• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Psikolog Mehmet Emin Kızgın: Aile bakanı feminist kaynaklardan besleniyor

Yeniakit Publisher
2019-04-18 14:07:00 - 2019-04-18 14:11:13
Psikolog Mehmet Emin Kızgın: Aile bakanı feminist kaynaklardan besleniyor

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın, süresiz nafaka tartışmaları ve ‘cinsiyetsiz toplum’ projelerine karşı sessiz kalmasını eleştiren psikolog Mehmet Emin Kızgın, "Sayın Bakan maalesef feminist kaynaklardan besleniyor" dedi.

 Hakan Öztürk   yeniakit.com.tr 

Toplumun temel taşı aile kurumunun emanet edildiği Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın, süresiz nafaka tartışmaları ve 'cinsiyetsiz toplum' projelerine karşı sessiz kalması tepkilere neden olurken, yeniakit.com.tr’ye konuşan Psikolog Mehmet Emin Kızgın, "Sayın Bakan maalesef feminist kaynaklardan besleniyor" yorumunda bulundu.

İşte Psikolog Mehmet Emin Kızgın’ın açıklamaları...

Aile yapımız kaotik ve GDO’lu bir hale büründü

- Türk aile yapısının değişim ve dönüşümüne ilişkin gözlemleriniz nedir? Türk aile yapısı nereye doğru gidiyor?

İnsanın gelişimi ve değişimi gibi, toplumlar da gelişim ve değişim yaşamaktadır. Bu gelişim ve değişim bazen olumlu olur bazen olumsuz seyredebilir. Zaman ve zamanla ortaya çıkan durumlar kişileri etkilediği gibi toplumları da etkilemektedir. Değişim kaçınılmaz elbette. Her ne kadar olumsuza gidiyor desek de olumlu olarak birey olma, kendi taleplerini fark etme, eş seçiminde kişisel irade gibi konularda da olumlu değişimler görünüyor. Toplumların en önemli unsur ve olmazsa olmazı da ailedir. Toplum ve aile yapımız zaman içinde kollektiflikten, kök aileden yavaş yavaş koparak çekirdek aile yapısına dönüşmüştür. Bu dönüşüm zamanın ve teknolojinin çok hızlı ilerleyişinden dolayı sağlıklı bir dönüşüm ol(a)madı. Hızlı ve kuralsız dönüşüm oldu. Aile yapımız bir çok değerini yitirdi. Kaotik ve GDO’lu bir hale büründü. Aile kavramı ile birlikte başka bazı temel kavramlar ( karı-koca, anne- baba vb) anlam değiştirmeye başladı. Özellikle kuşaklar kavramı neredeyse yok oldu. Kavramlar esas anlamını yitirdi. Yerine sağlıklı ve olgun anlamlar da yüklen(e)medi.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Aileyi korumak ekonomiden ve savunmadan daha önemlidir!

- Aile ve toplumun korunmasına ilişkin devlet yetkilileri ve AK Parti hükümeti neler yapmalı?

Aile bir toplumun, milletin veya devletin temel direğidir. Olmazsa olmazıdır. Her millet-devlet kendi aile yapısını sağlam ve sağlıklı olarak korumak durumundadır. Bu, devletin temel görevidir. Ekonomiden de savunmadan da daha önemlidir. Meseleye devlet düzeyinde bakmak durumundayız. Herhangi bir parti önemli değil çünkü aile partiler üstü ve devletin temel taşıdır. Aile ve aile kavramı özellikle son yıllarda çok dejenere oldu. Devletin ve idarenin aileye sağlıklı bir gözle bakamadığını ve koruyamadığını gözlemlemekteyiz.

Nikah için gereken belgeler içine zorunlu olarak ‘evlilik eğitim belgesi’ eklenmelidir!

- Somut olarak neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?

