• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Yakında gaylik, lezbiyenlik de zorunlu ders olur mu?

11 Şubat 2019
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Şimdi gelin de, isyan etmeyin..

Gelin de, “Bu boşvermecilik nedir” diye sormayın..

En fazla uyanık olması gerekenlerin bile, kış uykusuna yattığı gerçeğini gözler önüne serip, “Yazık bu ülkeye” demeyin..

“Nerde siyasetçilerimiz, nerde bilim adamlarımız, en önemlisi; hiç kimseye eyvallahı olmaması gereken üniversite öğrencilerimiz nerede” demeyin..

Neden şikayetçiyiz?

Bir avuç entel dantel takımının gündemimize soktuğu..

Toplum nezdinde hiçbir kıymetleri olmayan birkaç tane feministin, AK Parti iktidarında kendilerini fasulye gibi nimetten saydırıp, toplumu yeniden dizayn etmeye kalkışması sonucu..

Aileyi değersizleştirip..

Kadın ile erkeği zıt kutuplar ve birbirleri ile kavga eden unsurlar gibi gösteren bakış açısı..

Nasıl yapıyorlar bunu?

Süslü cümlelerle..

Bilimsel gibi gözüken yaklaşımlarla.. 

Bizim seçtiğimiz insanların işbaşına getirdiği bürokratlarla..

İşin başlangıcı 2011 yılındaki İstanbul Sözleşmesi..

Onunla ilgili söyleyeceklerimiz çok uzun..

En azından..

İstanbul Sözleşmesi diye vahim bir hataya imza atmışız.. Bari sonraki yıllarda, bu hatanın özrü sadedinde, hatanın zararlarını asgariye indirelim, azami uyanıklık gösterelim.

Hiçbir gayret yok..

Tam aksine..

İstanbul Sözleşmesi’ni tabu gibi gören bir bakış açısı ile.

Her yer, bu sözleşmenin işgali altına girdiriliyor..

Aile Bakanılğı’ndaki çarpık düzenlemeleri..

Ceza kanunlarına eklenen aile kurumunu dinamitleyen düzenlemeleri bir kenara koyduk.

Bir de üniversitelerde..

YÖK kararı ile..

Yapılmak istenilenlere bakın..

“Yükseköğretim kurumları toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesi” diye, bir düzenlemede bulunmuşlar..

“Yükseköğretim Kurulu bünyesinde yer alan üniversiteler ve diğer bütün kurumlar çerçevesinde toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine duyarlı bir anlayışı ortaya koymak amacını güden bu belge..” diyerek mevzuya giriyorlar..

Hemen akabinde de..

“Yükseköğretim Kurulunun 28.05.2015 tarihli Genel Kurul kararına dayanılarak hazırlanmış olup, Yükseköğretim Kurulunun bütün bileşenlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine duyarlı olarak hareket edileceğini taahhüt etmektedir” deklarasyonu ile, olayı noktalıyorlar..

Bunun için, ne yapılacakmış?

Üniversitelerde, zorunlu veya seçmeli ders şeklinde, bu başlıkta dersler yer alacakmış..

Üniversitelerde, her branştan fakültede, Atatürk İlkeleri diye bir dersimiz vardı..

Şimdi bir de..

“Toplumsal cinsiyet eşitliği” diye bir ders çıkarılması planlanıyor.

Birçok üniversitede, başarılı da olmuş..

Durumdan vazife çıkartan fakülteler, bu dersi zorunlu olarak kabul etmişler..

İçlerinde ilahiyat fakülteleri bile var..

Düşünün..

Tefsir dersinin, iki saat fazla verilmesi istendiğinde, “Ders saatlerimiz kısıtlı” gerekçesini öne sürenler..

“Toplumsal cinsiyet eşitliği” adı altında icat edilen derse çıt çıkartamıyorlar..

Hani bu ders ile topluma doğru bir şeyler aktarabilecek olsalar.

Eyvallah diyeceğim..

Ayan beyan ortada ki, o dersin içinde, dersi dayatanların borusu ötecek..

Kadınların her türlü çalışma hayatına katılması ön plana çıkartılacak..

Kadınların annelikleri geri plana itilecek..

Batı felsefesi.. Hatta onun da ötesinde.. Kadının kadınlığını da bir kenara iterek..

Bir adım ötedeki..

“Erkek ne, kadın ne? Bunlar önemsiz şeyler..” diye hazırlıklar yapıp..

Ardından gerçek niyet kusulacak:

“Aile dediğiniz, illa farklı cinslerle kurulmaz.. Erkek ile erkek.. Veya kadın ile kadın da aile kurabilir..”

Bununla paralel olarak..

“Doğuştan kadın olabilirsiniz.. O önemli değil.. Siz kendinizi erkek kabul ediyorsanız, esas önemli olan o..” diyerek..

Veya..

“Erkek olarak doğmuş olabilirsiniz.. Kendinizi kadın olarak hissediyorsanız, esas önemli olan odur” diyerek..

Toplumu temelinden dinamitleyen bir bakış açısına, yelkenler açılacak..

Yoksa..

Kadın ile erkeğin, birer insan olmaları açısından eşit olduklarına yönelik Türkiye genelindeki pratiklere kim itiraz edebilir?

Bizim inancımızda, bizim örf ve adetlerimizdeki kabullerde, kadın ile erkeğin birer insan olarak eşitliği noktasında kim küçücük bir şüpheye düşebilir?

Böyle bir eşitsizlik algısı yok ise..

Bu ders ile ne yapılacak?

“Boşverin siz biyolojik farklılığı..” denilip, kadın ile erkek arasındaki biyolojik farklılık bile ortadan kaldırılmaya çalışılacak..

Onun sonunda da..

Gelsin gaylik..

Gelsin lezbiyenlik..

Gelsin ahlakdışı ilişkiler..

Nitekim, sokak gösterilerinde yapılanlar bunlar..

İstanbul, Taksim ile sınırlı gösteriler..

Özel üniversitelerde açılan klüpler..

Şimdi isteniliyor ki, üniversitelere sokulsun.. Devlet üniversitelerinde de yaygınlaştırılsın..

Talebimiz YÖK’ten..

Madem siz bu derdi açtınız.

Şimdi yeni bir karar ile, bu derdi ortadan kaldırınız..

Siz, “Seçmeli ders de olabilir” dediniz..

Durumdan vazife çıkartanlar, “zorunlu ders” icat ettiler.. Geri alın “tutum belgesi” diye yayınladığınız metni..

Üniversiteler de.. Toplum da, kurtulsun bu beladan!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23