Ortak dert, müşterek şikâyet
Ortak dert, müşterek şikâyet
AYHAN DEMİR
Biz, bir mahallenin içindeyiz. Bir muhitin mensubuyuz. Adına ne dersek diyelim: Müslüman kesim veya mütedeyyin camia.
Yeri gelmişken: Camia diyoruz, parti anlayan oluyor. Günlük siyasetin değil, hakikat penceresinden bakıyoruz.
Devam edelim.
Modern hayatın yorucu ve yıkıcı etkileri, kanaatime göre, en çok mütedeyyin kesimde, kendisini gösterdi. Son yıllarda, mütedeyyin camiaya mensup birçok insanın hayatına fikirler değil, maalesef, imkânlar yön veriyor.
Dava değil, maddiyat öncelikli bir yolda ilerleniyor.
Daha önceden, mütedeyyin camianın imkânları kısıtlıydı. Fakat seksenlerin sonundan itibaren, imkânlar, Türkiye’den daha hızlı büyüdü. Böylece, bugünlere gelindi.
Bugün, mütedeyyin camianın mensupları, genel olarak ekonomik anlamda en güçlü devrini yaşıyor. İnşa edilen devasa alış veriş merkezlerindeki görüntüler, yaşanılan sitelerdeki imkânlar buna işaret ediyor.
Her imkân, aynı zamanda bir imtihandır. Mütedeyyin camianın imkânlarla imtihanı, kabul edelim ki, hiç de kolay geçmiyor. Güç zehirlenmesinin yan etkileri açık bir şekilde görülüyor, yaşanıyor. Mahcubiyet büyük, kayıplar ağır.
Soru şu: Mensubu olduğumuz camianın durumunu görüp de üzülmeyen var mı? Şu halimize bir bakalım. Kendimizden memnun muyuz? Birbirimize karşı takındığımız tutum, içimize siniyor mu?
Dava denildi. Kader arkadaşlığı yapıldı. Beraber yola çıkıldı. Yolculuk esnasında, birileri ‘fedakârlık’ ederken, birileri de ‘kâr’ elde etti. Nihayetinde, belli bir kesim, alabildiğine varlıklı hale geldi. Bu kesimdekiler, hızlı bir şekilde, “madde bağımlısı” oldular.
İmkânların adaletli dağıtılamaması, ortaya, maddi anlamda büyük bir fark çıkardı. Bu fark, bal ve parmak arasında kurulan bir denklem ile açıklanamaz. Bunun adı başka bir şeydir. Kabul edilsin veya edilmesin, kesinlikle iyi değildir.
Rahmetli Cahit Zarifoğlu, “bir değirmendir bu dünya” diyor. Daha şiddetlisi, bugünler için geçerli oldu.
Camiamızdaki birçok ‘büyüğün’ aslında küçük bile olmadığını gördük, anladık. Meğer aynı mahallede değil, ayrı dünyalarda yaşıyormuşuz.
Camiamızdaki birçok insan, görünme hastalığına yakalanmış durumda. Israrlı bir şekilde öne çıkmak istiyorlar.
Hayır, en ön saflarda mücadele etmek için değil.
Herkesin bildiği bir sır: Sayısız nedenden dolayı mütedeyyin camiada, özellikle yazan, çizen ve düşünen insanlarda bir burukluk ve bıkkınlık birikti.
Mücadele azmi düştü.
Bir başka hakikat: Kolay kazanca ve zahmetsiz hayata alışmış bir insandan artık fedakârlık bekleyemezsiniz. Maddi kazançların, manevi kayıplara dönüştüğü bir serüvenden bahsediyoruz. Bunu da görmek gerekir.
Daha açık ifade etmek gerekirse: Mütedeyyin kesime mensup birçok insanın başkalaşması; vatan ve millet yerine, kendisine çalışanların artması; toplu konutların ve devasa iş merkezlerinin yanı sıra kibirli kimselerin hızla çoğalması; eleştirel seslere karşı tahammülün azalması; kalpler arasındaki samimiyetin azalması; kutuplaşmanın bir bıçak gibi keskinleşmesi vs.
İsmet Özel, “Modern zamanlar, insanların değil, kalabalıkların mutluluğunu düşünür” diyor.
Ne kalabalığın bir parçası, ne de böyle bir ‘mutluluğun’ sahibi olabiliriz.
Bu kadar derdimiz ve meselemiz varken, elbette, mutlu olmanın imkânı yoktur. “Krizi fırsata çevirmek” bu dünyaya ait bir kavram olabilir, ama mütedeyyin dünyaya ait değildir.
Tablo şu: İnsana gidenler ile imkâna gelenler aynı çatı altında.
İmkânı imtihan olarak görenler ile fırsat bilenler aynı geminin içinde.
Ajansı olanlar ile davası olanlar aynı safta.
Olmaz, olmamalı.
Mütedeyyin camiada hissedilen en büyük eksiklik, sevgisizlik ve itimat duygusunun yıpranmasıdır. Bunların yol açtığı tahribat ekonomik tedbirlerle, yeni kanuni düzenlemelerle telafi edilemez.
Umutsuzluğu artırmak maksadında değilim. Hemen, umut verici bir ilave yapalım: Kaybımız büyük ama biz de küçük değiliz.
Bulunduğumuz muhitin veya mevziinin neye karşılık geldiğini bazen unutabiliriz. Dikkatimiz dağılabilir. Her insan hata yapar. Kul, kusurdan gelir. Önemli olan: Bizi uyaran, eksiklerimizi usulünce dile getiren, tetikte olmamızı sağlayan insanları daha çok sevmek, önemsemek, sahiplenmektir.
Uzun lafın kısası:
Mütedeyyin camianın, yaralarını sarmak ve kırgınlıkları gidermek için çaba harcaması gerekiyor. Birbirimizle helalleşmek ve adalet zemininde hareket etmek zorundayız. Neticede, ziyan edilecek bir kişi bile yoktur, olmamalıdır.
Aksi halde, Allah saklasın, hep birlikte kaybederiz.