Kandil ve Pensilvanya’da 15 Mayıs heyecanı!
At izinin it izine karıştığı, Tasmayı tutanlarla, zokayı yutanların ihanette yarıştığı, olağanüstü bir dönemden geçiyoruz…
Ülkeyi yönetmeye talip olan anamuhalefet lideri, Kandil’in baronlarına, “HDP’li belediyelere kayyım atanmayacak” sözü veriyor. Terör yapılanmasına ‘özerklikvari’ bir sistem vaat ediyor.
On binlerce insanımızı hunharca katleden, binlerce masum genci dağlara kaçırıp istismar eden, aileleri parçalayan, Müslüman Kürt halkına zulmeden PKK’nın elebaşları, gerim gerim gerilerek, “Biz desteklemezsek, millet ittifakı asla kazanamaz” diyor. “Kılıçdaroğlu, o koltuğa oturmak istiyorsa, bizimle uzlaşmak zorunda” diyor.
Kendisine 5’li koltuk değneği tahsis eden Bay Kemal de, o beşlinin sessizliğinden, o beşlinin sessiz onayından hareketle terör örgütlerine bol keseden dağıtıyor.
Devlet veriyor, umut veriyor, destek veriyor, yol gösteriyor…
Veriyor da veriyor maşallah…
Millet İttifakı’nın, ‘Her ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı indireceğiz’ yaklaşımından cesaret alan ve destek karşılığı hemen her istediğine kavuşma sözü alan HDP/PKK seçim sonrası için kolları sıvadı bile.
Doğu ve Güneydoğu’da Batılı güçlerin desteği ile önce federasyon ardından 4 farklı bölgeden oluşan konfederasyon ilan etmeyi hayal eden Kandil, Murat Karayılan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Bese Hozat, Sabri Ok, Zübeyir Aydar gibi eli kanlı canileri HDP’li belediyelere eş başkan olarak atamayı planlıyor.
Yani, HDP’li Sırrı Sakık’ın “Yüzyıllık sistemi değiştireceğiz” diye işaret ettiği bölücü plan, cumhuriyet’in kurucusu 100 yıllık parti CHP ve ona payanda olan 5 ortağı sayesinde devreye sokuluyor.
Hatta Kandil’in, seçimde Kılıçdaroğlu’nu destekleyecek olan HDP’yi tamamen by pass ederek bakanlık ve bürokratik kadrolar üzerinde çalıştığı konuşuluyor.
Millet İttifakı’ndan terör elebaşısı Abdullah Öcalan ile terörist Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılacağına dair garanti alan terör örgütünün özerk bölge uygulamasını Hakkâri-Şırnak, Muş-Bitlis, Siirt-Batman gibi illerde devreye sokmak için hazırlık yaptığı ifade ediliyor.
İşin özeti, bölmek, parçalamak için hazır kıta bekliyorlar…
Tamam da arkadaş, bu ittifakın içinde hiç mi milliyetçi, vatansever, muhafazakar birileri yok!
Hooppp. Teröristle iş tutmak da ne oluyor? Ülkenin geleceğini satanı, biz de satarız!
Hedefe ulaşmak uğruna her yol mübah değildir…
Vatan, bayrak, millet ve bölünmez bütünlüğümüz hepsinden önce gelir…
Diyecek babayiğit yok mu?
Şükür ki, bir tane çıktı.
Yavuz Ağıralioğlu, masada oynanan oyunu ve terör örgütlerine verilen tavizleri bir bir sıralayıp,
“Canilerle yol yürümeyiz”, “Çocuklarımızın katillerinden bir şey ummayacağız”, “Kırk katırla, kırk satır arasında bırakıldık” diyerek, partisi İP’ten istifa etti.
Peki o milliyetçi olduğunu savunan İP’in lideri ne yaptı?
Hani şu ‘kumar masası’, ‘noter masası’ diyerek ayrıldığı masaya Bay Kemal ile bir otelde yaptığı 13 dakikalık görüşmenin ardından geri dönen Hacı Meral’den bahsediyoruz.
Hani geçtiğimiz yıl Siirt’i ziyareti sırasında bir provokatörün, “Burası Kürdistan” sözlerine muhatap olup, ‘kem küm’ eden…
“Burası da her karış vatan toprağı gibi Türkiye’dir. Türk toprağıdır” diyemeyen…
Ziyareti sonrası konu kendisine sorulduğunda ise , “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz. HDP, PKK ile arasına mesafe koymalıdır” ifadelerini kullanan Meral Hanım’dan…
“HDP’nin olduğu masada biz olmayız” diyen İP lideri Akşener’den bahsediyoruz.
Sahi ne yapıyor Meral Hanım?
Ne yaptığını size söyleyelim…
Bol bol Sayın Cumhurbaşkanına saydırıp, “Giderayak seni gergin gördüm Recep Bey. Akşamları papatya çayı iç, iyi gelir” şeklinde küstahça paylaşımlar yapıyor…
PKK ile HDP ile Kandil ile yürütülen işbirliğinden rahatsızlık duymayan, ikbal uğruna milliyetçiliğin etik değerlerini paspas eden Meral Hanım, ihanetinin üzerini örtmek için de atılan temellere, depremzedelere yönelik çalışmalara laf atıyor, İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ü dilinden düşürmüyor.
