İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Danıştay saldırısının ETÖ’nün işi olduğunu ortaya koyan kararı, gözlerin saldırı sonrası Vakit gazetesini linç etmeye çalışan çevrelere çevrilmesine yol açtı. Siyaset ve hukuk camiası, müfterilerin Vakit’ten özür dilemesini bekliyor.
Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkeme Heyeti’nin; Danıştay saldırısının Ergenekon Silahlı Terör Örgütü tarafından organize edildiğini açıklaması, Danıştay saldırısını Vakit gazetesi ve dindar insanlara yıkmak isteyen zihniyeti deşifre etti.
KAMALAK: VAKİT HABERCİLİK YAPMIŞTIR
DİK DURUŞUNDAN DOLAYI KUTLUYORUM
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Danıştay saldırısının olduğu günlerde Anadolu’da Vakit adıyla yayın yapan gazetemizin başarılı bir gazetecilik örneği sergilediğini belirterek, “Ben Vakit’i kutluyorum. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile o zaman ki CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a sorun. O dönemde ikisi de önemli konumdaydı. Olayın yaşanmasının hemen ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ‘Laik Cumhuriyete karşı sıkılmış bir kurşun’ anlamında bir cümle kullanmıştı. Deniz Baykal ise ‘bu hükümetin eli kanlı’ demişti. Akan kanı Baykal hükümete bağlamıştı. O zor dönemde Vakit gazetesi olaylara ışık tutmaya çalışıyordu. Netice de görüldü ki; masum insanları suçlayanlar asıl itibariyle suç örgütüne destek veren kişilerdir. Vakit’in habercilik anlayışından ve dik duruşundan dolayı tebrik ediyorum” dedi.
TUNA: VAKİT’İN YAYINLARINI VE
BİZİM İDDİAMIZI MAHKEME TEYİT ETTİ
AK Parti Konya Milletvekili ve Hukukçular Derneği Eski Başkanı Avukat Hüsnü Tuna da, 2006 yılında huzursuzluk, istikrarsızlık çıkarma ve darbe hazırlığının altyapısı olarak Danıştay cinayetinin işlendiğini defalarca gündeme getirdiğini belirterek, “Bu cinayeti olumlayan, bu eylemi toplumu rahatsız edecek şekilde yönlendirenler, açıklama yapanlar bir yönüyle örgütün istediği doğrultuda hareket ediyorlar diye açıklamalar yapmıştık o dönemde. Bu açıklamalarımın ardından Tansel Çölaşan hakkımda dava açmıştı. Şimdi o zamanki Vakit‘in yayını ve bizim iddialarımız şu an mahkeme kararıyla teyit edilmiş oldu. Bu olay bir gazetenin yönlerdirmesiyle, hedef göstermesiyle ya da başörtüsü için verdikleri karar nedeniyle işlenmiş bir cinayet değildir. O yıllarda darbe hazırlığı, istikrarsızlık amacına matuf gerçekleştirilmiş bir eylemdir. Bugünkü mahkeme kararı ve deliler de bunu teyit etmektedir” dedi.
Tuna; “Vakit gazetesi o günkü yayınlarıyla habercilik çalışması yapmış durumdaydı. Kimseyi hedef göstermiş de değil. Bunu şunun için söylüyorum; Vakit gazetecilik yapmıştır. Aslında Vakit’in yaptığı gazeteciliği, terör örgütü Ergenekon kendi amacı doğrultusunda kullanmak istemiştir. Bu belirli dönemde açığa çıkmıştır, Vakit’in bir kusuru yoktur. Vakit o gün yapılan yayınla gazetecilik yapmıştır. Ama terör yapılanması istikrarsızlık çıkarmak amacıyla işlediği cinayeti sırf o günün iktidarına yükleyebilmek için başörtüsü gibi bir bahaneyi uydurmak istemiştir. Vakit’in o günkü yayınlarını da delil göstererek iddialarda bulunmuşlardı ancak bugün mahkeme kararıyla bunların iftira ve karalamaya yönelik olduğu ortaya çıkmıştır” dedi.
ÖZDAĞ: HAKİKATLER ER YA DA
GEÇ ORTAYA ÇIKIYOR!
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ise, hakikatlerin er ya da geç ortaya çıktığını söyledi.
O dönemde Vakit gazetesini suçlayanların “hedef gösterildik ve bunun karşılığında da bir meczup çıktı, cinayeti işledi” dediğini hatırlatan Özdağ; “Aynen Mehmet Emin Yalman, Malatya hadiselerinde olduğu gibi senaryolar uygulanmaya konuldu. O dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal toplum mühendisliği yapanların oyununa geldiler veya kasıtlı olarak Vakit’i ve Ak Parti hükümetini hedef göstermeye yönelik demeçler verdiler. Türkiye de bir toplum mühendisliği vardı. Millet iradesi üzerinde meseleleri manipüle eden, Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını başkalarına peşkeş çeken veya statükoyla beraber millet iradesini, milleti dışlayan bir yapı vardı Türkiye de. Bu Recep Tayyip Erdoğan ile özellikle 2010 referandumuyla daha çok ortaya çıkmaya başladı ve bu oyun bozuldu” diye konuştu.
“SEZER VE BAYKAL’I ÖZÜR
DİLEMEYE DAVET EDİYORUM”
Ergenekon terör örgütüne yönelik ortaya çıkan mahkeme kararıyla da bu oyunların bir kez daha bozulduğunu söyleyen Selçuk Özdağ, “Hakikatler ergeç ortaya çıkma gibi bir alışkanlığa sahiptirler, mutlaka ortaya çıkarlar. İşte ortaya çıktı. Şimdi o iftiraları atanlar utanmalıdırlar, özür dilemelidirler. Hatta Türkiye ayıplı demokrasiden çıktığı için sevinmelidirler. Eğer bilinçli yapmadılarsa milletten özellikle o dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal özür dilemelidirler. Tabii o günkü medya ve medya mensupları da bu noktada iftira ve karalama kampanyalarına çanak tuttukları için özür dilemelidirler. Ben Vakit’e atılan iftiralar nedeniyle özür dilemeye davet ediyorum” dedi.
Türkiye’de artık hiç kimsenin toplum mühendisliğine soyunmaması gerektiğinin altını çizen Özdağ, “1960’dan bu yana hangi karanlık işler, faili meçhuller ve toplumsal olayları kim yapmışsa Danıştay olayını da onlar yapmıştır. İç ve dış mihrakların statükoyu korumak ve Türkiye’deki yeraltı ve yerüstü kaynaklarını işbirlikçilere peşkeş çekmek adına manipülasyonlar yaptığını düşünüyorum. Eğer Vakit’e ve o günkü hükümete karşı iftira atanlar toplum mühendislerinin bir parçası değiller ise Türkiye’de iç ve dış egemen güçlerin bir uzantısı değiller ise özür dilemelidirler. Eğer arka planını bilmeden o günkü ellerindeki bilgilere göre bu işi yaptılarsa da mutlaka ve mutlaka özür dilemelidirler. Aksi halde yok eğer kasıtlı yaptılarsa ve malûm mihraklarla işbirliği içinde iseler zaten özür dileme erdemliğini gösteremezler” diye konuştu.