• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Abdullah Ağar merak edilen soruyu cevapladı! ABD yeni bir oyalama taktiği mi uyguluyor?

Yeniakit Publisher
2019-07-25 13:06:00 -
Abdullah Ağar merak edilen soruyu cevapladı! ABD yeni bir oyalama taktiği mi uyguluyor?

Güvenlik Stratejileri Uzmanı Abdullah Ağar Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik planladığı askeri harekat ile ilgili ABD’nin yeni bir oyalama ve aldatma taktiği geliştirebileceğine dikkat çekti. Ağar, “Coğrafyada YPG-PKK’yı boğabilecek tek güç Türkiye. Onun da ABD tarafından oyalanmak, avutulmak, yanıltılmak, şaşırtılmak, aldatılmak, kandırılmak, geciktirilmek ve engellenmek gibi bir sorunu var” dedi.

 İsmail Uğur  yeniakit.com.tr 

ABD ile Türkiye arasında “Güvenli bölge” ve Fırat’ın doğusuna yönelik yapılan görüşmeler sürerken, yeniakit.com.tr’ye konuşan Güvenlik Stratejileri Uzmanı Abdullah Ağar, ABD tarafından bölgeye yönelik uygulanan politikanın kısa vadede kendisine kazandırsa bile orta ve uzun vadede ABD açısından büyük bir belirsizlik ve karanlık oluşturacağını söyledi. Ağar, “ABD’nin gününü ve gündelik menfaatleri bugün kurtarıyor, bu doğru ama geleceği bulanıklaştırarak, bilinmez öngörülemez bir karanlık da üretiyor. Yani bu bilinmezlikte, hayallerle süslü Armegedon ya da Melheme-i Kübra, öyle kurguladıkları gibi filan gitmeyebilir” diye konuştu.

Yeni bir oyalama durumu mu?

Güvenlik Stratejileri Uzmanı Abdullah Ağar, ABD’nin “güvenli bölge oyunu” ile Türkiye’yi bir kez daha aldatmaya ve oyalamaya çalıştığına dair güçlü emareler bulunduğuna dikkat çekere şunları söyledi:

Yine yeni bir oyalama, avutma, yanıltma, şaşırtma, aldatma, geciktirme ve engelleme durumuyla mı karşı karşıyayız? ABD’li Temsilci James Jeffrey Türkiye’de iken Centcom Komutanı Kenneth McKenzie ve Jeffrey’le eşgüdüm diplomat William Roebuck, işlediği terör suçlarından dolayı Türkiye’nin başına 4 milyon ödül koyduğu ve şu anda Suriye’nin kuzeyinde ABD adına proxy terör yapılanması YPG’yi güden elebaşı ile görüştü. Bunu; ABD’nin çok ata oynama temel refleksi ile; hem Türkiye’yi hem de YPG/PKK’yı, hatta diğer örgüt ve devletleri kendi hedef ve menfaatleri doğrultusunda çoklu eksende kullanma isteğinin bir parçası gözüyle, Türkiye’nin duyarlılığını, hassasiyetlerini, reflekslerini, tepkilerini ölçme refleksiyle, Türkiye’ye; ‘Alış artık (!)’ göndermesiyle, YPG/PKK’ya özgüven (arkandayım mesajı) verme çabasıyla, Türkiye’nin olası Menbiç ve Fırat’ın doğusu harekâtına karşı askeri ve diplomatik bir mesaj verme isteğiyle değerlendirebilirsiniz. Ama şunu da düşünmelisiniz: ABD bütün bunları yaparken hiçbir şekilde kural, değer ve ilke tanımıyor. Türkiye’nin kavramsal değerlerine karşı herhangi bir hassasiyet üretmiyor.