Cumhur İttifakı kendisine seçim öncesi ‘rezene çayı’ içmesini önerdi. Biz de seçim sonrası ‘soda’ içmesini tavsiye ediyoruz.
Hazımsızlığa iyi gelecektir ama ihanetin sızısını kesmeyecektir onu da şimdiden söyleyelim.
PKK, 15 Mayıs için hazırlıklarını yapar da Bay Kemal’in “Bütün KHK’lılara af, göreve iade” sözü verdiği 15 Temmuz’un eli kanlı katilleri boş durur mu?
Bay Kemal’den cesaret alan ve bütün güçleriyle Millet İttifakı’nı destekleyen FETÖ’cüler de kesin gözüyle baktıkları Kılıçdaroğlu zaferinin hayaliyle yurda dönmeye hazırlanıyor.
Pensilvanya’nın uşaklarının, ABD ziyareti sırasında (o meşhur hamburger buluşmasında) kendilerine vaatlerde bulunan Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi için uyuyan-uyanık bütün hücrelerine talimatlar verdiği ve özellikle önde gelen FETÖ’cü hainlerin 15 Mayıs sonrası için dönüş biletleri aldığı ifade ediliyor.
Seçime girilirken bol bol cami ve türbe ziyaret eden, gündüz Muharrem İnce ile çay-kek faslı yapıp, akşam milletle iftar açan mücahit (!) Kılıçdaroğlu’nun, ayakkabıları ile seccadeler üzerinde gezindiği pozu yaşananların üzerine tüy dikti.
Anlaşılan o ki Bay Kemal, 15 Mayıs sonrası,
Ya ıkına sıkına, başı eğik çıkacak milletin karşısına…
Ya da kına yakacak Kandil’in, Pensilvanya’nın ortasına!
Çamur at izi kalsın taktiği!
Bakmayın kuyruğu dik tutmaya çalıştıklarına…
Millet İttifakı’nda tam bir panik havası yaşanıyor.
“Onca dış desteğe, içeride kurulan bu geniş sofraya, alınan onca fona rağmen, 14 Mayıs gecesi arka fonda yine Erdoğan’ın balkon konuşması olursa” diye içi içini kemiren 7’li masanın müdavimleri, kendilerince kâbus olan bu görüntünün önünü kesmek için, her yola başvuruyor, her argümana sarılıyor.
Sofradaki kurtlardan, (kurt dedimse siyasi kurt) bazıları Erdoğan’ın adaylığının önüne geçmek için YSK ve AYM kapılarında yatıp kalkarken, bazıları ise Erdoğan’ın diplomasını temcit pilavı gibi yeniden ve yeniden gündeme getirerek, algı operasyonu yürütüyor.
Bunlardan daha vahimi ise, adi olaylardan, adli olaylardan hareketle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve iktidarı hedef alan, saygısızca, fütürsuzca açıklamalar.
Son olarak İP İstanbul İl Başkanlığı binasına isabet eden kurşun sonrası 7’li masa adeta fırtınalar estirmişti. Meral hanım, Erdoğan’ı hedef alıp, “Kurşun gönderme, adam gönderme, kendin gel. Korkmuyoruz” minvalinde haddi aşan, tehlikeli sözcükler kullanarak, iktidarı suçlamıştı.
7’li masanın diğer paydaşları da Zeytinburnu’ndaki binaya koşarak, ‘ağır yara’ alan ortaklarına geçmiş olsun dileklerini iletip, “İşte iktidar bu. Korku pompalıyorlar. Oylarınızı bize verin” diye bas bas bağırdılar. Canıyla ‘canan’ıyla tam kadro olay mahalline giden Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu da, “Siyasette kullanılan tehdit dilinin hangi sonuçlar doğurduğunu hep beraber görüyoruz. Özellikle devleti yöneten kişinin kullandığı dile özen göstermesi lazım. Tehditle, şantajla siyaset yapılmaz” diyerek, yine Erdoğan’ı hedef aldı. Koca koca adamlar, daha olayın aslı astarı ortaya çıkmadan, nedeni-faili tespit edilmeden serseri bir kurşunu 20 yıldır bu ülkeyi yöneten Sayın Cumhurbaşkanı’na saldırmak, kamuoyundan bu aciz yöntemle oy dilenmek için kullandılar.
Sonra ne oldu?
Binaya isabet eden kurşunun, bir inşaatta görevli güvenlikçiye ait olduğu, hırsızları korkutmak için sıktığı kurşunlardan birinin binaya isabet ettiği ortaya çıktı.
Peki, ortalığı velveleye veren onca tantanayı koparan 7’li masadan bir özür açıklaması geldi mi?
Hayır.
Gelmez de zaten.
Amaç, çamur at izi kalsın, oylar bize gelsin! Ama korkunun ecele faydası yok.
Devlet yönetecek ehliyet ve liyakata sahip olmadıkları bir kez daha tescillenen bu HDP destekli masaya millet gereken cevabı sandıkta verecektir.