• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Sondan başa dönmek

Yeniakit Publisher
2013-09-19 22:47:47 - 2013-09-19 22:50:16
Sondan başa dönmek

Ahmet Şah Mesut Penşir Aslanı olarak anılıyordu. Nevaz Şerif de Lahor Aslanı olarak ünlenmiştir.

Ahmet Şah Mesut Penşir Aslanı olarak anılıyordu. Nevaz Şerif de Lahor Aslanı olarak ünlenmiştir. Bu lakabı hak etmektedir. Hayatına yön veren rehberlerden birisi babası Mian Şerif’tir. Ondan iki şey tevarüs etmiştir. Bunlardan birisi halis dindarlık. İkincisi de askerler veya darbeciler karşısındaki ihtiyat payı bırakmasıdır. Müşerref, hatıratında kendisine yönelik görevden alma kararında babası Mian Şerif’in etkili olduğunu ifade etmektedir. Lahor’da içinde tavus kuşlarının cirit attığı muhteşem çiftliklerinde bu dindarlığı hissetmemek mümkün değil.
Nevaz Şerif asker kökenli ve erken dönemlerde istihbaratla ilişkisi olmasına rağmen zamanla bu kurumlarla çatışma içine düşmüştür. 1990’da olduğu gibi bazen de Benazır Butto’ya karşı askeri istihbarat ve ordu ile işbirliğine gitmiştir. Ziya ul Hak’ın son dönemlerinde Doğu’nun Kızı olarak anılan Benazır Butto efsaneleşmiştir. Halkın ve Batı’nın rüzgarını arkasına almıştır. 1990 yılında Benazır’ın önünü kesmek için askeri istihbarat İslam Cumhuri İttihat adlı koalisyonun kirveliğini yapmıştır. Bu durum, bizde 1960 sonrasında ordunun oynadığı role ne kadar da benziyor! Sanki kopya! Ordu ile ilişkileri inişli çıkışlı olmuş ve orduyu kontrol etmek istediğine dair askeri çevrelerde muhkem bir kanaat oluşmuştur. Şerif’in önündeki en önemli dosyalardan birisi yolsuzluk ve pahalılıkla birlikte ordunun rolü, Hindistan ve Afganistan dosyalarıdır. Geçmişteki tutumunun hilafına Hindistan’la ilişkileri normalleştirmek istiyor. 2014 yılında ABD Afganistan’dan çekilecek ve bu Pakistan’a yeni külfetler yükleyecek. Belki de Afganistan sorunu yeniden Hindistan’la ilişkilerin seyrini olumsuz yönde etkileyebilir.
Sondan başa dönecek olursak!
Evliya Çelebi’nin şefaat diyeceğine seyahat dediği gibi galiba biz de seyahat diyeceğimize siyaset dedik. Dolayısıyla kopukluğu gidermek için kaseti başa sardırmak ve başa dönmek zorundayız. Eylül başlarında Kimse Yok mu yardım kuruluşundan Fatma Karakuş hanım aradı ve Pakistan davetlerini iletti. Nasipmiş, biz de kafileye katıldık. Pakistan’a birkaç sefer gitmişliğim var ama son yıllarda biraz ihmal ettik. Halbuki, inancıma göre Türkiye’nin kaderi açısından önümüzdeki dönemde en kritik iki ülkeden birisi Suriye, diğeri Pakistan’dır. Türkiye’nin kaderi onlarla birlikte yükselmektir. Fırsat ayağımıza geldi. Kısa sürede hazırlıkları tamamladık ve kendimizi gidiş tarihine ayarladık. 11 Eylül’de yola çıkıyorduk. Bu bir kader ziyaretiydi. Türk Hava Yolları ile beş saate yakın bir süre uçtuktan sonra İslamabad’a indik. Yolda ve inişte hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadık. Dışarıda bekleyen arkadaşlar adettenmiş; bizi çiçek halkasıyla karşıladılar. Giderken ve İslamabad’a varışta aramızda milletvekilleri de olduğundan VIP salonlarında ağırlandık. 12 Eylül sabah sularında Hillview adlı otele ulaştık. Tan kopmak üzereydi. Aksilik bu ya, odaya yerleştiğimde gözüme uyku girmiyor. Zira üzerimde adeta uykuma hücum eden lambayı söndüremiyorum. Uykusuzum, buna mı yanayım yoksa lambayı söndüremediğime mi? Neyse ki housekeeping servisinden birisini çağırdım ve bana lambayı kapatacak prizi buldu. Sonra yorgunluktan uyuyakalmışım. Bu arada öteki meseleye yoğunlaşmaktan dolayı klimayı azaltmayı unutmuşum. Bu gibi aksilikler, sonrasında İstanbul’a griple birlikte dönmeme vesile olacaktır. Öğleden sonra bizi sadece üyelerin girebildiği bir kulüpte ağırladılar. Ardından İslamabad’a gidenlerin vazgeçemediği Cinnah Market’e revan olduk ve burada arkadaşlardan bazıları alışveriş yaptı. Biz de volta attık. Bu arada Türk okullarını ziyaret ettik. Pakistan’da Hizmet’e ait yaklaşık 20 okul var. 21’incisinin temeli de bizim huzurumuzda Multan’da atıldı. Temel atma töreninde bir tuğla koymak da bize nasip oldu. Pak-Türk okullar zincirinin halkalarından İslamabad okulunda akıllı tahtanın yanında akıllı masaları da gördük. Gerçekten de ilginç. Çocuklar oynayarak öğreniyorlar. Yine fizik ve kimya gibi ağır branşlar oyun formatı altında öğretiliyor. Bir diğer dikkat çeken husus ise laboratuvarlar oldu. Bunlar bize Şaban filmlerindeki deneyimleri (Şevket Altuğ) akla getirse de her türlü önlem alınmış. Sakar hocalar veya talebeler isteseler de laboratuvarları havaya uçuramazlar. Burada ilginç bir biçimde İslamabad’daki kulüpte iki asker kardeşle karşılaştık. Müçteba ve Murteza kardeşler... Birisi emekli, diğeri ise muvazzaf ve ordu sözcüsü. Saç ve sakal tipimiz birbirimize çok benziyor. Siirt milletvekillerinden Afif Demirkıran Bey bizi tanıştırırken ‘Akşam Murteza Beyi sizinle karıştırdım’ dedi. Gerçekten de Pakistan ordusunun sözcüsü sakallı ve karizmatik bir adam. Diğer kardeş de aynı şekilde sakallı ve karizmatik.

Devam edecek...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23