ABD ilkesizliğini ve despotizmini biliyoruz artık

Ağar, ABD’lilerin YPG’nin PKK ile bağını zaten kabul ettiklerine işaret ederek, ABD’nin kural tanımaz tutumunu şu ifadelerle dile getirdi:
ÖNE ÇIKAN VİDEO

James Jeffrey Ankara’ya gelmeden önce katılmış olduğu Aspen Security Forum’da da; ‘ABD tarafından da terörist kabul edilen PKK ile YPG’nin bağını, YPG-PYD’nin bir PKK türevi olduğunu bildiklerini, ama yine de YPG’nin müttefikleri olduğunu’ ifade etmişti. Bilinen ve ikrar edilen bu terör bağına rağmen ABD’nin bu terör örgütünü müttefik olarak kabul etmesi, menfaatleri uğruna ABD’nin hiçbir ilke, değer ve ölçü tanımadığı anlamına, daha da ötesi ABD adına büyük bir karambole karşılık gelir. Sonuçta normlara, ilkelere, değerlere, ölçülere bağlılık elle tutulur bir kazanç değildir, ama orta ve uzun vadede son derece önemli etkiler üreteceği de bilinir. Belli ki ABD’liler orta ve uzun vadeyi çok önemsemiyorlar. Öte tarafıyla ABD’li bu karar verici ve uygulayıcılar ikrar ettikleri PKK ve türevleri ile doğrusal-dolaylı-asimetrik bağ-ilişkileri nedeniyle büyük bir suç ve dahi kendi yasalarını hiçe sayarak daha büyük bir suç işlemiyorlar mı? Kod Mazlum Kobani, başta Irak ve Türkiye’den transfer 13.000 dağ kadrosu PKK’lı teröristi içinde barındırdığını bile bile YPG/PYD/DSG ile iş yapmayı, onu müttefik olarak kabul etmeyi; ABD adına muhakeme edecek, irdeleyebilecek, sonuçlarını öngörebilecek, dava/dert edinip-hesabını sorabilecek bir ‘iç mekanizma’nın olmadığı da belli bir gerçek. Aynı ABD’nin kendi çıkarlarının terörist olarak tanımladığı yapılarla, bırakın doğrusal ve yakın ilişkiyi, uzak-aracılı-dolaylı hatta bilmeden bağ kuran ‘başka’ tüm kişi-kurum ve devletleri nasıl cezalandırmaya kalktığı, baskı altına aldığı ve yaptırım uyguladığı da bir başka gerçek. Ama ‘kendi ikrarlarıyla sabit’ terörle bağ kuranlar kendi ‘iç’ yapıları, ABD menfaatleri zannıyla kendi uygulayıcı-karar vericileri olunca durum, demek ki çok değişik! Bu koşullarda ve günümüz konjonktüründe ABD temel karinesinin; ‘aklını/gücünü güdenlerin’ menfaatleri olduğu da artık öğrendiğimiz bir gerçek.

Türkiye’yi darbeyle yıkmaya, terörle boğmaya çalıştılar

Ağar, uzunca bir süredir Türkiye’nin içeriden ve dışarıdan büyük saldırılarla zayıflatılmaya çalışıldığını da şu ifadelerle dile getirdi:

