Avrupa’daki ‘Yılbaşı’ hazırlıkları ve biz Müslümanlar
Avrupa’daki ‘Yılbaşı’ hazırlıkları ve biz Müslümanlar
MEHMET KOÇAK
Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg’dan sonra yeni yılın son günlerinde Avrupa programımın son durağı İsviçre’deyim.
Dünya genelinde ve Avrupa’da olduğu gibi Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biri olan İsviçre’de de yeni yıl hazırlıkları devam ediyor.
Toplu kutlamalar için bu hazırlıklar genellikle büyük şehirlerde havai fişek gösterileri, konserler, meydan etkinlikleri ve renkli ışıklandırmalar halk desteğiyle yerel yönetimler tarafından yapılır.
Ancak her seferinde eğlenceler, alkol tüketimi bu kutlamalar insani ahlak sınırlarını aşan çılgınlıklara dönüşmektedir.
Yeri gelmişken önemli bir konuyu hatırlatmak isterim.
Müslümanların kendi takvimine göre yılbaşı, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç kabul eden Hicri takvimin ilk günü olan 1 Muharrem’dir.
Bu özel gün, Miladi takvimdeki yılbaşı kutlamalarından farklıdır ve İslam âlemi için önemli bir dönüm noktasıdır.
Çılgınlığa varan ahlak sınırlarını zorlayan Miladi yılbaşı kutlamaları, insanlığa zarar verdiği için İslam inancına göre haram kabul edilen uygulamalar içerdiği için hoş görülmeyen hallerdir.
Yılın bitişi veya başlangıcı geçici bir durumken, hayatın sonu ve ötesi (ahiret) ise kalıcıdır.
Bu nedenle, yılbaşı akşamına hazırlanmak ve çılgınlığa varan eğlenceler yerine biz Müslümanlar dünyevi döngüler yerine ahiret hayatını düşünmeliyiz…
Kısacası, “Bizi yılın başı/sonu değil, yolun sonu ilgilendirir,”
Çünkü dünya hayatından ziyade ahiret hayatı bizim için daha önemli ve anlamlıdır.
Ancak, Biz Müslümanlar için Miladi yılbaşının hayırlara vesile olmasını dilemenin hiçbir mahsuru yoktur.
*
İsviçre kendi küçük ancak dünya siyasetinde etkili bir ülkedir.
İsviçre denilince; yazları yeşil, kışları ise Alp Dağları, dünyaca ünlü kayak merkezleri (St. Moritz, Davos gibi), lüks kış sporları destinasyonları ve yüksek düzeyde uluslararası diplomasinin merkezi (Cenevre’deki uluslararası kuruluşlar) olması ilk olarak akla gelir.
Cenevre şehri Birleşmiş Milletler (BM)’nin Avrupa Merkezi, Kızıl Haç ile her yıl Dünya Ekonomik Forumu’na (WEF) ev sahipliği yaparak küresel ekonomi ve siyasetin nabzının tutulduğu yerlerden biri olması hasebiyle İsviçre birçok uluslararası organizasyonun yapıldığı, dünya diplomasisinin önemli merkezlerinden biridir.
4 yıl İsviçre’de gazeteci olarak bulunmuş olmam ( 1982-1986), gazetecilik mesleğimde uluslararası ilişkiler konusunda önemli tecrübeler edinmeme vesile oldu.
Dünyanın siyasi ve ekonomik politikalarının şekillendirildiği, dünya genelinde devlet ve hükümet başkanları ile siyasi, medya ve iş dünyasının temsilcilerinin de katılımlarıyla gerçekleşen ‘Davos Dünya Ekonomik Forumu’nu uzun yıllar takıp ettim.
Ayrıca, Cenevre’de BM nezdinde gerçekleşen Kıbrıs, Bosna Hersek, Kosova ve Suriye başta olmak üzere Ortadoğu, Afrika, Kafkasya ileçeşitli ülke ve bölgelerdeki krizlere çözüm bulma adına gerçekleşen görüşmeleri takip etmiş olmam hasebiyle İsviçre’nin bende özel ve ayrı bir yeri var.
Almanya ve İsviçre’de çok sayıda dost ve akrabalarım olması sebebiyle de hem Almanya hem de İsviçre benim için ayrı bir önem taşımaktadır.
Dile kolay; tam hayatımın en verimli yıllarında 33 yılım Almanya ve İsviçre öncelikli Avrupa’da geçti.
Avrupa’daki değişen ekonomik ve siyasi dengeler ile başlatılan savaş hazırlığının ne anlama geldiğini, değişen şartlar içinde Avrupa toplumunda ve Avrupa toplumunun bir parçası olan ‘Avrupa Türk Toplumu’nda bu değişim ve dönüşümlerin yansımalarını araştırdım.
Avrupa genelinde 6 hafta süren çalışmalar ve gerçekleştirdiğim temaslarımı tamamlamış oldum ve şimdi ise yeni yılın ikinci günün de nasipse Türkiye’ye dönmeye hazırlanıyorum.
2026 yılının barış, huzur ve güven adına bir yıl olmasını diliyorum.