Kimler koronavirüs aşısı olmak zorunda? | Koronavirüs salgınına karşı tüm dünya büyük bir savaş veriyor. Bilim insanları salgının sona ermesi için aşının son derece önemli olduğunu belirtiyor. Buna rağmen sosyal medyada şehir efsaneleri dolaşıyor ve ilinçsiz yorumlar insanların akıllarını karıştırıyor. Peki, koronavirüs aşısı kime yapılacak? | Koronavirüs aşısı yaptırmak zorunlu mu? | Doktorlar Çin aşını yaptıracak mı?
Çin aşısı güvenli mi? | Koronavirüs salgını sebebiyle dünyanın dört bir yanında her gün binlerce insan yaşamını yitiriyor. Salgınını bitmesi için bilim insanları toplumların aşılanması gerektiğini belirtiyor. Türkiye aşı kültürü gelişmiş ülkeler arasında yer alıyor. Buna rağmen son zamanlarda sosyal medyada yapılan bazı yorumlar insanların akıllarını karıştırmaya başladı. Peki, koronavirüs aşısı zorunlu olacak mı?
Hangi aşıyı olmalıyız? | Koronavirüs aşısı zorunlu mu olacak?
Koronavirüs aşısının kimlere yapılacağı ve zorunlu olup olmayacağı merak ediliyor. Koronavirüs aşısının kademeli olarak vatandaşlara uygulanması bekleniyor. Yerli aşının ise nisan, mayıs gibi yapılmaya başlanması bekleniyor. Aşının zorunlu olmayacağı ancak ikna yoluyla uygulanmaya çalışılacağı gelen haberler arasında.
Aşıyla ilgili olarak Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, aşı olacağını belirtti.
Bu yöndeki tartışmaların vatandaşların kafasını karıştırabileceğini belirten Ceyhan, Türkiye'nin şu an için anlaşma yaparak teminini sağladığı aşının Sinovac aşısı olduğunu anımsattı. Ceyhan, "Ortadaki gerçek şu ki, en azından belli bir süre Pfizer BioNTech ortak aşısının girme durumu yok. Bu nedenle böyle bir seçim için insanların kafa yormasına, tartışmasına hiç gerek yok. Türkiye'ye inaktif Sinovac aşısı gelecek. Şu an için almaya karar verilmiş, anlaşmaları yapılmış bir aşıyı, bir diğeriyle karşılaştırarak kafaları karıştırmanın bir anlamı yok. Şu an Türkiye için elimizdeki aşı Sinovac" dedi.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, şu ana kadar Faz-3 çalışmalarında sona yaklaşmış aşıların hiçbirinde ciddi sorun bulunmadığının altını çizerek, aşı yerinde kızarıklık, şişlik, ağrı ya da genel anlamda kırıklık gibi bulgular dışında yan etkiye rastlanmadığını söyledi.
Sinovac aşısının güvenilirlik ve etkinliğine ilişkin de Ceyhan, “Söz konusu olan Sinovac aşısında da güvenlikle ilgili bir endişem yok benim, ancak etkinliği ele alınabilir. Ben bir defa kendim hemen olacağım. Diğer insanların da şu bilinçle hareket etmesi lazım, Türkiye'de zorunlu aşı uygulaması yok, kimseye zorla aşı yaptırılmayacak. Dikkat edilmesi gereken iki nedenle aşılanılması gerekiyor. Birincisi, karşınızda öyle bir hastalık var ki, şu anda toplumda son derece yaygın bir durumda. Neredeyse her karşılaştığımız 20-30 kişiden biri virüs pozitif çıkıyor ve insanların bir kısmı da hastalığa yakalandığında yaşamını yitiriyor. Böyle bir hastalığa karşı hiçbir güvenlik endişesi duymadığımız, etkinliğiyle ilgili tartışmalar olsa da ortada bir aşı var. Velev ki bu aşı yüzde 50-60 koruyor ve diğer aşı gibi yüzde 95 koruyor. Her şeye rağmen bu aşıyı yaptırmak lazım, çünkü yüzde 50 bile korusa böyle bir hastalıktan yüzde 50 oranında korunmak çok önemlidir” diye konuştu,
Ceyhan, ikinci olarak aşının bireysel korunmanın yanı sıra toplum sağlığının korunması için de yapılması gerektiğini vurgulayarak, "Aşılama ile toplumun belli bir kısmını bağışık hale getirerek salgının sonlanması amaçlanıyor. Eğer toplumda ciddi bir oranda aşı yapmayan kişi olursa bu amaca ulaşılamaz. Bu durumda salgın aşı yaptıranlara rağmen yine devam edecek" uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Ceyhan, aşı Türkiye'ye geldiğinde kendisinin de aşı olacağını belirterek, "Hiç şüphesiz, mutlaka aşı olacağım. 'Hangi aşıyı olacaksın' tartışmasının bitmesi lazım. Devletin getirdiği aşıyı olacağım." dedi.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık salgının doğurduğu kötü sonuçlar ve kendiliğinden durmayacağı öngörüsü nedeniyle tüm dünyada aşı çalışmalarının bugüne kadar görülmemiş şekilde ve inanılmaz hızla ilerlediğini söyledi.
