• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Halil Kışlacık
Halil Kışlacık
TÜM YAZILARI

Biz bu fasit daireden hiç çıkamayacak mıyız?

10 Eylül 2023
A


Halil Kışlacık İletişim: [email protected]

Artık emin oldum, bunlar okurlarının veya izleyicilerinin ya anlayamayacak kadar aptal ya da önemsemeyecek kadar karaktersiz olduğu varsayımıyla hareket ediyor.

Sadece “seküler yobazlığın” kaleleri için geçerli değil bu durum, kendini muhafazakar olarak sunan muhalifler de maalesef yeni dostlarından huy aldı, hatta kendilerini ispat sadedinde onlara taş çıkarır hale geldi.

Geçen gün bir tanesi, kendi ikiyüzlülüğüne bahane olsun diye herhalde, Türkiye’deki bütün Müslümanların “iki ayrı hayat” yaşadığını, itikatta Müslümanken amelde “kapitalist” olduklarını, toplumun bugünkü problemlerinin bu yüzden çözülemediğini öne sürdü.

Kendi mahallesindeki bir avuç riyakardan başka, bu tarif ettiği “şey”den başka bir tane bile bulamaz, farkında değil. Üstelik, o mahallenin “Müslümanlığı” da işine gelmediğinde “Bu dinin reforma ihtiyacı var” ya da “Kur’an (haşa) Allah kelamı değildir” demeye müsait bir garabet...

Elbette okurları ya da izleyicileri onların zannettiği zeka seviyesinde ya da karakterde değil.

Bunun sonucu olarak gazeteleri satmıyor, televizyonları izlenmiyor, internet siteleri tıklanmıyor.

Peki onlar ne yapıyor?

Asıl kendileri durumu anlamayacak kadar aptal ya da bile bile yalan söyleyecek kadar karaktersiz olmalı ki, “Ekonomik lince maruz kalıyoruz, iktidar bize baskı yapıyor, bedel ödüyoruz” benzeri saçmalamalarla siftinmeye devam ediyorlar.

Hem, yanlarında çalıştırdıkları garibanlardan üç kuruşu esirgemelerinin de bahanesi oluyor.

Bugüne kadar “büyükbaş”ları için hava hoştu, onların parası fonlardan ya da CHP’den direkt “hesaba” yatıyordu ama işler değişti. Açık açık “Bir işe yaramıyorlar ama mecbur bunlarla çalışmaya devam edeceğiz” diyen “patron”ları seçimden sonra, “Kimin kaç para aldığını biliyorum” diyen Kılıçdaroğlu da kendi parasıyla rezil olunca işlerin değişeceğinin sinyallerini verdi, bunları da bir telaş sardı.

Üç aydır bakıp bakıp, “Hiç olmazsa ayağımızı yerden keser” diye avundukları İstanbul ve Ankara belediyelerini de kaybetmek göründü ufukta...

Ne vazgeçebiliyorlar melanetlerinden, ne de devam edebiliyorlar.

Yazının başında örneğini verdiğim karaktersizlikte, “Aslında toplum bozuk, biz değiliz” demeye getiren laflardan başka bir şey konuşamıyorlar.

Gönül isterdi ki önümüzdeki seçimlerde büyükşehirleri kaybetme ihtimallerini doğuranın mevcut başkanların kötü performansı, ne bilelim, her afet anında tatile çıkmak, bitmemiş Halk Ekmek fabrikasını ya da metroyu açmak ya da iştiraklerdeki rüşvet skandalları gibi rezillikler olduğunu saklayamayacakları bir ortam olsun.

İsterdik ki hizmet makamındaki insanları sadece ideoloji ya da kişisel hırs veya çıkar odaklı saiklerle desteklemenin/kösteklemenin bu ülke insanına zarar vermekten başka hiçbir işe yaramadığını itiraf etmek zorunda kalsınlar.

Maalesef yine olmayacak.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazığını yediği için bu sefer ittifaka yanaşmayan kim olursa, ona atacaklar suçu.

Hadi bunlar işin esnafı, hepsi ekmeğinin peşinde...

Bir de ihtirastan kuduranlar var ki, onların durumu hepten acıklı.

Seçimden beri gariplerimin akılları zayi oldu.

Neyle, nereye saldıracaklarını şaşırdılar.

Cumhur İttifakı için “Bakın görürsünüz” diye lafa girip ortaya atmadıkları felaket senaryosu kalmadı. 

Onlara kalsa şu anda ya erken seçim kararı alınmıştı, ya ülke temerrüde düşmüştü, ya iç savaş çıkmıştı ya da Türkiye’nin anahtarı ABD’ye verilmişti...

Hani dolandırıcıların en büyük taktiğidir ya, zihninizi öyle bir meşgul ederler ki durup düşünmeye, dolayısıyla dolandırılıyor olduğunuzu farketmeye zamanınız kalmaz, bunlar da böyle. Tek fark, kendilerini öyle kaptırıyorlar ki yalanlarına, bir türlü durup düşünemiyorlar nerede yanlış yaptıklarını. 

“Kifayetsizliklerinin müsaade vermediğine talihlerinin sebep olacağı” umuduna sarılmış vaziyetteler.

Anlaşılmayan ise şu; 13 yılda 13 defa yenilen, bırak seçmenini, elindeki en büyük payeleri verdiği adamlarıyla bile “muhabbet” ya da “vefa” bağı kurmayı beceremeyen Kılıçdaroğlu bile bunları parmağında oynatırken... Gerektiğinde canını vermeyi göze alıp sokaklara dökülecek milyonlarca seveni olduğunu 15 Temmuz’da gördüğümüz bir adama “düşmanlık edebileceklerini” zannedecek özgüveni nereden buluyorlar?

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

YILMAZ

önce bi kelimeleri ve anlamlarını mı ögrensen acaba?

tikA

15 temmuz Eylül ayında okullarda kutlanıyor ne alaka
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23