Batılı sosyolog Frank Furedi, "Fikirlerin Savaşı" (Battle of Ideas) konferansında Batı medeniyetinin yaşadığı buhranın röntgenini çekti. Furedi'ye göre sorun halkta veya sosyal medyada değil; bizzat Oxford ve Cambridge gibi "seçkin" merkezlerin hakikate olan inançlarını yitirmesinde.
Batılı sosyolog Frank Furedi, "Fikirlerin Savaşı" (Battle of Ideas) konferansında Batı medeniyetinin yaşadığı buhranın röntgenini çekti. Furedi'ye göre sorun halkta veya sosyal medyada değil; bizzat Oxford ve Cambridge gibi "seçkin" merkezlerin hakikate olan inançlarını yitirmesinde.
Batı dünyası, kendi değerlerini bizzat kendi elleriyle inşa ettiği kurumlar üzerinden imha ediyor. Macar asıllı İngiliz sosyolog Frank Furedi, Londra'da düzenlenen 2025 Battle of Ideas oturumunda yaptığı konuşmada, Avrupa'nın yaşadığı "güven ve hakikat krizinin" kaynağının aşağı tabakalar değil, bizzat yönetici elitler olduğunu itiraf etti.
BBC’nin güvenilirliğini yitirdiğini, Oxford ve Cambridge mezunu "diplomalı" sınıfların hoşgörüsüzlüğün mimarı haline geldiğini belirten Furedi'nin konuşmasından öne çıkan çarpıcı tespitler şöyle:
"Halk çok fazla şey biliyor"
Öncelikle meseleye tarihsel bir perspektiften bakmakta fayda var. "Düşünülecek çok fazla şey var, bilgi bombardımanı altındayız" şeklindeki şikâyetler yeni değil. Bunu ilk dile getirenlerden biri Roma İmparatorluğu'nda Seneca idi. O dönemde ortalıkta dolaşan parşömen sayısı arttığında, bu durumun "seçim yapma anksiyetesi" yarattığı iddia edilmişti.
Son 2000 yıla baktığınızda, ne zaman yeni bir medya aracı çıksa –ister kitaplar, ister 19. yüzyılda işçi sınıfı için basılan gazeteler olsun– seçkinler arasında hemen bir panik havası eser: "Halk neyin doğru olduğuna nasıl karar verecek? Otoritemiz sarsılacak mı?"
Çürüme aşağıdan değil, "yukarıdan" geliyor
Ancak bugünü geçmişten ayıran çok belirgin, ontolojik bir fark var. Bugün halk arasında var olan "güven kaybı", seçkinlerin (elitlerin) kendi kendilerine olan inançlarını kaybetmeleriyle, yani bir "özgüven iflasıyla" örtüşüyor.
Şunu açıkça not etmek gerekir: Artık onlara "elit" demekten bile imtina ediyorum çünkü saygın bir elit gibi davranmıyorlar. Bugün Batı'da hakikate en az inananlar, bizzat bu elitlerin kendisidir.
"Hakikatin olmadığı", "doğruluğun akışkan veya göreceli olduğu" fikri nereden çıktı sanıyorsunuz? Bu zehirli fikirler sosyal medyadan veya sıradan halktan çıkmadı. Bu fikirler, hayatı sorgulayan işçi sınıfından da neşet etmedi. Bu çürüme tepeden, yukarıdan geliyor.
Bugün hakikat diye bize dayatılan o şüpheli fikirler, varoşlarda yaşayan insanlardan değil; elit üniversitelerden, seçkin kültür kurumlarından geliyor. Yüzyıllardır savundukları "hakikat" kavramına artık kendileri bile inanmıyorlar.
Diplomalı seçkinler
Hoşgörü kavramını tartışmaya açanlar, hatta hoşgörüyü bir zaaf olarak görenler kimler? Bunlar eğitimsiz insanlar değil; bilakis Oxford ve Cambridge mezunu, yüksek eğitimli kişiler. Artık hakikatin kendisinin çok "kaygan" bir zemin olduğuna ve "hoşgörü" kavramının bile sorgulanması gerektiğine inanıyorlar.
Eski İngiltere Başbakanı David Cameron'ın "Hoşgörüye karşı daha fazla hoşgörüsüz olmalıyız" dediğini hatırlıyorum. Farklı fikirlere açıklık anlamına gelen liberalizmin temel ilkesini bizzat kendileri, kendi elleriyle ihlal ediyorlar.
Biyolojik cinsiyet meselesine bakın. "Sadece iki cinsiyet olduğu fikri bir yanılsamadır" diyen kim? Bu fikir İngiltere'nin yoksul mahallelerinden mi çıktı? Hayır, yukarıdan, o steril akademik odalardan geldi. Tarihimizi sorgulayanlar, geçmişi revize etmeye çalışanlar yine onlar.
Kurumsal medyanın intiharı
Medyaya güven konusuna gelirsek... Dürüst olacağım, popüler yayıncı Joe Rogan'dan şahsen hiç hazzetmem. Ama bugünlerde Joe Rogan'a BBC'den daha fazla inanıyorum.
Ben gençken, 35-40 yaşlarımdayken BBC güvenilir bir bilgi kaynağıydı. Ama bugün Ukrayna'dan Orta Doğu'ya kadar birçok konuda BBC'yi dinlediğimde çok dikkatli olmam gerekiyor. Çünkü yayınları son derece "maksatlı" (tendentious) ve haberi sunuş biçimleri, gerçeği perdeleyecek kadar seçici.
Yani bugün bir "yalan haber" (fake news) sorunuyla karşı karşıyayız; ama bu sorunun kaynağı toplumun en tepesindeki, hiç beklenmedik yerler.
Steril yalanlardansa, "kirli" hakikati tercih ederim
Elitler arasındaki bu "kendine inanç krizi" aşılana kadar Batı'nın sorunu derinleşerek devam edecek. Toplumu bir arada tutacak ortak bir hikayeye, ortak kurumlara ihtiyaç var ama bu inancı yitirdiler.
Bu noktada sosyal medya, tüm karmaşasına rağmen önemli bir işlev görüyor. Çünkü ilk kez, sesi uzun zamandır bastırılmış olan insanların seslerini bulmalarına olanak sağladı. Evet, bu çok "dağınık" ve "kirli" bir süreç. Ama ben, insanların sesinin duyulmasını engelleyen o "steril" elitist ortam yerine; insanların dürüstçe konuşabildiği, fikirlerin çatıştığı o "dağınık" platformları tercih ederim.
Hakikate giden yol, seçkinlerin onayından değil, insanların seslerini özgürce yükseltip dürüstçe konuşabilmesinden geçer.
Konuşmacı: Frank Furedi Unvan: Sosyolog / Yazar Tarih: 4 Kasım 2025 Platform: Battle of Ideas 2025, Londra
Baran Haber