Gol atan cepheye ‘Filistin’
Gol atan cepheye ‘Filistin’
AHMET GÜLÜMSEYEN
Emperyalist güçlerin desteğini arkasına alan İsrail’in, Müslüman toprakları, Filistin’deki soykırımı devam ediyor. Siyonist anlayış gün geçmiyor ki yeni bir işgal, yeni bir katliam gerçekleştirmesin. Eski Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Sözcüsü Christopher Gunness de Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı değerlendirmede durumu tarihsel bir perspektifle şöyle değerlendiriyor; “Büyük resimde, Yahudi halkının temsilcisi olan İsrail devleti, Holokost kurbanları, şimdi Gazze’de toplama kamplarıyla, Nazi teknikleriyle insanları açlıktan öldürüyor, yiyecek, ilaç, temiz su ve elektrikten mahrum bırakıyor. Gördüğümüz şey, Nazi tarzı bir soykırımın Holokost kurbanları tarafından Filistinlilere uygulanması.” ABD-İsrail güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın 27 Mayıs’tan bu yana devreye sokulduğu, sözde yardım dağıtımı noktaları ‘ölüm tuzağı’na dönüşmesi sonucu yüzlerce Filistinli şehit edildi. İsrail hapishanelerinde 10 bin 800 Filistinlinin bulunduğu kaydediliyor...
TRT’DE FİLİSTİN BELGESELİ
İsrail’in Gazze’ye saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 24 saatte 93 artarak, 58 bin 479’a yükseldi. Bu ölüm ve yaralanmalar, bölgede yarının beraberinde ne getireceği belirsizliğini korurken, İsrail’in katliamcı kimliğini ortaya koymasıyla birlikte, Filistin’de Müslümanların, dünyada ise insanlığın öldüğünün bir göstergesi aslında. Soykırıma karşı duyarsız kalınmayıp, önce durdurma, sonrasında ise yaşananların tarihe not düşülmesi önem taşımaktadır. Bu hassasiyet TRT’ye belgesel olarak yansıdı. Gol atan Cepheye Filistin’de anlatılmak istenen, ‘Filistin’de futbol yalnızca bir oyun değil; adaletin, vicdanın ve özgürlüğün dili’ olması. Belgesel, spor araştırmacısı ve akademisyen Erdal Hoş’un ‘Varoluş Maçı’, ‘Kirli Oyun’, ‘Kalbimde ki Oyun’ ve ‘Vicdan Tribünü’ başlıklarıyla izleyiciyle buluştu...
Yapımcılığını Volkan Kara’nın, yönetmenliğini ise Erkut Aydoğdu’nun üstlendiği belgeselde, İsrail işgali ve zulmü altında futbol oynamaya ve özgür Filistin adına zaferler kazanmaya çalışan futbolcuların hikayeleri, Filistin Milli Takımı’nın uğradığı haksızlıklar ve FIFA’nın taraflı politikası deşifre ediliyor. Yapımda ayrıca Filistin futbolunun önde gelen isimleri yaşadıklarını anlatıyor. TRT başta olmak üzere böylesi bir belgeselde görev alan tüm ekibi gönülden tebrik ediyorum. Erdal Hoş hocamızı telefonla arayıp, belgesel için tebrik ederken, belgesel hakkında görüş ve duygularını kendisinden dinleme imkânımız oldu. Bu ve benzeri belgesellerin/yayınların yaygınlaşması dileğiyle, Erdal hocamızla yaptığımız o görüşmeden bir bölümü siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz;
27 YIL HAPİS YATAN BAŞKAN
“Ortada bu kadar acı varken futbolun konuşulması tartışılır belki ama, İsrail’in de istediği bu zaten, hiç bir şey yapmasınlar. O yüzden futbol önemli. Bir de Filistin Futbol Federasyonun FIFA’ya 1998 yılında üye olması, Filistin’in ilk diplomatik başarısı aslında. Bu İsrail’in çok rahatsız etmişti. Ondan sonra zaten futbolu engellemek için her şeyi yaptılar, halen de yapmaya devam ediyorlar. Filistin Federasyon Başkanıyla konuşuyorsunuz, 27 yıl hapis yatmış. O kadar normal söylüyor ki bunu. Tam 27 yıl… Rus takımlarını müsabakalardan men ettiler. Birleşmiş Milletlere göre de işgal edilmiş topraklarda İsrail takımları var ve bunlar UEFA’ya bağlı. Sadece işgal değil, işgal edilmiş topraklarda (Batı Yaka tarafında), İsrail Futbol takımı var ve bunlar UEFA’ya üye. Filistin’in başvurusu var, 13 yıldır. Her sene bu başvuru erteleniyor. Normalde oylama olsa İsrail takımları men edilecek. Çünkü orada Birleşmiş Milletler’deki gibi değil durum, herkesin durumu eşit. Oylama her sene erteleniyor… Bizde işin sosyal boyutunu önemseyen futbol iklimi olmadı zaten. Bizimki sadece kazanma ve kaybetmekle ibaret. Yine de tribünler her fırsatta seslerini çıkardılar. Bir de şöyle bir rahatlık var bizimkilerde ‘Zaten devlet politikası’, onun bir rahatlığı var. O yüzden bizim çok gündeme getirmenin bir anlamı olmaz, şeklinde bakılıyor olabiliyor…”