Sağlıklı bir plan ve içerik ne yazık ki gözükmemektedir. Yapılması gerekenler konusunda da ciddi ve kararlı çözümler uygulanabilmeli. Özellikle ilgili uzmanlar kullanılarak sağlıklı aile ve sağlıklı toplum yapısı incelenmeli ve idare de bu görüşler çerçevesinde sağlıklı kararlar alabilmeli. Mesele sadece bürokrasiyle çözülebilecek bir durum değil.  Örneğin, nikah için gereken belgeler içine zorunlu olarak "evlilik eğitimi belgesi" eklenmeli.  Bu eğitim de belediyeler eliyle ilgili nitelikli uzmanlar tarafından verilmeli..

Batı vakıf ve dernekler üzerinden aile yapımızı bozuyor!

- Bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı üzerinden 162 pilot okulda uygulamaya konulan ve Akit’in ısrarlı yayınları sonrası tümden iptal edilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi, şimdi de Soros’un vakıfları üzerinden özel sektör eliyle devam ettiriliyor. Soros başta olmak üzere AB fonları tarafından desteklenen “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi” topluma nasıl bir zarar veriyor?

Batı toplumları (sebepleri ne olursa olsun) yüzyıllardır bizim ve bize benzer doğu toplumlarını istila edebilmek için çeşit çeşit planlar uygulayagelmişlerdir. Her bir planları istedikleri gibi olmamıştır ancak özellikle son çeyrek yüzyılda esas meselenin aile kavramı ve aile yapısının dejenere edilmesi fikrini benimsediler. Bunun için hem devletler hem güçlü vakıf ve dernekler üzerinde bizi ve aile yapımızı dejenere ve bozma adına ne varsa uygulamaya koydular. Başarısız da olmadılar, olmuyorlar.

Çok ciddi sorunlarla baş başayız!

“Cinsiyet eşitliği” kavramıyla nasıl bir hedef planlanıyor?

Özellikle cinsiyet ve cinselliği kullanır oldular çünkü bu kavramlar hassas ve insanların duygularını etkileyecek kavramlardır. “Cinsiyet eşitliği” kulağa hoş gelen, insanları etkileyen bir kavramdır. Ne yazık ki bizde de karşılığını buldu. Hem devlet hem birey hem toplum olarak kavramı irdelemeden üzerine atladık. Çok ciddi sorunlarla baş başayız. Doğrusu geleceğimiz de tehlikededir diyebiliriz. Ayrıca cinsiyet eşitliğinden ne anladığımıza bağlı. Cinsiyet eşitliğinin amacı, hukuki, ruhsal ve yaşam hakkı olarak eşitlik ötesine gitmezse sorun yok, yoksa kadın-erkek arasındaki fıtrat farkını yok etmek yaradılışa da, hukuksal bağlama da aykırıdır.

Devlete ve idareye çok büyük görev ve sorumluluk düşüyor!

- “Cinsiyetsiz toplum" projesi her alanda kendini göstermeye devam ediyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında müthiş bir cinsiyetsizleştirme, yani üçüncü bir cinsiyet diye tanımladıkları sapkın LGBTİ türevlerini meşrulaştırmaları olduğu görülüyor. Toplumsal açıdan, kültür ve inanç değerlerimiz açısından bu konuyu tehlikeli buluyor musunuz?

Esasında baktığımızda tehlike olarak görmek, o insanlara ağır bir bakış olabilir ancak   bu bir akım olmamalı, stigma da olmamalı. Bu  kavram ve yapılar yine özellikle belirtmek isterim ki sağlıklı-sağlıksız aile,birey ve toplum kavramıyla ilgilidir.  Çünkü aile yapısı sağlıklı ve  sağlam olur ve sağlıklı ve sağlam temeller üzerine oturtulursa bahsettiğiniz “cinsiyetsiz toplum, cinsiyet eşitliği” kavramlarının söylem içeriği de cılız olur. Siz çevrenizi sağlam tutarsanız oklar sizi ya etkilemez ya da çok az etkiler. Bizans surları yüzyıllarca çok güçlü oklara karşılık vermesine rağmen Fatih Sultan Mehmet Han’ın okları ve askerleri daha güçlü ve inançlı  oldukları  için dayanamadı. Bizim aile ve toplumumuz da ne yazık ki halihazırda Fatih’e karşı İstanbul surları gibidir. Burada devlete ve idareye çok ama çok büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.

