Bazı Ermeni çehreler (2)
Her Ermeni Türk düşmanı değildir. Tam aksine milletimizin kadirşinaslığını çok iyi bilen Ermeniler de vardır. Umumi insani ölçüler içinde olan Ermeniler de bulunmaktadır.
Artin Penik adlı Ermeni de onlardan biridir. O milletimizi çok iyi tanıyanlardandır. 1982 yılında Ankara-Esenboğa havaalanında 3’ü emniyet vazifelisi 9 kişi ASALA mensubu Ermeni teröristlerce öldürülmüştü. Artin Penik bu durumu kendini yakarak protesto etmişti. Bu yanık yarasından ölürken şunları söylemişti:
“Masum insanları arkadan kahpece öldürmekle bu işler halledilmez. Siz emperyalistlerin oyununa geliyorsunuz. O zaman da emperyalistlerin oyunlarıyla yüz binlerce insan kayıp oldu. Kendinize gelin, sizi kandırıyorlar. Şurada birkaç bin Ermeni kaldı. Bunları da mı yok etmek istiyorsunuz? Fakat buna asla muvaffak olamayacaksınız. Bugün nasıl kardeşçe geçiniyorlarsa, bundan sonra aynen devam edecek. Fakat siz, kahpece günahsız insanları öldürmeye devam ederseniz, size yeminle söylüyorum kökünüz kazınacak. Ermeniler mert olur. Kahpece arkadan masum insanları öldürmez. Sizi biz asla Ermeni olarak kabul etmiyoruz. Lanetliyoruz. Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Giscard, sizi de Ermeni olarak lanetliyoruz. Zamanında rey avcılığı yapmak için yaptıklarına göz yummasaydın, bunlar şımarmazdı. Yazacak çok şey var ama lüzum görmüyorum. Türk ulusu sizin cezanızı verecek.
Ölenlerin canına rahmet diler, yakınlarına sabırlar ve başsağlığı dilerim. Bütün Türkiye’deki vatandaşlarıma sabırlı olmalarını Allah’tan dilerim.
Saygı ve hürmetle hepinize elveda.
Artin Penik”
Artin Penik oynanan oyunun büyük resmini görmüştü. Düşünme melekesini kaybetmemiş Türklere işin gerçeğini anlatmıştı. Düşünme melekesini kaybedenler de inşâallah Artin Penik’in sözlerinden ders alıp kendilerini bulurlar.
Türk – Ermeni veya diğer azınlıklar meselesinde bunlara benzer müsbet ve menfi mânâda pek çok örnek vardır. İşe biraz güzellik yönünden bakılacak olursa şunlar görülür:
Yaman Dede, Kayserili bir Rum ailenin çocuğudur. 42 yaşında Müslüman olmuştur. Pek çok güzel şiir yazmıştır. Bir dörtlüğü şöyledir:
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resûlallah
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resûlallah
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâ Resûlallah
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallah
Yine Rum kökenli bir Müslüman olan Nevres-i Cedid’in bestelenmiş şiirinden bir dörtlük de şöyle:
Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Etsem de abesdir sitem-i hâre tahammül
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
Bizim Türk Sanat Müziğimiz malum ilmî bir müziktir. Bu müzik tarzı sanki insanın duygu alemini karşısına alıyor. Onu güzel duygulara boğmak için güfte yazıyor, beste yapıyor, icrada bulunuyor. Osmanlı zamanında psikiyatri hastaları, akıl hastaları Türk Sanat Müziğinin bazı makamları dinletilerek tedavi edilirdi. Edirne’deki şifahanelerde geniş gül bahçeleri içinde, bülbül sesleriyle, kuş sesleriyle, su sesiyle ve Türk Sanat Müziğiyle hastaya terapiler yapılır, tedavisi sağlanırdı.
Aynı devirde akıl hastaları Avrupa’da ‘içine şeytan girmiş’ diye yakılıyorlardı. Bu, medeniyetler arasında ne korkunç bir farkın olduğunu göstermektedir.
Türk Sanat Müziği sadece Türk-ler veya Müslümanlar arasında yaygın değildir. İstanbul’da yaşa-yan azınlıklardan bazıları da bu müzik türüyle iştigal etmişlerdir. Rumlardan, Ermenilerden Türk Sanat Müziği ile iştigal eden çok kimse vardır...
Hele Ermenilerden çok vardır. Türk Sanat Müziğinde güfte yazan, beste yapan, söyleyen pek çok Ermeni sanatçı Türk Sanat Müziğinde literatüre girmiştir.
Kemanî Sarkis Efendi bunlardan biridir. Bir şarkısı şöyle başlar:
‘Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime’
Sonra bir Aliksan Efendi vardır ki Türk Sanat Mü-ziğinin Ermeniler arasında yayılmasını sağlamıştır. Şunlar onun şarkılarından bazılarının başlayış cümleleridir:
‘Ruhumda bahar açtı onun bülbülü sendin’
‘Koklasam saçlarını bir gece tâ fecre kadar’
‘Hani ya sen benimdin niye döndün sözünden?’
Astik Efendi de bir Ermeni bestekârdır. Bir eseri şöyle başlıyor:
‘Yeter üzdün beni kaşı hilâlim
Tevahhuş etme gel, gel a zalim
N’olur bir buse versen zıybi hayalim
Tükendi, kalmadı sabra mecalim’
Yine Artaki Efendi de TSM’ye pek çok eser kazandırmıştır.
Meşhur Bimen Şen çok büyük bir Ermeni bestekârdır. Meşhur Türk müzisyenler Aziz Dede, Tambûrî Cemil Bey ve Şevki Beylerin müzik bilgilerinden istifade etti. Sekiz yüz kadar bestesiyle âdetâ rekora gitmiştir. Şunlar onun unutulmayan eserlerindendir:
‘Al sazını sen sevdiceğim şen hevesinle
Çal söyle benim şarkımı sevdalı sesinle
Ben dinleyeyim ağlayayım gizlice böyle
Çal söyle benim şarkımı sevdalı sesinle’
‘Durmadan aylar geçer, yıllar geçer gelmez sesin’
‘Derdimi ummâna döktüm âsumâna ağladım’
Kemanî Tatyos Efendi, Türk Sanat müziğinde çok ince mânâlı ça-lışmalar yapmıştır. Şu da onun çalışmalarındandır:
‘Gamzedeyim deva bulmam
Garibim bir yuva kurmam
Kaderimden hep çekerim
İnlerim hiç rehâ bulmam’
Bütün bunlara Hanende Manol Ağa, İsak Varan, Lemi Atlı, Nubar Teleyay, Hamparsum Limonciyan, Udî Hırant Kenkiloğlu, Leon Hancı gibi Ermeni müzisyenleri de ekleyebiliriz.
Yazıyı âşıklık geleneğine bağlı Ermeni şair Kenziyâ’nın Türk halk şairi Zülalî’yle atışmala-rı sırasında söylediği çok manâlı bir dörtlükle bitirelim:
‘Bir anadan bir babadan gelmişiz
Biz buna etmişiz iman Zülâlî
Eğer böyle ise niçin olmuşuz?
Biz size, siz bize düşman Zülâlî?’