Spor ve barışın gölgesinde kalmaması gereken İsrail (1)
Spor ve barışın gölgesinde kalmaması gereken İsrail (1)
AHMET GÜLÜMSEYEN
İsrail ve siyonist anlayışın ne manaya geldiğini anlamak için detaylı tarih bilgisine sahip olmaya gerek yok, Gazze ağırlıklı Filistin’de yaşatılan ‘soykırıma’ bakmak yeterli olacaktır!
Hristiyan dinine mensup haçlı anlayışın dün Bosna’da yaşattığı katliamın daha fazlası bugün kutsal İslam topraklarında Filistinlilere yaşatılıyor. İmtihan için geldiğimiz dünya hayatında, neyi ihmal ediyoruz ki, katliam ve soykırımlara şahit oluyoruz. Nefsimizin isteklerini elimizin tersiyle bir kenara iterek, bunun bizlere yüklediği vebal ve sorumluluğunun bedelini nasıl ödeyeceğimizi hiç düşünme gereği duyduk mu? Eğer biraz insanlıktan nasiplenmiş ve vicdan sahip isek bölgede yaşatılan felaketlerden ders almamız ve hayatımıza çeki düzen vermemiz gerekmez mi?
Bosna Kasabı’ olarak bilinen Karadzic yakalandı ve cezasını çekiyor, bugün Filistin kasabı Binyamin Netanyahu için benzer durum söz konusu olması, yüzyıllarca sürecek acıyı ne kadar dindirecek? Peki, sürecin buralara gelmesinde senin, benim, hereksin sorumluluğu var. Filistin kasabı Netanyahu ‘Cep telefonu olan var mı? İsrail’in bir parçasını elinizde tutuyorsun aslında’ dediği vakit, dönüp cep telefonuna bakmaya yüzümüz yok ki, mazlum coğrafyadaki sarf edeceğimiz söz veya eylemde tutarlılığımız olsun! Sözün yetersiz kaldığı bir süreçte, eyleme geçemedikten sonra, ‘İmtihan için geldiğimiz şu dünyadan ebedi hayata göçerken şahit olup, yaşadıklarımızın hesabını nasıl vereceğiz’ gerçeğiyle yüzleştiğimizde, hakikaten ‘vay’ halimize!.!
BARIŞ SÜRECİ VE TUTUKLULARIN DURUMU
Bugün bölgede barış konuşulup, esir takası yapıldığında bile katliam ve işkenceler devam ettiriliyor. İsrailli Savunma Bakanı ateşkesi bozma tehdidinde bulunma cesaretini buluyorsa, bölgede barışın gelmesi için çaba sarf eden, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın “Gerçekten barış isteniyorsa İsrail’in saldırıları derhal durdurulmalıdır. Kanla, katliamla, haydutlukla, canilikle, varılabilecek hiçbir yer olmadığını İsrail hükümetinin anlaması gerekiyor…” sözleri önem taşıyor. İşi, gücü ne olursa olsun, duyarlı her bir bireyin sürece hassasiyet göstermesi gerekiyor ki, İsrail gibi terörist anlayıştan beslenen soykırımcı mahlûklar daha fazla kan akıtmasın. Barış sadece ‘konuşulanlarla’ sınırlı olmayıp, hayata geçirilmeli ki, daha fazla Müslüman kanı akmasın! Bunu söylerken, Siyonistlerin hâlen devam ettirdiği katliam ve işkenceler geliyor insanın aklına. İsrail hapishanelerinde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 10 binden fazla Filistinli, işkence, aç bırakılma, tıbbi ihmal ve kötü muameleye maruz kalma gibi zor şartlar altında tutuluyor.
Gazze’ye yardım götüren gemilerde gözaltına alınan aktivistlerin basına (aa) yansıyan açıklamalarından sadece birkaçı bile, “İsveçli çevre aktivisti Greta Thunberg, İsrail’de hapishanede kaldıkları sürece su verilmediğini, küfürlere ve tekmelere maruz kaldıklarını ve hapiste zehirli gaz verilerek öldürülmekle tehdit edildiklerini söyledi.”, “Fransız gazeteci Hicham Rami, hapishanede terrorist mumalesi gördüklerini anlattı” “Özgürlük Filosu’na katılan İngiliz aktivist Mary Finn: İsrail güçlerinin muamelesi aşağılayıcı ve saldırgandı” “Malazyalı doktor Maziah binti Mohamad: Uzaktan işkence sesleri duyduk” İsrail’in insanlık dışı muamelesini gözler önüne sermektedir.
Böyle bir süreçte, dünyada spor organizasyonlarını yöneten UEFA, IOC ve FİBA gibi kuruluşlara arasında yer alan FİFA’nın, Filistin soykırımdan dolayı İsrail ve takımlarını müsabakalardan ihraç/men etme yaptırımı uygulamayıp, FİFA Başkanı’nın barış görüşmelerine katılması ikiyüzlülük, samimiyetsizlikten başka manaya gelmiyor. Böylesine çifte standartların yaşandığı/yaşatıldığı bir süreçten, sporun da içinde yer aldığı her alanda, almamız gereken o kadar ‘dersler’ var ki…
(Devam Edecek)