“Ahlaki meşruiyet” dersi verirken ahlakı katletmek...

Yangın, seçim, bu yaştan sonra tekrar kalkıştığım yüksek lisansın koşturmacası falan derken biraz ara vermiş olduk, affola...

Gerçi değişen hiçbir şey yok, seçimden önce ne yazıyorduysam seçimden sonra da onu yazmaya devam edeceğim gibi görünüyor.

Mesela iki seçim arasında yazı yazsaydım, CHP’nin söylemlerinde o on beş gün içinde yaşanan değişim güzel bir psikoloji yazısının konusu olabilirdi ama seçim bitti, CHP yine fabrika ayarlarına döndü. 

“Fabrika ayarları” dediğim de Kılıçdaroğlu’nun değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez “İlanihaye Şef” statüsünün tahkimi...

Bu sefer de başarabilir mi, göreceğiz.

Şaka gibi, bu yazının yayınlandığı 4 Haziran Pazar günü, Bay Kemal’in sosyal medya hesabından “Ben asla ve asla koltuğa kilitlenip ben hep burada kalcağım diye birşey yok. O geride kaldı.” mesajını paylaşmasının üzerinden tamı tamına on yıl dokuz ay yedi gün geçmiş olacak.

•

Desteğini aldığı on bir partiye, üç ittifaka, üç terör örgütüne, dört uluslararası yayın organına ve bir ABD Başkanı’na rağmen yine yenildikten sonra açıklama, “Seçim kampanyası boyunca benim hakkımda yalan söylediler. İftiralar attılar. Sahte videolarla kampanya yürüttüler. Ve bu videoların sahte olduğunu, montaj olduğunu itiraf ettiler. Yüksek Seçim Kurulu, seçim sonucunu onayladı ama bu sonucun ahlaki meşruiyeti yoktur” oldu.

Cehaletimi mazur görün, dediğim gibi biraz yoğunluğum vardı, belki ben takip edememişimdir; sizin hakkınızda ne yalan söylediler Sayın Kılıçdaroğlu?

“Demirtaş’ın serbest kalmasını istiyorsanız bize oy verin” cümlesi size ait değil mi?

“Yerel yönetimler özerklik şartını uygulayacağız” demediniz mi?

Danışmanınız Nuşirevan Elçi, CHP Genel Merkezi’nde PKK’nın kanalına, üstelik odadaki Türk bayraklarını kaldırarak röportaj verip tekrar “Özerklik” vaadinde bulunmadı mı?

“Bütün KHK’lıları mı serbest bırakacaksınız” diye sorulduğunda “Hepsini” diyen siz değil miydiniz?

PKK/PYD’nin size desteği açık değil miydi?

FETÖ’nün size desteği açık değil miydi?

DHKP-C’nin size desteği açık değil miydi?

Sahi, şu dilinize doladığınız “Montaj” meselesi nedir?

Sizin ya da size destek verenlerin ağzına, zaten sarfedilmemiş bir tek cümle konulmuş mu montajla?

Anlam değiştirecek bir müdahalede mi bulunulmuş?

Yapılmayan bir şey, yapılmış gibi mi gösterilmiş?

Yoksa önce sizin ne söylediğinizi, sonra da PKK’lıların ne dediğini göstermek mi “montaj” dediğiniz?

Eğer onu “montaj” kabul ediyorsanız, Muharrem İnce’ye kurulan kumpas hakkında ne düşünüyorsunuz? Partinizin gençlik kollarında görevli, sizinle boy boy fotoğrafları yayınlanan Ozan Özgür D.’nin ya da CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi personeli Mehmet G.’nin o kumpas sebebiyle tutuklanması hakkındaki görüşünüzü de merak ederiz.

Buyrun, madem bu konuda hassas olduğunuz iddiasındasınız, sizin “ahlaki meşruiyet”e dair iddialarınız yol açtığı sorular bunlar.

Eğer bunlara cevap bulabilirseniz, bir kaset kumpasıyla devrilen Deniz Baykal’ın yerine CHP Genel Başkanı olmanızın “ahlaki meşruiyeti”ne dair de bir iki sorum olacak.