• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Armağan
Mustafa Armağan
TÜM YAZILARI

‘İçtimâî Erdoğan’ı görmeyen yanılır

27 Şubat 2025
A


Mustafa Armağan İletişim: [email protected]

‘İçtimâî Erdoğan’ı görmeyen yanılır

MUSTAFA ARMAĞAN

1999 mahalli seçimlerinden birkaç gün önce yazarlık hayatımda hiç yapmadığım bir işe soyunup kendimce İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylarının karnesini çıkarmıştım. Fazilet Partisi’nin adayı Ali Müfit Gürtuna idi. Ali Talip Özdemir ANAP, Zekeriya Temizel DSP, Yalçın Özer DYP, Adnan Polat ise CHP’nin adayıydı. 

Adayları teker teker ele alıp değerlendirdiğim yazı o kadar beğenilmişti ki, okurlar tarafından ‘iddiasız partilerin adaylarını küçümsediğin için mi yazmadın?’ diye sîgaya çekilince ertesi hafta onlara da birer karne vermek zorunda kalmıştım!

Yalnız karneleri dağıttıktan sonra köşemde özel bir kutu açıp önceki başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı da değerlendirmek ihtiyacını hissetmiştim. İşte o kısmı ufak tefek rötuşlarla aşağıya alıyorum:  

“Osmanlı tarihinde İstanbul’u yönetme geleneği, genç Fatih’in, 1 Haziran 1453 tarihinde devrin önde gelen âlimlerinden Hızır Bey Çelebi’yi İstanbul Kadılığına atamasıyla başlar. Fetihten bu güne kadar geçen 550 yıla yakın zaman içinde İstanbul’dan onlarca yönetici geldi, geçti. Şehremini Cemil Topuzlu Paşa, Vali ve Belediye Başkanları Lütfi Kırdar ile Fahrettin Kerim Gökay, Ahmet İsvan, Bedrettin Dalan, en son olarak da Recep Tayyip Erdoğan yakın dönemde ilk ağızda sayabileceğim isimler…

Erdoğan’ın ismi yalnız bugünlerde değil, 20-30 yıl sonra da diğer “karizmatik” İstanbul belediye başkanlarıyla birlikte anılacak gibi görünüyor. Hiç şüphesiz yukarıda bir çırpıda adları hafızama üşüşüverenler dışında da bu kutlu beldeye hizmetlerde bulunmuş isimler zikredilebilir (mesela Sultan Abdülhamid devrinin sonlarında, 1906 başlarında suikaste kurban giden Rıdvan Paşa gibi). Ne var ki, hafıza denilen o esrarlı kutu geçmişin imbiğinden sadece hayırlı hizmet yapmış olanları değil, hizmetlerini toplumsal veya siyasal taleplerle çakıştıran, bu talepler ve beklentilerle hizmetini hâlelendirenleri damıtıyor garip bir şekilde.

Erdoğan’ın dost-düşman pek çok kesimde uyandırdığı imaj, akmayan suları akıttığı veya çöpleri başarıyla toplattığından değil, bu tekabül ettiği toplumsal ve siyasî talep ve beklentilere başarıyla cevap verebilmesinden ileri geliyordu. Belediye hizmetleri -ki bu alanda başarılı olduğu zaten ortak bir kabul görmektedir- bu birikmiş taleplerin onun şahsında kendisine akacak yatak bulmasından doğan karizmayı taçlandıran, kendisine duyulan güveni pekiştiren faktörlerden ibaretti. Ne Bedrettin Dalan’ın mağrur aristokratlığı vardı onda, ne Nurettin Sözen’in abus bürokratlığı. Erdoğan’ı bize sevdiren tarafı, muhakkak ki samimiyetiydi. 

Buna şimdilerde beş yaşındaki kızıma, bir türlü şiir okuyan bir insanın neden hapse girdiğini anlatamayışım gibi ‘önemsiz bir ayrıntı’ da eklenmiş bulunuyor!”

Aradan tam 26 yıl geçti. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Erdoğan belediye başkanları bağlamında söylediğim “unutulmayanlar” listesine seviye üstüne seviye atlatıp yalnız İstanbul’un değil, Cumhuriyet devrinin de en başarılı siyasetçisi makamına oturmuş bulunuyor. 

Bu arada o tarihte olanları anlamlandırmaya çalışan kızım da büyüdü, yurt dışında doktora yaptı ve bugün bir üniversitede psikoloji hocası. Diyeceğim o ki, artık karşımızda yeni bir Türkiye var ve o şiir okuyan adam çeyrek asırdır yeni Türkiye’nin damarlarına mimarlık sanatından melodiler üflüyor. 

Sadrazam Said Halim Paşa aslında Sultan 2. Abdülhamid’e tamamen muhalifti ama muhalefeti şu gerçeği söylemesine engel olmamıştı:

“Sultan Hamid dünyaya gelmemiş olsaydı yine kendi muasırları bir Sultan Hamid’in meydana gelmesine sebebiyet vereceklerdi.”

Bir başka deyişle Paşa bir “içtimâî Abdülhamid”den söz ediyor ve ‘onu şahıs olarak görmekle yanılıyorsunuz, o bir neslin eseridir’ diyordu.

İşte bugüne kadar onca kumpasa, darbe teşebbüsleri ve muhtıralara rağmen ayakta kalmayı başaran Erdoğan gerçeğini bu İçtimâî Erdoğan çerçevesinde görmezsek yanılırız: 

Burada Erdoğan’ın şahsı değil mesele. Erdoğan bir şahs-ı manevî yani ortak kimlik olarak orada. Ve zırhı millet olan birini o milleti yıkmadan bertaraf edemezsiniz. O millet ve şimdilerde onun kıymetini idrak eden devlet ki nice yıldır bu Erdoğan’ı yana yakıla beklemişti.

Nice sağlıklı yıllara Reis.  

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Remzi

Ahmet kayayı sevmem İbrahim Tatlıseside sevmem..

Okur

Her konuda adalet adelet adalet bekleniyor.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23