• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Gülümseyen
Ahmet Gülümseyen
1969 yılında Bayburt’ta doğdu. İlköğretim ve Liseyi Bayburt’ta okudu.1994-1998 Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu / Spor Yönetimini bitirdi. 2004 -2005-Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu (BESYO) / Yüksek Lisans Özel Öğrencisi.2016-2018-Gelişim Üniversitesi BESYO /Spor Yöneticiliği Bölümünde Yüksek Lisansını tamamladı. 2000-2002 Bağcılar Ensar Koleji Beden Eğitimi Öğretmenliği.2002-2005 Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Uzmanı /ANKARA.2005-2008 İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü-Spor Uzmanı.2008-2011 İBB Spor Etkinlikleri A.Ş.- Spor Tesisi Müdürlüğü. 2014-2018 İBB Spor İstanbul Engelliler Koordinatörü. Gazetecilik ve Televizyon tecrübeleri: 1993-1995 Foto-Maç Muhabirlik.1995-1997 Bakırköy Postası Dergisi (Spor Sorumlusu) 1995-1997 Fanatik Gazetesi-Anadolu Ajansı (Fahri Muhabirlik). Akit-Anadolu’da Vakit Gazetelerinde Köşe Yazarlığı 1997- Devam Ediyor. İstanbul Büyükşehir Beledisi WEB TV’de Spor Muhabirliği ve 2012 Avrupa Spor Başkenti Program Yapımcılığı. Akit TV’de ‘Spor Sohbetleri’ Program Yapımcı ve Sunuculuğu. Birçok spor branşında hakemlik ve antrenörlük belgesi sahibidir.
TÜM YAZILARI

Spor ve barışın gölgesinde kalmaması gereken İsrail (1)

17 Ekim 2025
A


Ahmet Gülümseyen İletişim: [email protected]

Spor ve barışın gölgesinde kalmaması gereken İsrail (1)

AHMET GÜLÜMSEYEN

İsrail ve siyonist anlayışın ne manaya geldiğini anlamak için detaylı tarih bilgisine sahip olmaya gerek yok, Gazze ağırlıklı Filistin’de yaşatılan ‘soykırıma’ bakmak yeterli olacaktır! 

Hristiyan dinine mensup haçlı anlayışın dün Bosna’da yaşattığı katliamın daha fazlası bugün kutsal İslam topraklarında Filistinlilere yaşatılıyor. İmtihan için geldiğimiz dünya hayatında, neyi ihmal ediyoruz ki, katliam ve soykırımlara şahit oluyoruz. Nefsimizin isteklerini elimizin tersiyle bir kenara iterek, bunun bizlere yüklediği vebal ve sorumluluğunun bedelini nasıl ödeyeceğimizi hiç düşünme gereği duyduk mu? Eğer biraz insanlıktan nasiplenmiş ve vicdan sahip isek bölgede yaşatılan felaketlerden ders almamız ve hayatımıza çeki düzen vermemiz gerekmez mi? 


Bosna Kasabı’ olarak bilinen Karadzic yakalandı ve cezasını çekiyor, bugün Filistin kasabı Binyamin Netanyahu için benzer durum söz konusu olması, yüzyıllarca sürecek acıyı ne kadar dindirecek? Peki, sürecin buralara gelmesinde senin, benim, hereksin sorumluluğu var. Filistin kasabı Netanyahu ‘Cep telefonu olan var mı? İsrail’in bir parçasını elinizde tutuyorsun aslında’ dediği vakit, dönüp cep telefonuna bakmaya yüzümüz yok ki, mazlum coğrafyadaki sarf edeceğimiz söz veya eylemde tutarlılığımız olsun! Sözün yetersiz kaldığı bir süreçte, eyleme geçemedikten sonra, ‘İmtihan için geldiğimiz şu dünyadan ebedi hayata göçerken şahit olup, yaşadıklarımızın hesabını nasıl vereceğiz’ gerçeğiyle yüzleştiğimizde, hakikaten ‘vay’ halimize!.!


BARIŞ SÜRECİ VE TUTUKLULARIN DURUMU

Bugün bölgede barış konuşulup, esir takası yapıldığında bile katliam ve işkenceler devam ettiriliyor. İsrailli Savunma Bakanı ateşkesi bozma tehdidinde bulunma cesaretini buluyorsa, bölgede barışın gelmesi için çaba sarf eden, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın “Gerçekten barış isteniyorsa İsrail’in saldırıları derhal durdurulmalıdır. Kanla, katliamla, haydutlukla, canilikle, varılabilecek hiçbir yer olmadığını İsrail hükümetinin anlaması gerekiyor…” sözleri önem taşıyor. İşi, gücü ne olursa olsun, duyarlı her bir bireyin sürece hassasiyet göstermesi gerekiyor ki, İsrail gibi terörist anlayıştan beslenen soykırımcı mahlûklar daha fazla kan akıtmasın. Barış sadece ‘konuşulanlarla’ sınırlı olmayıp, hayata geçirilmeli ki, daha fazla Müslüman kanı akmasın! Bunu söylerken, Siyonistlerin hâlen devam ettirdiği katliam ve işkenceler geliyor insanın aklına. İsrail hapishanelerinde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 10 binden fazla Filistinli, işkence, aç bırakılma, tıbbi ihmal ve kötü muameleye maruz kalma gibi zor şartlar altında tutuluyor. 



Gazze’ye yardım götüren gemilerde gözaltına alınan aktivistlerin basına (aa) yansıyan açıklamalarından sadece birkaçı bile, “İsveçli çevre aktivisti Greta Thunberg, İsrail’de hapishanede kaldıkları sürece su verilmediğini, küfürlere ve tekmelere maruz kaldıklarını ve hapiste zehirli gaz verilerek öldürülmekle tehdit edildiklerini söyledi.”, “Fransız gazeteci Hicham Rami, hapishanede terrorist mumalesi gördüklerini anlattı”  “Özgürlük Filosu’na katılan İngiliz aktivist Mary Finn: İsrail güçlerinin muamelesi aşağılayıcı ve saldırgandı” “Malazyalı doktor Maziah binti Mohamad: Uzaktan işkence sesleri duyduk” İsrail’in insanlık dışı muamelesini gözler önüne sermektedir. 


Böyle bir süreçte, dünyada spor organizasyonlarını yöneten UEFA, IOC ve FİBA gibi kuruluşlara arasında yer alan FİFA’nın, Filistin soykırımdan dolayı İsrail ve takımlarını müsabakalardan ihraç/men etme yaptırımı uygulamayıp, FİFA Başkanı’nın barış görüşmelerine katılması ikiyüzlülük, samimiyetsizlikten başka manaya gelmiyor. Böylesine çifte standartların yaşandığı/yaşatıldığı bir süreçten, sporun da içinde yer aldığı her alanda, almamız gereken o kadar ‘dersler’ var ki…

(Devam Edecek) 


Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Abdullah Kaan

Bahsettiğiniz kurumlar sahibinin sesidir. Dünyada ve ülkemizde de böyle nice çift kimlikliler, şantaj veya menfaat karşılığı satın alınmışlar var. İş adamları, siyasetçiler, sanatçılar, yazarlar, yazılı, görsel ve sosyal medya platform çalışanları, algı ajanları, memurlar, akademisyenler, sporcular, bürokratlar, yargı mensupları, istihbaratçılar, emniyet mensupları, askerler, ilahiyatçılar ve her meslekten insanlar...

Bahçekapılı

İnşallah birgün hak ve adalet yerini bulur
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23