Tabi bu fiili durum, uygulamalar ve stratejiler bu kadar doğrusal ve bu kadar basit değil. Sonuçta çok eksenli-aktörlü-devletli-örgütlü-kapsamlı-katmanlı-kavramlı-zamanlı ve alanlı asimetrik ve doğrusal bir muameleden bahsediyoruz. Örneğin; bilinçli ve sistematik bir şekilde estirilen rüzgarlar ‘ve ver mehterlerle’ Türkiye’nin nasıl Neo-Osmanlıcı/Halifeci/Sünnici/İhvancı ve Radikalizm üreten yapı ve kavramlarla nasıl iltisaklandırıldığını, tuzaklara nasıl itildiğini, tuzak süreçlerinin nasıl gerekçelendirildiğini, Ortadoğu’nun düşmanlıklarına ‘bir taraf ve sorunun bir parçası olarak’ nasıl çekildiğini, buralardan nasıl ötekileştirildiğini ve yalnızlaştırıldığını, nasıl otokrat-diktatör-baskıcı olarak tanımlandığını, sosyolojik birlikteliğin ve toplumsal bağların buralardan nasıl zayıflatıldığını, siyasetin nasıl kırılganlaştırıldığını ve nasıl operasyonlara maruz kaldığını, geçmiş ve gelecekteki dış etkilerin buralardan nasıl gerekçelendirildiğini de anlamak gerek. Türkiye’nin bu kısa dönem kronolojisinde;  Hendeklerle bölünmeye, darbeyle yıkılmaya, terörle boğulmaya, darbe sonrası dağlarda, ordusu bozguna uğratılmaya, Neo-Osmanlıcı-Otokrat-Sünnici-İhvancı istenç-ilgi-itham ve yaftalar eşliğinde oluşan eleştiri ve gerekçelerle diğer milli güç unsurlarına yapılan diğer saldırılarla nasıl dibe tam itilmeye kalkıldığına dair can alıcı bir fotoğrafı var. FETÖ’nün küresel uygulayıcısı olduğu Dinler Arası Diyalog ve Ilımlı İslam daha hiç anlaşılmadığı için de bu kavramsal tehdit deşifre edilmekten ve köken mücadele yapılabilmekten çok çok uzak. Bütün bunlar ve benzer uygulamalarla dizayna maruz kalan Ortadoğu’da geleceğe dair başka başka bozgunların ve düşmanlıkların alt yapısının oluşturulduğu ve kilometre taşlarının döşenmesi ise bir başka gerçek.  Öte yanıyla ABD’nin bu tutumu, oluşturduğu örnek ve etkilerle, bölgede pek çok güç ve etki odağının ilkesizlikleri-ölçüsüzlükleri ve kurnazlıkları benimsemesine yol açıyor. Yani bir de böylesine büyük bir derinleşen tehdit söz konusu.

Belli ki Trump esip gürleyemeyeceği bir noktaya geldiğinin farkında

“Peki bu kaos ve travma ABD’nin işine yarıyor mu?” sorusunun cevabını değerlendiren Ağar, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

Bazı klik, güç ve menfaat odakları bu durumun ABD’nin işine yaradığını iddia edebilir. Ama jeopolitik fotoğraf artık öyle demiyor. Özellikle sorunun öngörülemeyenler kısmı ile ilgili ABD’nin ve ABD aklını güdenlerin çok iyi bir noktada olduklarını zannetmiyorum. Sonuçta bugün ABD’de pragmatist felsefe altına gizlenmiş son derece güçlü oportünist bir materyalizm söz konusu. Ve bu jeopolitiğin derinliğiyle karşılaştırılamayacak bir sığlık. Sanırım bu da yeni yeni fark edilmeye başlandı. Ve karşılaşılan durum çok da istenildiği gibi değil belli ki. Yoksa Trump Beyaz Saray’da topladığı Türkiye’nin şiddetle cezalandırılmasını isteyen Cumhuriyetçi senatörlere karşılaştığı küresel riskleri bağlı; “Tüm bölgenin daha geniş sorunlarına bakın ve ‘diğer büyük ülkelerle neler oluyor’ bunlara bakın. Farklı bir duruma düşebilirsiniz. ‘Dünyadaki müttefikliklerimizi geliştirmeye çalışıyoruz’ gibi bir cümleyi neden sarf etsin? Hatta çok üzgün olduğunu belirterek; ‘Keşke halen bu jetleri Türkiye’ye satabilsem’ ifadesini neden kullansın? Bunun sadece Lockheed Martin’in kazanacağı parayla ilgili olduğunu düşünmek aptalca olur. Lockheed Martin şimdiden 400 milyar doların üzerinde sipariş toplamış, Trump bu jeopolitik türbülansta sadece paraya mı bakar? Belli ki artık Trump da esip gürleyemeyeceği, vurup geçemeyeceği bir noktaya geldiğinin farkında. Belki de Trump’ın ABD adına en büyük şanssızlığı 1. ve 2. Dünya savaşlarının geliştirip pişirdiği, tecrübe-bilgi-pratik ve teori sahibi jeo-politik ve strateji uzmanlarından mahrum oluşu. Giriştiği bu jeopolitik oyunda en azından onların öngörü ve muhakemelerine başvurabilirdi. Yapmadı. O yüzden James Jeffrey’in görüşmeleri ve performansı son derece önemli.