Bazı aşıların Faz-3 çalışmalarının bitmek üzere olduğunun altını çizen Balık, acil durum ruhsat prosedürü ile kullanılmaya başlanan aşıların bulunduğunu anımsattı.
Balık, aşıların çoğunluğunun inaktif virüs aşısı olmak üzere 6-7 farklı tipte ve genellikle 2-4 hafta ara ile yapılan iki doz gerektirdiğini aktararak, "Türkiye'de şu an 'yeni nesil biyoteknolojik üretim mRNA aşısı' ile bir Çin aşısının (inkatif virus aşısı) Faz-3 klinik çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalar farklı şehirlerde üniversite hastaneleri ve sağlık bakanlığı eğitim araştırma hastanelerinde yapılmakta. Bu aşılar, 1 milyon doz üzerinde yapılmasına rağmen şu ana kadar hem dünyadan hem de ülkemizden bu aşılarla ilgili önemli bir yan etki bildirimi yapılmadı. Buna karşın Kovid-19'a karşı da oldukça etkin oldukları görülmektedir." bilgisini paylaştı.
Yerli aşı üretim çalışmalarının devam ettiğine işaret eden Balık, iki aşıda bugünlerde Faz-1 denemelerine başlandığını dile getirdi. Bunlardan birinin, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) listesine de girdiğini ifade eden Balık, "Eğer her şey yolunda giderse yaz aylarında kendi aşımız da süreçlerini tamamlayıp kullanıma girebilecektir." dedi.
Prof. Dr. Balık, sözlerine şöyle devam etti:
"Ben kendime Sinovac aşısı yaptırdım. Yani halkımızın Türkiye'de kullanıma girecek aşılarla ilgili bir güvensizliğe kapılmasına gerek yok. mRNA aşısının da genetik yapımızı değiştirmesi mümkün değil. Türkiye'de aşılar kullanıma girmeden önce çok kapsamlı güvenlik testlerinden geçirilir. Bu aşıya Çin aşısı denilmesinin de yanlış algıya neden olduğu görülüyor. Aslında bu inaktif aşıdır, çok eski bir aşı üretim tekniği ve birçok ülke tarafından rahatlıkla da üretilebilir. Üretim zorluğu nedeniyle ve çok fazla miktarda aşıyı kısa sürede üretebilme potansiyeli nedeniyle ancak Çin, Hindistan gibi yüksek aşı üretme potansiyeli olan ülkelerden temin etmek zorunluluğu olduğunu hatırlatmakta yarar var. Türkiye, Endonezya ve Brezilya ile birlikte bu aşının Faz-3 çalışmalarına katılarak fazla miktarda aşıyı öncelikli temin etme şansını yakaladı. Bakanlığımız bir ön ödeme yapmaksızın 50 milyon doz aşı için bağlantı yapmış oldu. Bu şekilde ve üstelik aşıya ilk erişen Türkiye'den başka bir ülke yok sanırım. Aşı üreten ülkeler, ilk önceliği kendine ve önceden ödeme yapan ülkelere vereceklerdir."
