• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Bilgi değil, ahlâk eksikliği

07 Mayıs 2025
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Bilgi değil, ahlâk eksikliği

Ali Osman Aydın

“Biz hâlâ bütün felaketlerimizin sebebini cehâletimizden biliyor ve bunda ısrar ediyoruz. Kendimizde ilim eksikliğinden başka bir noksan bulmuyoruz. Bilgi sahibi kimselerin de kötülük yapabileceklerine ihtimal vermiyor, ilim ve tekniği her şeye devâ sanıyoruz.

Fakat cehaletin en büyük noksan sayıldığı memleketimizde, ilim ve fen tahsiline gösterilen bu büyük itimat, bütün saadete ve olgunluğa, çok para sahibi olmakla kavuşacağını zanneden fakirin, servete karşı gösterdiği sevgiye benzemektedir.

Halbuki bu fakir adam, gerekli vasıfları eksik olduğu için zengin olamamıştır ve hayatının sonuna kadar da servet sahibi olmak ihtirası ile tutuştuğu halde, buna muvaffak olamayacaktır.

Bizler de azim ve sebat, irâde ve fedakârlık gibi çok lüzumlu ahlâkî hasletlerden mahrum bulunmamız sebebiyle, hiçbir zaman, ciddî başarılar kazanamıyor, fakat daima ilim ve sanat elde etmek ihtirası ile dolu bulunuyoruz.

Bizi daima hata ve yanlışlara sürükleyen ahlâkî noksanlarımız, yapmakla mükellef olduğumuz vazifeleri yerine getirmemize mânî olmaktadır. Ayrıca gurur ve bencilliğimiz, noksanlarımızı ve kendi gerçek değerimizi anlamamızı da önlüyor. Kendimizi beğenerek, lâyık olmadığımız şeyleri elde etmek istiyoruz. Kayıtsız, tembel ve rahatına düşkün oluşumuz ‘câhil âlimler’ derekesinden kurtularak faydalı insanlar olabilecek derecede, ilim ve irfan tahsil etmemize mâni oluyor.

Dolayısıyla Osmanlı cemiyetine mensup her ferdin vatanına karşı ilk ve en mühim vazifesi, ahlâkî noksanlardan mümkün olduğu kadar kurtulmak; kıskançlık ve bencillik hisleri yüzünden ortaya çıkan ve başkalarında görüp de beğenmediği, fakat bizzat kendinde de varlığını hissettiği her türlü kötü duyguları yenmekten ibarettir.”

*

Yukarıdaki satırlar Said Halim Paşa’nın 1919 senesinde basılan Buhranlarımız adlı risalesine ait. Sadrazamlık da yapan Paşa 1864 doğumlu. Osmanlı son dönemini bizzat yaşamış, analiz etmiş, sorunları tespit etmiş biri. Bundan tam yüz yıl önce söylüyor bu sözleri…  

Bugün de bilgiye ve teknolojiye duyulan marazi güven, ahlâkî gelişimin fersah fersah önüne geçmiş görünüyor. Tıpkı Paşa’nın yüzyıl önce işaret ettiği gibi eğitimli bireylerin kötülük yapamayacağına, her zaman şaşmaz doğruları söyleyeceklerine dair zımnî inanç, hâlâ toplumda canlılığını koruyor. 

Oysa geride bıraktığımız yüzyılda bu inancı kökünden sökecek çok fazla örnekle karşılaştık. İnsanlığın bir önceki yüzyılı yüksek tahsilli insanların ürettiği trajedilerle boğuşmakla geçti. Bu zümre kitle imha silahları üretti. Toplumlar arasındaki nefreti körükledi. Ülkeleri işgal etti. Kitle imha silahlarıyla yüz milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. 

Bugün bilim adamları denilen zümre, geliştirdikleri biyoteknolojik silahlarla, askeri yazılımlarla ya da çok uluslu ilaç şirketlerinin sinsi planlarına hizmet eden bilimsel araştırmalarla, açık bir biçimde küresel suçlara alet oluyorlar. Bilimsel bilginin sermayeye teslim olduğu bir dünyada, bilgi kimin çıkarlarına hizmet eder sizce? İnsan sağlığı ve huzuru mu, yoksa kitleleri sömüren çok uluslu şirketlerin vahşi kâr iştahı mı öncelenir?   

Bütün bunlara rağmen hâlâ bilginin nötr olduğunu düşünen ve bilgiyi kullanan öznenin fonksiyonunu görmezden gelen bir toplumsal algıya sahibiz Türkiye’de. 

Modern çağın ilerleme mitini içselleştirdiğimizden dolayı, teknolojik gelişmelerin kendiliğinden toplumsal refaha ve bireysel erdeme dönüşeceği yanılgısıyla yaşıyoruz. Halbuki ahlak olmadığında bilgi kolaylıkla zorbalığın bir silahına dönüşebiliyor. Kutsanan teknoloji, Gazze’de çocukları daha da küçük parçalara ayırabilmenin bir aracına dönüşebiliyor. Ya da sebzeleri daha erken büyüten ama kitlelerin sağlığını çalan bir ziraat ilacına! 

Eğitim öğretimi sadece 16 yıl süren bir meslek kursu olarak kurgulayıp, insan olma sürecinin bir parçası olmaktan uzaklaştırdığımız sürece, bugünkü durumdan kurtuluşumuz yok görünüyor. 

Bilgi ezberletilen ama vicdana, insanlığa, merhamete, nezakete, şerefe, erkekliğe ve kadınlığa dair hiçbir şey öğretilmeyen bir eğitim sistemi varken canavarlıklara tanık olmak şaşırtıcı olmasa gerek. 

“Buhranlarımız” kitabında, bugünkü meselelerin pek çoğuna değinen bir sürü makale var. Tekrar tekrar okunmasını tavsiye ederim.  

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Nahit sazogluii

Eğitim ve araştırma teknolojiyi devlet politikası yapmaliyiz yapay zekayı devlet politikası yapmaliyiz savunma sanayimizi devlet politikası yapmaliyiz ASELSAN havelsan roketsani TUSAŞi çok uluslu şirket yapmaliyiz üç tarafı denizlerle çevrili denizciligimizi devlet politikası yapmaliyiz İncirlik ve kürecik üslerini acilen kapatilmaliyiz tam bağımsız Türkiye güçlü Türkiye

Tarih Doktoru Uğur

Ana fikir çok doğru ve en önemli konu. Mutluluğa erişmek (iflah) iman ve düzgün davranışla olur, servetle değil ve keza makamla da şöhretle de tabiat bilimleri ve teknoloji ile de değil. Yalnız Mısır kraliyetinden olup en büyük servetlerden birini bedavadan miras almış biri olarak Said Halim'in zengin olamayan fakirlere dair atıp tutması da evlere şenlik.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23