ABD açısından mızrak çuvala sığmıyor artık

Ağar, bölgesel politikaların ABD açısından nasıl sonuçlar doğuracağına ilişkin de şunları söyledi:

Tam bu noktada şimdi tekrar değinmekte fayda var. Suriye büyük bir hızla ve uluslararası hukuka aykırı şekilde ‘iyisiyle’ siyasi yapı değişikliğine, ‘kötüsüyle’ bölünmeye/derinleşen ve genişleyen bir savaşa doğru gidiyor. ABD ise bu süreci ve süreci icra ettiği aparat terör örgütünü süslü cümle ve görüntülerle ve gerçeklerle bağdaşmayan gerekçelerle meşrulaştırmaya çalışıyor ama bu öyle kolayına yapılabilecek bir şey de değil. Yani ‘Ben yaptım oldu’ olmuyor! Ya da bu mızrak bu çuvala bir türlü sığmıyor. ABD’nin gününü ve gündelik menfaatleri bugün kurtarıyor, bu doğru, ama geleceği bulanıklaştırarak, bilinmez öngörülemez bir karanlık da üretiyor. Yani bu bilinmezlikte, doğma ve hayallerle süslü Armegedon ya da Melheme-i Kübra, öyle kurguladıkları gibi filan gitmeyebilir. Böylesine büyük bir bozgun, umdukları zaferle bitecek kontrollü bir savaş üretmeyebilir.  Kısaca sadece küresel eziciliği ve gücü ABD’nin bu süreci istediği gibi sonuçlandırmasına yetmeyebilir. Öte yanıyla ABD Türkiye’yi şu an küçümseyebilir, göz ardı edebilir ama Türkiye gibi ağır gemilerin gidişi, duruşu ve kavramsal-kimyasal istikrarı ve tercihleri son derece önemlidir. Ve sonuç üreticidir. Hele hele jeopolitik ve stratejik tercih ve eğilimler değişmeye başlamışsa.

Menbiç benzeri bir aldatmaya maruz kalabiliriz

“Şu an ne Suriye, ne Irak ordusunun, ne de Peşmerge ve Haşdi Şabi bileşenlerinin YPG-PKK ile uğraşabilecek ne bir kapasitesi, ne de niyeti var.” diyen Abdullah Ağar, şöyle devam etti:

Coğrafyada YPG-PKK’yı boğabilecek tek güç Türkiye. Onun da ABD tarafından oyalanmak, avutulmak, yanıltılmak, şaşırtılmak, aldatılmak, geciktirilmek ve engellenmek gibi bir sorunu var. Örnek mi? 22 Temmuz’da VoA’da Yıldız Yazıcıoğlu’nun ABD heyetinin ve Türk Dış İşlerinin Ankara’da yaptığı görüşmeyi kaleme aldığı ‘ABD Tarafı Menbiç Konusuna Farklı Yaklaşım mı Getiriyor?’ başlıklı yazıda; ‘Türkiye’nin uzun süredir uygulanmasını talep ettiği ve geçen yıl haziran ayında ortaya çıkmış Menbiç Yol Haritası konusunda da Washington’un farklı görüşleri olduğu öne sürüldü. ABD'nin söz konusu yol haritasında öngörüldüğü üzere Menbiç’in PYD-YPG unsurlarınca boşaltılması konusunda Ankara’ya herhangi bir tarih vermediği veya yakın geleceğe ilişkin bir vaatte bulunmadığı da iddia edildi’ ifadeleri yer aldı. Bu durumda 4 Haziran 2018’de Çavuşoğlu ve Pompeo arasında onaylanan ve 90 günde tamamlanacağı ifade edilen Menbiç Yol Haritası’nı ve devamında Fırat’ın doğusunda da uygulanacağında mutabık kalınan gaybi bu modeli nereye koyarsınız? Sadece bu değil, yapılan açıklamalar ve mutabakatlara dayalı Cumhurbaşkanı Erdoğan başta, Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarının yaptığı sayısız açıklamayı ve ABD ile beraberce icra edilen 100’e yakın zırhlı-motorlu ‘koordineli bağımsız’ ve ‘müşterek’ devriyeyi nereye koyarsınız? Aradan değil 3, tam 13 ay geçmiş, Menbiç yol haritası uygulanmamış ve şimdi siz bambaşka bir kabul etmeyişle karşı karşıyasınız. Hafıza testi de bu herhalde. Sn. Yazıcıoğlu’nun teknik bir yaklaşımla ‘iddia edildi’ şeklinde ifade ettiği bu konu, iddia edildiği gibiyse, birilerinin Türkiye’yi Menbiç’te fena halde oyaladığı, aldattığı, kandırdığı, şaşırttığı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Hoş, bu durum konuyu takip edenler için çokta şaşırtıcı değil. Sonuçta anlaşılıyor ve biliniyor. Belki de “yaşanacak yeni süreç benzer ya da farklı mı gelişecek” diye sormak gerekiyor. Çünkü aynı Menbiç benzeri bir durum (süreç) karşımızda duruyor.

Türkiye bir kez daha kandırılmaya izin verecek midir?

Güvenlik Stratejileri Uzmanı Abdullah Ağar, değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı:

Fırat’ın doğusundaki olası süreci Menbiç örneğinin gölgesinde okur isek Türkiye-ABD ilişkilerinde sayısız kere rastlanan bu bildik durum Fırat’ın doğusunda da aynı şekilde tecelli edecek midir? Ya da başka bir ifadeyle Türkiye buna, bu kez izin verecek midir? Ya da bu “Güvenli Bölge” havucuyla, uzadıkça uzayan süreçler eşliğinde Türkiye yine-yeni ve bir kez daha oyalanacak, avutulacak, yanıltılacak, şaşırtılacak, aldatılacak, geciktirilecek, engellenecek midir? Ya da sığ bir derinlikte minik bir güvenli bölgeyle dolaylı (ya da doğrusal) YPG/DSG’nin meşruiyeti kabul edilsin mi istenecektir? Bu noktada Türkiye’nin ortaya koyacağı akıl, kararlılık, mukavemet ve olası etki son derece önem kazanmış durumda. Öte yanıyla bu etkinin İran krizinin istim üstünde olduğu şu güncede, zamanlaması son derece önemli. Ümit ederim milletin bu dar gününde son derece büyük bir bedelle sınıra yığdığı on binlerce evladından oluşan yığınak ve bu yığınağın Türkiye tezinin kabulüne dair üreteceği caydırıcılık, olmazsa üreteceği saha etkisi, ABD’nin yeni bir oyununa gelip mundar olmaz. Bu sadece ülkemiz için değil, coğrafyanın istikrarı ve insanlığın umudu adına son derece önemlidir. Yoksa insanlık ve Türkiye teröre, yıkıma ve bozgunculuğa karşı büyük bir mağlubiyet alır.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

polat

elbette oyalama plani, yahudiler büyük israil projesinden vazgectigimi var..

Rabia Zafer

ABD, Kesinlikle Gūvenilmezdir. Tūrkiye, ABD nin, Oyunlarına Gelmemelidir. Kendi Çıkarları Ve Doğruları Doğrultusunda Hareket Etmelidir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23