Ramazan’ın gelişine üzülenler ve sevinenler
Ramazan’ın gelişine üzülenler ve sevinenler
AHMET TALİB ÇELEN
Ramazan’ı hüzünlerle uğurladığımız günler dün gibiydi. Yeni Ramazan’ları kimler görebilirdi? Derken, işte geldi yine, çok şükür. Bereketiyle, feyiz ve rûhâniyetiyle gölgesi üzerimize düştü yine. Şehrimize, sokak ve caddelerimize bir hareket ve heyecan geldi. Pazarlarımıza bolluk ve bereket getirdi. Kalplerimizde târîfi imkânsız bir kıpırtı, evlerimizde tatlı bir telâş… Bundan dolayı Allah’a ne kadar hamd ve şükretsek azdır.
Evet, Ramazân-ı şerîf geldi yine.
Bizi arındırmak, paklamak için bir fırsat daha verdi bize Yaradan’ımız. Günahlarımızdan pişman olmak, hatâlarımızı tâmir etmek, daha doğrusu kendimize çeki düzen vermek için bir yeni sayfa daha açtı önümüze. Affedici ve bağışlayıcı olan Rabbimiz yine merhamet etti bizlere. (ilimveirfan.com’dan istifade ile)
Ramazan’ın gelişine kimler üzülür, kimler sevinir?
Bu, Allah ve Resûlüne yakınlık-uzaklığı belirleyen bir durumdur. Bir saf tutma, duruş belirleme ve belirtme hâlidir. Ramazan gelince üzülenler ve sevinenler aynı safların insanı olamazlar.
Şeytanlar üzülür meselâ bu ayda. Nasıl üzülmesin ki diğer zamanlarda eli kolu serbest şekilde insanları sapıtıp yoldan çıkarırken, Allah’a isyâna sürüklerken bu ayda zincire vurulacak, eli kolu bağlanacaktır. Kısmen kendisine aldanan Müslümanlar Ramazan sâyesinde irkilecek, kendine gelecek, dostunu düşmanını yeniden fark edecek, aldandığını görecek ve bin bir nedâmetle Allah’ına dönecektir. Şeytan kahrolacaktır.
Kâfirler üzülür Ramazan’ın gelişine. Onlar Müslümanların yeni bir heyecâna kavuştuğunu, bir diriliş-derleniş iklîmine girdiklerini, Allah ve Resûlü ile irtibatlarını pekiştirdiklerini, küfre karşı direniş şuur ve azmini parlattıklarını görünce kinlerinden parmaklarını ısırırlar. Fark ederler ki diğer aylar boyunca inşâ ettikleri günah ve isyan kaleleri Ramazan balyozuyla yerle bir olmuş. Müslüman, şeytan ve nefsin iğvâlarıyla biraz gevşer gibi olduysa bile kendini toparlamış, kirinden pasından arınmış ve keskin ve parlak bir Zülfikâr gibi küfrün karşısına yeniden dikilmiş. Kâfir üzülmesin de kim üzülsün? Küfür ve îman birbirinin zıddıdır. Müslümanın sevindiğine kâfir üzülür.
İslâm düşmanlarının Ramazan’da üzülmesi kaçınılmazdır. Onlar İslâm’ı ismi var cismi yok bir din hâline getirmeyi, Müslümanları birbirinin gırtlağına sarılmış düşmanlar yapmayı, İslâm dünyâsını dâimî bir açlık, fakirlik, dağınıklık hâlinde tutmayı isterlerken Ramazan gelir ve Müslümanların Allah, Peygamber, Kur’an ve şeriatla bağlarını yeniden kurar, Ramazan atmosferinin tesîriyle fakirler-yoksullar, açlar, çıplaklar hatırlanır, zekât ve sadakalarla kalpler birbirine yeniden ısınır, İslâm yeniden tatbik alanına çıkar ve bir birlik berâberlik şuuru yeniden dünyâmıza hâkim olur. İslâm düşmanları bu yüzden Ramazan hiç gelmesin, olmasın ister.
Zâlimler, küfür ve günahlarında inatçı olanlar da Ramazan’ın gelmesine üzülürler. Onların en büyük tesellîsi günahların yaygınlığı, herkes yaptığı için kendilerinin kamufle olmasıydı. Ramazan’da alanları daraldığı için, marjinalleştikleri için bu aya gıcık olurlar. Bir an önce bitsin de “vur patlasın” hayâtımızı daha serbestçe devâm ettirelim derler.
Bir de Ramazan’ın gelmesine sevinenler var elbette.
Mü’minler sevinir bu günlerde. Hz. Peygamber, “Kim Ramazan’ın gelmesiyle sevinirse Allah ona cehennemi haram kılar” buyurmaktadır. Hz. Ömer’e atfedilen bir söz: “Ramazan ayı geliyor diye sevinmek îmandandır.”
Bu ay Müslümanın göz aydınlığıdır. Kur’an’la, namazla, zikirle geçireceği bir ay süresince bedenî ve rûhî bir tâzelenmeden geçecektir. Küçüklü büyüklü hatâlarını gözden geçirecek ve daha iyi bir Müslüman ve insan olmaya yönelecektir.
Çocuklar sevinecektir bu ayda. Müslüman anne-babalar çocuklarına karşı daha güler yüzlü, daha sabırlı, daha cömert olacaktır. Çocuklar Ramazan’la gelen bu yeni mutluluk dalgasını mutlaka fark edecekler. Her zaman yiyen içen büyüklerinin aynı yiyecekler önlerinde durduğu hâlde yiyip içmediklerini görerek, Allah’ın koyduğu sınırlara göre yaşamanın ne demek olduğunu içlerinde duyacaklardır. İftar sofrasında ezan okunmadan yemeklere el sürülmediğini görmek içimizden her geçeni ânında yapmamak gerektiğini onların zihnine ve kalbine kazıyacaktır. Âilecek gidilen terâvihlerden bir saadet yayılacaktır küçücük kalplerine. Câmilerin hayâtımızdaki yeri daha güçlü hissedilecektir. Çocuk için Ramazan, Müslüman olma mutluluğunun ve mes’ûliyetinin anlaşıldığı ve hissedildiği bir zaman dilimi olacaktır. Ardından gelen bayram mutluluğu da bir taç pırıltısı ile parlayacaktır.
Fakirler, muhtaçlar, yetimler sevinir Ramazan’da. Varlıklı Müslümanların servetlerindeki fakirlerin haklarını ayırıp sâhiplerine vermeleri ile fakir, muhtaç, yetim Müslümanlar bu hâllerinden bir miktar kurtulacak ve mutlu olacaklardır. Vermek sâdece alanı değil, belki daha fazlasıyla vereni de mutlu edecektir. Böylece zengin-fakir arasındaki uçurum kalkacak, birlikte mutlu olmanın lezzetini yaşayacaklardır.
Zannetmeyelim ki sâdece mü’min insanlar sevinir bu ayda. Kur’ân’ın nâzil oluşunun yıldönümünü mü’minlerle birlikte cinler, melekler; ağacı, çiçeği, böceği, kurdu, kuşu, denizi ve deryâsıyla yaşlı dünyâmız da kutlar. Görünen ve görünmeyen âlemlerde tam mânâsıyla bir bayram havası yaşanır.
Ramazan’ın gelişine sevinenlerin asıl sevinci ileridedir.
“Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.”
“Oruçlunun iki sevinç anı vardır: Birincisi iftar ettiği zaman, ikincisi de Rabbine kavuşup da orucunun mükâfatını aldığı zaman.”