Süresiz nafaka aileyi dinamitliyor!

- Boşanmalarda eşlerin ölünceye kadar maaş ödemesine bile yol açabilen süresiz nafakaya sınır geliyor. Sürenin 5 yıla indirilmesini ilişkin teklif TBMM'ye sunulacak. Siz “süresiz nafaka” tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve vekillere bu konuda nasıl bir öneriniz olabilir?

Bir uzman, bir baba  ve evlat olarak var olan nafaka ve boşanma kanunlarının çok sağlıksız ve aileyi dinamitleyen bir durum olarak görüyorum. Devletin anayasada belirtildiği gibi ailenin korunması konusunda yükümlülüğü vardır. Mevcut kanunlarımız ailenin korunması konusundan ziyade ailenin parçalanması  fikrini sanki desteklemektedir. Yasa koyucular bu tür konuları ne yazık ki tamamen siyasi ve bürokratik görebiliyor. Ancak bu zamanla ateş olup elimizi de yakabilmektedir. O zaman  bir çok şeyi kaybedebiliyoruz.

Esas olan her iki tarafında mağdur edilmemesidir!

- Yasa yapılara ne öneriyorsunuz?

Burada esas olan yasa koyucuların bizim gibi uzmanların görüşünü özellikle dikkate alabilmelidirler. Boşanma durumunda sanki her anlamda koca haksız, hukuksuz ve sanki kadın her daim haklı algılanmaktadır. Oysa burada esas olan her iki tarafında mağdur edilmemesi durumudur. Bu konuda bana göre aile mahkemelerinde özellikle ruh sağlığı çok önem arz etmektedir. Ayrıca aile mahkemelerinde ruh sağlığı personelinin de karara ortak edilmelidir. Süreç, 1 yıl ile sınırlanmalı. Haksız kazanca dönüş(türül)memeli. Nafaka alan tembelleş(tiril)memeli. Nafaka veren kamburlaş(tırıl)mamalı. Süresiz nafaka, adil değildir, kişinin  geleceğine ipotek koymaktır.

Başörtüsü, din, dava, inanç kavramları dejenere edildi!

- Türkiye’de yaşayan Müslümanlar, yıllarca başörtüsünün özgürleştirilmesi konusunda mücadele verdi. Gelinen noktada başörtüsü konusunda maalesef farklı bir sorun yaşıyoruz. Başörtüsü görünürde özgürleşti ama dini anlamını yitirmiş gibi görünüyor. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nasıl ki aile, toplum kavramları dejenere oldu ve değerlerini yitirdiyse ne yazık ki başörtüsü, din, dava, inanç vb kavramlar da insanlar tarafından dejenere edildi ve değerlerini değiştirttiler. Esasında sadece Müslümanların değil başka bir çok ideolojik ve inançsal değerler de dejenere oldu/edildi, değer yitimine uğradı. Burada esas konu bireyin sağlıklı yetiş(tiril)mesi konusudur. Birey sağlıklı olursa kavramlarda sağlıklı temeller üzerinde oluşur. Yaşam da sağlıklı olur.

Aile bakanı feminist kaynaklardan besleniyor!

- Aile Bakanlığının aile yapımıza ilişkin konularda feminist kaynaklardan etkilendiğini düşünüyor musunuz?

Bir kaynak kendisi ne ise kaynaktan çıkan ve akan suda odur. Gelinen noktada aile bakanlığının kuruluşundan beri dikkat ederseniz, bakanların kendisi feminist kaynaklardan gelmedir. Bakanlıklar, bakanların siyaseti ve riyaseti altında yol alır. Aile bakanlığı gelinen nokta da ailenin düzenlenmesi ve korunmasından çok ailenin tarumar edilmesi ve dağıtılmasından sanki sorumludur ve yetkilidir gibi bir durum içinde gözükmektedir. Aile içinde kadının güçlenmesi kötü bir şey değildir, mesele dengeyi yitirmemektir.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23