24 Haziran’da başbakanlık makamının kalkacağını hatırlatan Murat Bardakçı, bu durumun kendisine son Sadrazam Tevfik Paşa’yı hatırlattığını yazdı.
Tarih araştırmacısı, gazeteci ve yazar Murat Bardakçı, köşesinde 24 Haziran seçimlerinde Binali Yıldırım’ın görevinin sonlanmasını değerlendirdi. Ayrıca Bardakçı, Tevfik Paşa hakkında az bilinen bir mühür karmaşasını da aktardı. İşte Bardakçı’nın yazsının ilgili bölümleri şöyle:
Başbakanlık makamı iki ay sonra yapılacak seçimlerin ardından tarih olacak ve Binali Yıldırım tarihe “Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı” diye geçecek! İmparatorluk senelerimizin başbakanlık makamı olan “Sadaret”in 1922’de tarihe intikal ettiği sırada memleketin büyük şaşkınlıklar yaşamakta olduğunu, hattâ ortaya bir de “mühür” sıkıntısının çıktığını bilir misiniz?
Muhalefetin “çatı adayı”nın kim olacağını yahut partilerin alacakları oyların oranlarını tartışmakla meşgulüz ama 24 Haziran’dan sonra yaşanacak asıl değişikliği düşünmüyor ve konuşmuyoruz.
24 Haziran seçimlerinden sonra başbakanlık ile beraber daha birçok makam, meselâ devletin en yüksek bürokratik mevkii olan “Başbakanlık Müsteşarlığı” da tarihe intikal edecek. (…)
Başbakan Binali Yıldırım da Meclis’in önceki günkü Genel Kurul toplantısında konuşurken bu değişikliğe temas etti, “Belki gidip de gelmemek, gelip de görmemek var. Birbirimize hakkımız geçmiştir” dedi ve “son başbakan” olarak helâllik istedi.
Zira 24 Haziran’dan sadece bir gün sonra ismi açıkça konmamış olsa bile “başkanlık” sistemine geçilecek ve hazırlıksız olanlar hayli şaşıracaklar...
Türkiye, önümüzdeki günlerde gelecek olan bu değişikliği aslında daha önce, 1922 Kasım’ında da yaşamış, altı asırlık Osmanlı İmparatorluğu’nun son sadrazamı yani başbakanı olan Tevfik Paşa da tarihe imparatorlukla beraber süzülmüştü.
Ahmed Tevfik Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun son sadrazamıydı. Kırım hanlarının soyundan geliyordu, İstanbul’da 1843’te doğdu, uzun bir ömür sürdü ve hayata 93 yaşındayken, 1936’nın 6 Ekim’inde yine İstanbul’da veda etti.
Son Padişah Sultan Vahideddin’in hem dünürü, hem de son sadrazamı idi ve çöküş günlerinin bütün yükünü neredeyse tek başına omuzlamıştı...
Büyük Millet Meclisi’nin 1922’nin 1 Kasım’ında saltanatı kaldırmasından sonra bakanlarını topladı, ne yapılması gerektiğini tartışmaya açtı ama kabine üyeleri durumu değerlendirmek yerine Paşa’ya peşpeşe istifalarını verip gittiler!
KENDİNE YEDİREMEDİ
Babıâli’den çıkan Tevfik Paşa saraya gidip durumu Sultan Vahideddin’e bildirmek yerine Ayaspaşa’daki konağına geçti, hükümdara “grip olduğu” haberini gönderdi, tam 13 gün boyunca herkesle temasını kesti ve konağından dışarıya adım atmadı. Paşa o sırada 79 yaşında idi ve üç çeyrek asırdır nimetini gördüğü hanedanın son padişahına nâzırları, yani bakanları tarafından terkedildiğini söylemeyi kendisine yedirememişti!
Tevfik Paşa, konağından Sultan Vahideddin’in 17 Kasım sabahı İstanbul’u terketmesinden sonra artık sadrazam değil, sıradan bir vatandaş olarak çıkabildi, zira artık kendisinin ve hükümetinin bağlı olduğu bir hükümdar mevcut değildi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son sadrazamı, tarihlere “imparatorluğun cenazesini kaldıran adam” olarak geçti.
O günlerde bir de “mühür” şaşkınlığı yaşandı...
Padişahların üzerinde tuğralarının kazılı olduğu “mühr-i hümâyun”larını, yani aynı zamanda devlet mührü olan şahsî mühürlerini sadrazamlık makamına getirdikleri kişiye teslim etmeleri ve başka bir sadrazam tayin ettikleri zaman mührü eski sadrazamdan alıp yenisine vermeleri asırlar öncesine dayanan bir protokol âdeti idi...
ELDE KALAN MÜHÜR
Sultan Vahideddin dünürü Tevfik Paşa’yı sadaret makamına getirdiği zaman mührünü de vermişti ama Paşa, padişahın 17 Kasım 1922 sabahı Türkiye’den ayrılması üzerine mührü iade edecek bir makam bulamadı. Elinde kalan mührü vefatına kadar muhafaza etti, son günlerinde “Ben mührü iade edecek padişah bulamadım. Bu mühür devletin şerefidir, dikkat edin, antikacılara falan gitmesin” diyerek daha önce Sultan Vahideddin’in büyük kızı Ulviye Sultan ile evli olan oğlu İsmail Hakkı Okday’a verdi. Mühür, Okday’ın 1977’deki vefatından sonra kızı ve dolayısiyle Sultan Vahideddin’in büyük torunu olan Hümeyra Hanımsultan’a (Özbaş), onun 2000 yılında vefat etmesi üzerine de çocuklarına intikal etti.
Mühür, şimdi Tevfik Paşa’nın torunlarında bulunuyor.