“Mücahit Kılıçdaroğlu, Allah’ın inayetiyle kazanacak”mış...
Hafta içi de Milli Gazete’de İsmail Hakkı Akkiraz yapmıştı benzer bir işi...
“Bir millet için yöneticilerini seçmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek gibi önemli bir görevdir. Millet, bu görevi yaparken gözeteceği esaslar vardır. Bu esasların başında zihniyet gelir” diye başladığı ve bu görüşünü ayetlerle desteklediği yazısına “Millet İttifakı’nın adayı Allah’ın inayeti ile seçimi kazandığında” diye devam edip bizi bayağı bir düşündürmüştü.
Keşke böyle kalsaydı mesele...
•
“13. Cumhurbaşkanı adayı, sn. Kılıçdaroğlu, grup toplantısında yaptığı veda konuşmasının sonunda hadi bismillah diyerek bitirdi. Geliyor Mücahid Kılıçdaroğlu.”
Başörtüsünü yasaklatmak için mahkeme kapılarında yatan adamı “Allah’ın inayetiyle kazandıran” yazının yayınlandığı akşam, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Ümit Çebi’nin bu paylaşımı haber sitelerinde görünce, “O kadar değildir, dalga geçmiş, herhalde Karamollaoğlu’na muhalif ekipten, Saadet Partisi’nin Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için atlama taşı olarak kullanılmasına tepki gösteriyor” dedim.
Değilmiş.
Üstelik, “Bu yaptığınız Erbakan’a ihanettir” diyenlere cevap verirken öyle bir laf etmiş ki, nutkum tutuldu.
“Kemik siyaseti yapıyor” ifadesini kullanmış Ümit Bey.
Biz, kendileri için Rahmetli Erbakan Hoca’nın hatırasının artık hiçbir değeri olmadığını, mümkün değil bu örneğin anlattığı kadar net anlatamazdık...
Ayasofya’nın özgürlüğü, imam hatiplerin yeniden ihyası, Taksim Camii, başörtülü vali ve savcı, faiz odaklı ekonomiden kurtuluş gibi her hedefini gerçekleştirenin değil, her kutsalına küfredenlerin yanında olmanızın Erbakan’ın ruhunu muazzeb edeceği gerçeğinin konuşulmasını “kemik siyaseti” olarak değerlendiren isimler olduktan sonra, Temel Karamollaoğlu’nun adamları isterlerse artık imam hatiplerin kapatılması, başörtüsü yasaklarının geri gelmesi, Kur’an kurslarının kapısına kilit vurulması ve hatta ezanın tekrar Türkçe okunması için CHP’ye bile ihtiyaç duymadan canını dişine takarak çalışabilir.
Muhaliflerinizi susturmak için Erbakan Hoca’dan saygısızlığı ve nankörlüğü zirveye taşıyarak “Kemik” diye söz etmeye başlayacak kadar koltuk hırsına kapıldıysanız, yarın daha başka neler yaparsanız, tahmin edemiyorum....
•
Diyelim ki kazandılar.
Ne olacağını zannediyorlar?
Daha birinci günden kapılarında “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları atıp, İzmir Marşı söyleyenlere gerçekten güveniyor olamazlar.
Hele hele, masanın küçüklerinin hepsini toplasanız çeyreğinin çeyreği kadar oyu olan İyi Parti’ye atılan kazıktan sonra, mümkün mü bu?
Demek ki mesele ilkeler falan değil...
Ne o zaman?
Belli bir şey; ilk fırsatta İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirecekler.
Var mı Saadet’lilerin şüphesi?
Başka?
Bütün cemaatlerin elinde avucunda ne varsa alınacak, Türkiye’de hafız yetiştiren tek bir kurum bırakmayacaklar...
Ya “Kalkışmazlar” ya da “Kalkıştıklarında şöyle yapar, engel oluruz” deyin, Temel Bey...
Veya “Ayasofya’yı tekrar müze yapmaya kalkamazlar” deyin mesela...
Değilse, sizi Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için “Milli Görüş” davasını temsil eden sembollere hakaret noktasına kadar zorlayan ne?
Size gerçekte ne vadediliyor?
Bir şey mi kazanacaksınız yoksa bir “bela”dan mı emin olacaksınız?