Mantık fukaralığı: HDP ziyareti, o parti ile ittifakla aynı!
Öyle anlar oluyor ki, tartıştığımız konulara bakınca, kendime şaşırıyorum..
Basit basit konular hakkında, izahat yapmaya kalkıştığımda, “Bu kadar açık bir konunun neyini yazıyorum” diyerek, afallıyorum..
Hayır, bu belirttiklerim, kibir kaynaklı değil..
“Ben biliyorum. Muhataplar bilmiyor” anlamında değil, tespitlerim..
Muhataplar o kadar politize olmuşlar ki..
Gözleri o kadar perdeli ki..
Çok basit gerçekleri bile görmüyorlar..
Göremiyorlar..
Veya görüyorlar ama..
Öylesine yanlış bir safta durmuşlar ki..
Bulundukları konumu “doğru” gibi göstermek, savunmak için, yanlış üstüne yanlış yapıyorlar..
Aktüel iki konu var..
Aslında “başörtü” başlığı altında, iki ayrı alt başlık halinde tartışabileceğimiz iki konu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başörtü serbestliğini iptal ettirmek için geçmişte Anayasa Mahkemesi’ne defalarca giden bir partinin genel başkanı olarak, bizzat kendisi de Anayasa değişikliğini bile iptal davasına konu eden bir isim olmasına rağmen..
Şimdi iktidara gelebilmek için, “Başörtü serbestliğini kanunda düzenleyelim” deyince..
Tayyip Erdoğan da, “Başörtü sorunu çözüldü. Size rağmen biz çözdük. Ama yine de istiyorsanız, düzenlemeyi Anayasa ile yapalım” dedi..
Kılıçdaroğlu anında tornistan edince..
Muhatabının çelişkisine dikkat çekmek için, milletin gözünün içine baka baka nasıl yalan söylediklerini ispat etmek için.
Din istismarlarını yüzlerine vurmak için..
Cumhur İttifakı’nın Anayasa değişikliği için TBMM’de yeterli sayılarının olmadığına işaret ederek ve CHP ile İyi Parti, başörtü serbestliğinin Anayasa’ya yazılmasına karşı çıkmaları ihtimalini ima ederek..
“Parlamentoda bu iş çözülmüyorsa millete götürelim, kararı millet versin” dedi..
Ama başörtü yasağı sürdüğü yıllarda da..
Prensip olarak bizim de, AK Parti’nin de, diğer tüm muhafazakarların da savundukları bir söylem vardı:
“Temel hak ve özgürlükler, referanduma götürülmemeli. Bir hak ve özgürlüğün, ‘Olsun mu-olmasın mı?’ diye halka sorulması bile, o hakkın niteliğine aykırıdır. O hakkın sanki temel hak değilmiş gibi anlaşılmasına yol açar. Halk isterse yasaklanabilirmiş gibi bir algıya yol açar.. Bu da o ‘hak’kın temel hak ve özgürlük konusundaki bizim tespitimizde tereddüt duyduğumuz şüphelerine sebebiyet verir..”
Bugün için de, bu söylem doğrudur, haklı bir söylemdir..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Kararı millet versin” açıklamasından birkaç gün sonra..
Eski yıllardan beri tekrarladığı bu söylemi de hatırlatıp, tutarlılık adına “Prensip olarak temel hak ve özgürlüklerle ilgili konuların halk oylamasına götürülmesini doğru bulmuyoruz.” deyince..
Bir bardak suda fırtına çıkartanlar..
Sözcü’sünden Birgün’üne kadar..
hepsi..
“Aaaa. Erdoğan yan çizdi” dediler..
Bu kadar mı anlama özürlüsünüz..
Bu kadar mı kavrama yeteneğinden mahrumsunuz?
Ki, Erdoğan cümlesinin devamında da, şunları söylüyor:
“Temennimiz de Meclis’te bu değişikliği doğrudan kabul edebilecek bir çoğunluğun doğrudan sağlanabilmesidir. Ancak milletimize sözümüz gereği Meclis denkleminde başka bir mecburiyet ortaya çıkarsa onun gereğini yapmanın da boynumuzun borcu olduğuna inanıyoruz.”
