• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Tâlib Çelen
Ahmet Tâlib Çelen
TÜM YAZILARI

Dokuz gazozu içen kim?

05 Mayıs 2025
A


Ahmet Tâlib Çelen İletişim:

Dokuz gazozu içen kim?

Ahmet Tâlib Çelen

Geçen hafta Râsim Özdenören merhûmun “nüfus kontrolü-âile plânlaması” meselesinin nasıl bir oyun olduğunu çarpıcı bir şekilde gösteren bir yazısını paylaştık. Paylaştığım bölüm, yazının yarısından sonrası sayılır. Meselenin bam teli burada olduğundan önce o bölümü paylaşmıştım. Şimdi aynı yazının baş kısmını paylaşacağım. Yazının başlığı “Dokuz gazozu içen kim?” Yazar bu başlığı Necip Fazıl’ın modern dünyâda gelir dağılımı adâletsizliğini vurguladığı 

Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; 

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!

(Destan Şiiri)

mısralarından ilhamla kullanmış olmalıdır.

Şimdi yazıyı okuyalım:  

Dokuz gazozu içen kim?

Bir kişiye 9 gazozun, dokuz kişiye bir gazozun dağıldığı bir toplumda, bu dağılımın basit aritmetik ortalamasını alırsak, kişi başına 1’er gazoz düştüğü sonucuna varırız. Sonuç matematik olarak, kesin olarak böyledir ve doğrudur. Fakat bu “doğru” realite ile çakışmakta mıdır, yani realitenin aynı mıdır?

Batı dünyasında geliştirilen “iktisat ilmini” böyle bir tahlile tabi tuttuğumuzda, son merhalede varacağımız netice yukarıdaki aritmetik ortalamadan “daha gerçek” bir tabloyu sergilemez. İşlemlerimiz doğru olunca, üstelik bunlar matematiğin diliyle bir ifadeye kavuşturulunca önümüze çıkarılan tabloya doğru diye bakmak zorunda kalıyoruz.

Mesela, şimdi dünyanın her yerinde yaygınlaştırılmış olan “nüfus planlaması” gerekçelerini birtakım “varsayımlara” dayandırmaktadır. İktisadî refah düzeyinin yüksek tutulması gerektiği hususunda bir yargı peşin kabullerimizin arasına yerleştiriliyor. Sonra “iktisadî refah düzeyinin” ölçülmesi için bazı kıstaslar konuluyor ve deniyor ki, bu düzey fert başına düşen millî gelire oranlanır. Yani fert başına düşen millî gelir ne kadar yüksekse, refah düzeyinin de o ölçüde yüksek olduğu farz edilmektedir.

Şimdi, fert başına düşen millî geliri refahın göstergesi diye kabul edince, gelirin nasıl dağılacağı hususunu nazara almadan, makro düzeyde bu gelirin nasıl çoğaltılabileceği noktasına dikkatimizi yöneltmemiz gerekecektir. Burada, elimize iki unsur tutuşturulmaktadır. Birisi doğrudan doğruya millî hasıla, diğeri de bu millî hasılayı paylaşacak olan fertlerin sayısı. İşte, matematik faktörü burada devreye giriyor. Bir sayıyı 1’e böldüğümüzde kendisini, kendisine böldüğümüzde 1’i elde edeceğimizden kimin şüphesi olabilir? Millî hasıla ne kadar az kişi arasında paylaştırılırsa, kişi başına düşecek olan miktar o kadar artacaktır! Böylece ekonomiyi kendi iç dinamiklerine göre işleterek millî hasılayı yükseltme imkânımız her şeye rağmen kısıtlı kalıyorsa, yapılacak şey denklemin diğer yanındaki sayıya (yani nüfusa) müdahale etmekten başka ne olabilir?

İşte “nüfus planlaması”nın gereğini matematik olarak ispat ettik!

Fakat neleri gözden uzak bulundurarak? Hangi varsayımları mutlak doğrular diye kabullerimizin arasına koyarak!

Kapitalizmin olsun, sosyalizmin olsun vazgeçilmez diye kabul ettiği varsayım, “refah düzeyidir.” Ancak mesele, “refah”ı bir “hedef” diye seçip seçmememiz noktasında odaklaşıyor.

Kapitalizm olsun, sosyalizm olsun hedefinin nihayetine “iktisadî refah” diye bir “kavram”ı yerleştirince, bu hedefe her ne pahasına olursa olsun ulaşmak isteyecektir. İster nüfus planlaması yoluyla, ister başka yollardan…

Durumun bir de elbet “sosyal hayat” yönünde bir yansıması var. Nüfus planlamasını kabul edecek bir “ahlâk” anlayışının fertler tarafından kabul edilebilmesi meselesi…

(…)

(Rasim Özdenören, Yaşadığımız Günler, İz Yayıncılık, 2011, İstanbul; “Dokuz Gazozu İçen Kim?”, s. 127-129)

Geçen hafta paylaştığımız yazıyı tekrar okumanızı tavsiye ederim.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Nahit sazoglu

Siyon protokolleri devam ediyor İncirlik ve kürecik üslerini acilen kapatilmaliyiz tam bağımsız Türkiye güçlü Türkiye savunma sanayimizi devlet politikası yapmaliyiz ASELSAN havelsan roketsani TUSAŞi çok uluslu şirket yapmaliyiz üç tarafı denizlerle çevrili denizciligimizi devlet politikası yapmaliyiz ülkemizde ekonomik gelişmeler ancak demiryollarıyla olacaktır petrol şirketleri otomotiv şirketleri otobüs şirketleri lastik şirketleri cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar demiryollarini engellemişlerdir her ilimize hızli tren yapmaliyiz yük ve yolcu taşımacılığında acilen demiryollarına geçmeliyiz demiryolları toptan tüfekten daha mühim bir emniyet silahıdır tulomsas tudemsas TÜVASAŞ demiryolu şirketlerini çok uluslu şirket yapmaliyiz

nazım

bütün fikir sistem şuuru islama muhatasp anlayış.büyükdoğu ibdayı gündem yapın
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23