• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Güven ve özgüven kültürü

20 Temmuz 2019
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Yaratılış serüveni masumiyetle başlar, adaletin yapısı suçsuzluk esası üzerine kurulur, içtimai münasebetler bu anlayış üzerine temellendirilir. Aykırı durumlar arızidir, istisnadır. Kurala dönüştürülmeleri, kurumsal niteliğe büründürülmeleri ne doğrudur ne de doğaldır. 

Güven cemiyet yapısının harcıdır. Aileden başlayan ve uluslararası ilişkilere kadar uzanan her türlü toplumsal akit ve aktivitenin hem oluşumu hem de sürekliliği güven şartına bağlıdır. Güvenin sarsıldığı ortamda bütün değerler sarkık; kaybedildiği yerde bütün değerler yitiktir.

Görülen cebri ahenk, sabit, değişmez kozmik nizam ve intizam, şuurumuzda yankılanan irade üstü bir gücün gönderdiği güven mesajlarıdır. Hayatımızın manifestosu bu mesajlara verdiğimiz olumlu tepki, yani özgür uyumdur. Fanusumuzun kandili yine güvendir.

Ulu Beyan’da ana rahmine “kararı mekin” (23/13) denilmesi bedenlenme sürecimize ait ilk algılamalarımızın, sağlam, güvenilir bir ortamda başladığının öğretici işaretidir. Orada beslenişimiz, nefeslenişimiz, uzvi bütünlüğe erişimiz ve baştan sona yaşadığımız her değişim ve dönüşüm makro düzeydeki nizamın bizdeki yansımasıdır. Ne ki, nizam bütün ve kuşatıcıdır. Benliğimizin güven yanını ikna eden keyfiyet biraz da nizamdaki bu özelliktir. Söz konusu özgür uyum, güvenen ve güvenilir olan şahsiyette vuzuha kavuşma şansına sahiptir.

Yalan, güvene en büyük darbedir. Yalanın hayatın bütün cephelerini istilası güvenin sürgün yıllarıdır. Bu sürgünde güvenin velut kaynağından beslenen her türlü erdem ve fazilet de beraberindedir. Samimiyetten, içtenlikten, sevgiden ve saygıdan tecrit edilmiş seremoninin talihsiz aktörleriyiz. Yazık çok yazık..

Psikolojik güvenle teolojik güven, yani iman ve inanç birbiriyle çok yakından irtibatlıdır. “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden kişi bütün kainata meydan okuyabilir ve imanının kuvveti ölçüsünde olayların negatif baskılarından kurtulabilir.. Öte dünyası gibi bu dünyası da mutlu ve bahtiyar olur… İman teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise iki dünya saadetini netice verir..” şeklindeki özlü düşüncelerle konuya sayısız vurgu yapmak mümkündür. İnançsızlığın tabiatında var olan kaos ve tahrip pek çok seçkin duyguyu yıktığı gibi güveni de yıkar, tahrip eder..

Çok yönlü mükemmelliğin ayırıcı kriteridir güven. O bir seçkinlik alameti, asalet göstergesidir; irsi tarafı ağır basan cazibe gücüdür; her yerde geçerli, limiti sonsuz sosyal kredidir; eksilmeyen itibardır; yanıltmayan öncü değerdir. Peygamberimiz Efendimize, peygamberliği öncesinde güven kaynağı anlamında “el-Emin” denilmesi onun ölçüye gelmez değerini işaretlemesi bakımından çok önemli olduğu gibi, güven kazanımına getirdiği perspektif ve teklif ettiği vizyon bakımından da çok önemlidir. Güven bir peygamber sıfatı ve yine güven bir melek (81/21) karakteridir.

Hadiste “Aldatan bizden değildir” buyrulmuş; güven adına ne büyük irşat… “Biz öyle bir toplumuz ki, aldanırız lakin aldatmayız” buyrulmuş; ne yüce kemalde güven öğretisi… “Müslüman, diğer Müslümanlar elinden ve dilinden güvende olandır” buyrulmuş, ne kadar zarif ve kapsamlı güven tanımı…

“Ey iman edenler” hitabı, aynı zamanda güven toplumuna sesleniştir. Bu doğrudan seslenişin kronolojik sıraya göre yüz üçüncü sureye (22/77) ertelenerek vahyin başlangıcından on üç sene sonra ve ancak Medine’de söylenişi güven toplumunun tekevvün zorluğunu ele veren ilahi işarettir.

Güven ortamı, özgüven için de bir kuluçka işlevi görür. Özgüven, başarıya verilmiş öncelikli primdir. İçsel karamsarlıklara karşı yapılmış amansız mücadelenin göz kamaştıran bir zaferle neticelenmiş bulunması ancak özgüven denilen sinerjinin kesintisiz mevcudiyeti ile mümkündür.

“Ben”i ve bencilliği öne çıkaran yaklaşımların, yapılan telkin ve tekliflerin zahiren alakalı görülse de gerçekte ve özde, özgüvenle hiçbir ilgisi yoktur. Özgüven müspet bir var oluş hamlesidir. Yapıcıdır, paylaşımcıdır. Kendi mevcudiyetini başkasının yokluğuna dayandırma gibi kronik dürtülerden, kibir, gurur, övünme, kendi çıkarını bütün değerlerden üstün görme gibi müzmin zaaflardan uzaktır.

Özgüven, insanın, kendi varlığında konuşlanmış kapalı kıymetleri bir bir keşfederek gün yüzüne çıkarması ve toplumun hizmetine sunmasıdır. Kimlikten öte kişilik gerekçesini araması, bulması ve bulduklarını içtimai bünyeye aktarmasıdır. Hükmü tüm yaratılmışlar için geçerli ferdiyet ilkesindeki ilahi hikmeti iyi okuması ve hayata isabetli yorumlamasıdır. O, ekonomik, politik, bilimsel her türlü atılım ve açılımın olmazsa olmaz şartıdır. Ve yine o, tuvalde özgünlüğün, “mahal”de özgürlüğün adıdır. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23