Eeee.
Erdoğan’ın sözlerinde, hangi çarkı gördünüz de, hop oturup, hop kalkıyorsunuz.. Sevindirik olup, “Geri adım attı” başlıkları ile idrak eksikliğinizi ifşa ediyorsunuz?
Bu bir yana..
AK Parti hazırlayacağı Anayasa değişiklik teklifini, TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partilere götürmek için, bir öngörüşme amaçlı ziyaretlere kalkışınca..
CHP’lisinden İP’lisine, binde birlik partisine kadar hepsi, “Aaaa. Hani HDP terör örgütünün uzantısı idi. Noldu?” diyerek, “AK Parti’nin HDP’ye ziyareti”ni, “6’lı ittifakın HDP’le işbirliği” ile kıyaslamaya kalktılar..
Hani siyasileri anladık, sinekten yağ çıkarmaya çalışıyorlar da..
Sabancı Üniversitesi’nde, finans profesörlüğü yaptığını söyleyerek, “Matematik bende. Ekonomi bende.. Akıl bende, IQ bende” afra tafrası ile ortalıkta dolaşan Özgür Demirtaş da.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmadaki “AK Parti heyetinin Meclis’te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret etmesi son derece doğal ve doğru bir adımdır. Bizim gözümüzde HDP neyse CHP de odur ve aynısıdır” beyanı üzerine “Gülücük” atması, sonrasında “siz siyasi yorum yapar mıydınız” hatırlatması üzerine bunu silmek zorunda kalması..
“Bu ülkede kimler, hangi mantık fukaralıklarını yaşıyor” dedirtecek cinsten idi..
Gerçekten de..
AK Parti’nin grubu bulunan siyasi partilerin tümünü ziyaret etmesi ile..
CHP öncülüğündeki Millet İttifakı’nın HDP ile dirsek teması nasıl benzeş görülebilir?
AK Parti, kimseyi dışarda bırakmadan, HDP’yi de içine alacak şekilde ziyaret yapıyor..
Ama CHP öncülüğündeki o ittifak, AK Part-MHP-BBP’yi karşısına alarak, HDP ile işbirliğine soyunuyor..
AK Parti’nin ziyaretinde, dışarda kalan hiç kimse yok..
Herkesi ziyaret ettiğinizde, PKK’nın uzantısı olan partiyi de ziyaret etmek zorunda kalıyorsunuz..
Ama CHP? Ama İP? Ama SP?
AK Parti’yi dışarda bırakıp.
“HDP, AK Parti’den iyidir..” diyerek.. HDP ile ittifak kurmayı düşünebiliyor..
Hatta..
“AK Parti’den iyidir”i de bir kenara bırakın..
“AK Parti’yi devirmek” için, Millet İttifakı, gidip HDP ile ittifak yapıyor..
Bu ittifak ile; Anayasa değişikliğinde, toplumsal uzlaşma amacı ile, HDP’ye ziyareti, hangi mantık fukarası kafa, aynı gibi gösterebilir?
Kaldı ki..
Millet İttifakı’nın yeni anayasa için HDP ile işbirliğinde..
Onlarca madde konuşulacak..
“Şu madde nasıl olsun, bu madde nasıl olsun” tartışması yapılacak..
Bunların içinde, PKK’nın izdüşümü talepler de sözkonusu olabilecek..
Ama başörtü ile sınırlı bir anayasa değişikliğinde..
PKK nasıl bir talepte bulunabilir, HDP nasıl bir oyun oynamaya kalkabilir ki, “özerklik-yerinden yönetim” gibi onlarca tuzak olabilecek yeni anayasa ile, bir maddenin değişikliği ile sınırlı görüşme aynı kefeye koyulmaya kalkışılıyor?
Kimse kusura bakmasın..
Bu kadar sığ bir politik söylem, ne ülkeye ne de sahiplerine bir fayda getirmez..
Ancak, milletin gözünde, bu söylem sahiplerinin değerini düşürür..