Cesedinin yakılmasını isteyen Özdemir İnce'den Erdoğan'a skandal sözler! Hadi oradan hadsiz
Cesedinin yakılmasını tercih ettiği için ya Fransa’da ya da ABD’de ölmeye çalışacağını açıklayan Cumhuriyet gazetesi yazarı Özdemir İnce, yine Tayyip Erdoğan'a olan kinini kustu.
Cesedinin yakılmasını tercih ettiği için ya Fransa’da ya da ABD’de ölmeye çalışacağını açıklayan Cumhuriyet gazetesi yazarı Özdemir İnce, yine Tayyip Erdoğan'a olan kinini kustu. Milyonlarca kişinin oyunu alan Cumhurbaşkanı'na ağza alınmayacak hakaretler eden hadsiz İnce, yazısında özetle şunları kaydetti:
"Bu şanlı, sol anahtarlı haykırış Adnan Menderes’in ağzına da yakışmamıştı. R.T. Erdoğan’ın ağzına hiç mi hiç yakışmıyor. Birisi demokrasinin kibar katili, öteki demokrasiyi küfür ve haram sayan bir Başyüce! Halkçılık kim siz kim? Halk sizin için köle ve reayadır. Adnan Menderes hiç olmazsa hakaretsiz ve küfürsüz konuşurdu. Adnan Menderes muhalefetteydi, yeri ve rolü belliydi, rol çalmıyordu, zar tutmuyordu. Millete söz hakkı tanıyacağını vaat ediyordu, beceremedi ya da istemedi. R.T. Erdoğan’a gelince: Milletin sesini kesip canını aldıktan sonra cinayet mahalindeki parmak izlerini silmek için çabalıyor, gürültü yapıyor.
R.T. Erdoğan’nın zaman içinde ve kendi etrafında sürekli dönüşlerini “mağduriyet edebiyatı” olarak tanımlanıyor ama bu çok daha başka bir şey. Mağduriyette bir tür yalvarma ve zavallılık vardır. Bu başka bir şey, bu davranışta bir tür horozlanma, dediğim dedik çaldığım düdük hali, bir tür megalomanya var. Sonunda şantaja dönüşüyor. Haraç kesme raconu!...
Demokrrat Parti’in kurucu dörtlüsü (Celal Bayar, Adnan Merderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü) demokrasiye susadığı için mi Demokrat Parti’yi kurdu? 1936 doğumluyum, herkes yutsa ben yutmam bu zokayı! Dörtlü Takrir sahipleri demokrasi meftunu oldukları için değil toprak reformuna karşı oldukları için parti kurdular. Doğu Anadolu’nun Kürt beylerini, tarikat şeyhlerini, aşiret reislerini ve topyekûn toprak ağalarını korumak amacıyla demokrasi adını yem gibi kullandılar. “Yeter söz milletindir!” derken aslında “Bundan böyle söz toprak ağalarının, aşiret beylerinin ve tarikat şeyhlerinindir!” demek istiyorlardı. Zaten böyle de oldu!
14 Mayıs 1950’de, CHP’nin çoklu parti yönetimi ortamında altın tepside sunduğu iktidar şansını Demokrat Parti (kullanamadı değil) kullanmadı. Oysa CHP yardıma hazır beklemekteydi. 27 Mayıs rejimini izleyen koalisyondan (CHP&AP) sonra iktidara tek başına gelen Adalet Partisi (1965-1971) dahil iktidara gelen bürtün sağ partiler demokrasiden uzaklaşmak, laik düzeni törpülemek için ellerinden geleni yaptılar. Demokrasi gerçekleşmedikçe seçmen kitlesi bilinçsiz yığınlara, yığışımlara dönüşerek kötürümleşti, demokrasi ülküsünü yozlaştırdı ve artık yozlaşma bir ortaklığa, ortakyaşarlığa (sembioz) dönüştü. (...)"