‘Yeni anayasa olmazsa 2010 referandumuyla yönetiriz’
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, geçen seçimlerin ana gündem maddesinin yeni anayasa olduğunu belirterek, o dönem gittikleri en ücra beldede dahi vatandaşın ekonomi yerine yeni anayasayı sorduğunu dile getirdi.
YENİ AKİT / ANKARA - Bakan Çelik, yeni anayasa yapma konusunda tüm imkanları değerlendireceklerini belirterek, yeni anayasayı referanduma götürecek çoğunluğu bulamamaları halinde 2010 referandumundaki anayasa değişikliği ile Türkiye’nin yönetilebileceğini söyledi.
YENİ TÜRKİYE’NİN
İLK ANAYASASINI YAPMAK İSTİYORUZ
Bir televizyon kanalına gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Bakan Çelik, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yüz ağartıcı bir sonuca ulaşılamadığını belirterek, “Temel hak ve hürriyetler meselesinde bile doyurucu bir rakama ulaşılmış değil, uzlaşılan maddeler üzerinde. Biz AK Parti olarak yeni Türkiye’nin ilk anayasasını yapmak istiyoruz. Türkiye’nin geçmişteki köhneliklerinden kurtulmasını, artık yeni dinamiklerle, demokratik standartlarla geleceğe yürümesini sağlayacak bir anayasa yapmak istiyoruz. Muhalefet ise zamanı sürece yayarak eski Türkiye’nin son anayasasını yapmak istiyor. Dolayısıyla, eski Türkiye’nin son anayasasını yapmak şeklindeki tutumun süreci zamana yaymak şeklindeki tavrı ile AK Parti’nin yeni Türkiye’nin ilk anayasasını yapmak konusundaki iradesi burada bir türlü bir araya gelmedi ve bu da maddelere yansıdı doğal olarak” dedi.
MECLİS SİVİL ANAYASA YAPMA
İMKANINI DEĞERLENDİREMEDİ
Şimdiye kadarki performansına bakarak uzlaşma komisyonunun Meclis kapanana kadar maddeler üzerinde uzlaşamayacağını aktaran Çelik, bu nedenle referandumun kaçınılmaz hale geldiğini kaydetti. Milletin Meclis’e Türkiye’nin ilk sivil anayasasını yapma şerefini bahşetmesine rağmen Meclis’in bunu çok iyi değerlendiremediğini söyleyen Çelik, yeni anayasanın Türkiye’nin büyük resmini, büyük istikrarını, Türkiye’nin 2023’e yürürkenki temel vizyonunu ve gelecek perspektifini korumak bakımından zorunlu bir gündem maddesi olarak önlerine geldiğini kaydetti.
BAŞARAMAZSAK
2010 REFERANDUMUYLA YÖNETİRİZ
Yeni anayasayı referanduma götürecek çoğunluğu bulamamaları halinde 2010 referandumundaki anayasa değişikliği ile Türkiye’nin yönetilebileceğini söyleyen Çelik, “Aslında herhangi bir parti, bir iktidar partisi mevcut değişikliklerle, ben bu mevcut değişiklikler itibarıyla elimdeki gücü koruyayım, bu gücün bir şekilde saltanatını süreyim diye düşünse, hiçbir şekilde yine anayasa meselesine girmez. Gerçekten demokrasi tasavvuru olan bir parti bu yeni anayasa sürecini başlatmak ister. Dolayısıyla, biz eğer orada halledemiyorsak bu sefer milletin huzuruna gideriz ve daha yüksek destek isteriz genel seçimlerde; ama bunu eninde sonunda yapacağız” diye konuştu.
BAŞKANLIĞI YENİ ANAYASANIN
ÖNÜNE KOYMUYORUZ
Sistemin değişmesi ve performansının artması için parti olarak başkanlık sistemine geçilmesini önerdiklerini ifade eden Çelik, buna karşın başkanlık sistemini yeni anayasayı engelleyen ya da yeni anayasanın önüne koyan bir iradeler olmadığını bildirdi. Uzlaşma Komisyonu’nun bütün maddelerde uzlaşma sağlaması halinde başkanlık sistemini ilgilendiren maddelerde AK Parti tavrını çekeceğini belirten Çelik, partili cumhurbaşkanlığı ile de şu açıklamalarda bulundu: “Şimdi sistemi ikiyüzlülükten kurtarmak lazım. Hiçbir cumhurbaşkanı köşke çıktığı zaman, işte 20 yıllık sürecimizde de görüyoruz, hiçbir zaman partisiyle bağı aslında kesilmiyor. Bunu bir tür sistem kendi içerisinde bir ikiyüzlülük üretiyor, şeklen gibi yapılıyor, ama gerçekte bu bağ devam ediyor. Bunun Fransa’daki yarı başkanlık sisteminde olduğu gibi partisiyle ilişki devam edebilir. Sistem içerisinde zaten fiilen var olan bir durumu yokmuş gibi göstererek sisteme ikiyüzlülük pompalamaktan vazgeçmeliyiz. Sistem şeffaflaşmalı, öngörülebilir olmalı, bütün faaliyetler net bir şekilde vatandaşın önünde olmalı. Bir cumhurbaşkanı, hele de halkoyuyla seçileceği için yeni dönemde, kampanyasını neyle yürütecek? Ait olduğu partinin tabanıyla yürütecek ya da ona kişisel olarak destek verenlerin desteği de buna eklenecek, ama ana gövdesini içinden çıktığı partinin tabanı oluşturacak. Şimdi siz bu partinin tabanıyla birlikte bir kampanya yürüteceksiniz ondan sonra yukarı çıktığınızda benim bunlarla hiçbir bağım kalmadı diyeceksiniz; bu eşyanın tabiatına aykırıdır, sistemi ikiyüzlülüğe zorlamaktır. Dolayısıyla, partili cumhurbaşkanlığı meselesi zaten sistemde var olan bir durumun aslında netleştirilmesi meselesidir.”