizde ekonomik gelişmeler ancak demiryollarıyla olacaktır petrol şirketleri otomotiv şirketleri otobüs şirketleri lastik şirketleri cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar demiryollarini engellemişlerdir her ilimize hızli tren yapmaliyiz raylı sistemler geliştirmeliyiz yük ve yolcu taşımacılığında acilen demiryollarına geçmeliyiz demiryolları toptan tüfekten daha mühim bir emniyet silahıdır tulomsas tudemsas TÜVASAŞ demiryolu şirketlerini çok uluslu şirket yapmaliyiz üç tarafı denizlerle çevrili denizciligimizi devlet politikası yapmaliyiz ASELSAN havelsan roketsani TUSAŞi çok uluslu şirket yapmaliyiz İncirlik ve kürecik üslerini acilen kapatilmaliyiz tam bağımsız Türkiye güçlü Türkiye
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23