GPS Konseyi’nin depremle imtihanı
Tarih 6 Şubat 2022 Saat: 04.17…
Cumhurbaşkanının telefonu üst üste acı acı çalar…
“Efendim, maalesef 10 ilimizi deprem vurdu. Bölgede durum vahim.” Tek başına karar verme yetkisi olmayan Cumhurbaşkanı 7’li konsey üyelerini bir bir arattırır ve afetle ilgili bilgi verir.
Henüz uykunun en tatlı yerinde olan GPS (Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem) Konseyi’nin üyeleri haberi alınca sabah 09.00’da kahvaltıda buluşmak üzere sözleşir…
O arada bölgeden ve mülki yetkililerden “Enkaz altında binlerce insan var. Hava soğuk, vatandaş perişan. Devlet nerede?” isyanları gelmeye başlamıştır bile…
Sabah olup gün aydınlandığında yataklarından kalkıp dişlerini fırçalayan, saçlarını tarayan konsey üyeleri, ütülü kıyafetlerini giyinip, marka parfümlerini sıkarak, toplantının yapılacağı Çankaya Köşkü’ne doğru yola çıkarlar…
Saat 09.00 olduğunda 7 üyeden 5’i masada hazırdır…
Konseyin en yetkili üyesi ile ekibe dışarıdan destek veren Mervin Puldan ne hikmetse ortalıkta yoktur. Ve 15-20 dakika gecikmeyle de olsa konseyin ağır topu Cemal Paladaroğlu toplantı salonuna gelir. Diğer üyelerin meraklı gözlerle kendisine baktığını farkeden Paladaroğlu, “Evden buraya gelirken yanlışlıkla yürüyen merdivene tersten bindim. Gecikmem ondan. Kusura bakmayın arkadaşlar” diyerek masanın baş köşesindeki yerine geçer.
Velhasılı yuvarlak masa ‘deprem’ gündemiyle toplanır ve konu Konsey’in kıdemli üyesi Paladaroğlu’na arzedilir…
Paladaroğlu yaşanan hadiseden oldukça müteessir bir şekilde, diğer üyelere dönerek, “Karadeniz’imizin 10 nadide ilinde yürekleri yakan, büyük bir afet yaşanmıştır” der.
Geçmişte Başbakanlık yapmış olan Rahmet Davudioğlu hemen müdahale eder: “Hayır Sayın Paladaroğlu! Ben başbakan olduğum dönemde o illerden bazılarına gitmiştim. Akdeniz bölgemizin incisidir o iller.”
O sırada depremin yaşandığı yer ile ilgili her kafadan bir ses çıkar…
Kimisi “Orası İç Anadolu” der, kimisi “Hayır, o iller Ege bölgesinde kalıyor” diyerek söze atılır.
İşin içinden çıkamayan konsey üyeleri, bu konuda yabancı bir uzmandan görüş alınmasına ve toplantı odasındaki ekrana bölge haritasının yansıtılmasına karar verir.
Konsey’in en küçük üyesi Aytekin Baysal bu mühim işle yakından ilgilenir.
Ve harita gelir önlerine…
Bölgeyi yakından bilen(!) ABD’li danışman Keremy Fitkin de video konferans yoluyla bağlanır toplantıya.
Nihayet deprem illerinin Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde bulunduğu tespit edilir!
Afetin yaşandığı bölgenin belirlenmesiyle deprem konulu ilk toplantı tamamlanır. Ancak o sırada bölgede bir büyük deprem daha yaşanmış ve bölge halkının canı daha fazla yanmıştır.
6 lider, 7. üyenin de katılması talebiyle bir sonraki toplantının 7 Şubat 2022’de saat 14.00’da yapılmasını kararlaştırarak dağılır.
O sırada eli kolu bağlı bekleyen Cumhurbaşkanı, 85 milyon insandan gelen tepkileri göğüslemekle ve 14 milyon insanın feryadını izlemekle meşguldür…
Maraş’tan arayan vali, “Efendim durum çok vahim. İnsanlar enkaz altında can çekişiyor. Acil yardım lazım!” Cumhurbaşkanı, “Konsey duruma hakim. Birkaç güne karar çıkacaktır. Sıkın dişinizi!”
Ertesi gün firari konsey üyesinin de katılımıyla ikinci toplantı başlar.
6 parti lideri ‘firari üyeye yüklenir! “Sayın Mervin Puldan. Ülkemizde büyük bir felaket yaşanıyor. Siz neredesiniz?” Cevap gayet nettir. “Suriye’deki müttefikimiz Mazlum Kobani ile görüştük. Oradan da Kandil’deki dostlarla biraz hasret giderdik. Hepinize selamları var…”
Neyse toplantı başlar. Bu defaki gündem maddesi, bölgeye hangi partiden bakanların gideceği ve uluslararası topluma yardım çağrısının nasıl yapılacağıdır. Yaklaşık 9 saat süren toplantı sonrasında, bölgeye her partiden 1 bakanın gönderilmesi ve uluslararası topluma “4. Seviye” alarm verilmesi konusunda mutabık kalınır. Ancak bu defa da kararı kimin açıklayacağı konusunda sıkıntı yaşanır.
Konsey üyelerinden Temel Reis Kollaoğlu, “Açıklamayı her partinin sözcüsü birlikte okusun” der…
Konseyin ipini elinde bulunduran iki numaralı lider Zelal Çakşener itiraz eder: “Hayır ayrı ayrı okunursa kakafoni olur…”
Veli Dedecan da boş durmaz atlar hemen: “Bence bizim sözcü okusun. Diğerleri metinden takip etsin. Biz de kamera arkasından sufle verelim. Böylece kakafoni olmaz, aksine senfoni gibi olur…”
Dedecan’ın fikri kabul görür ve kameraların karşısına geçen parti temsilcisi yaraya ‘Deva’ olacak açıklamayı yapar…
Konsey, 3. toplantıyı 8 Şubat 2022’de saat 16.00’da yapmak üzere dağılır. O sırada, yakınlarını kurtarmak için kazma kürek çırpınan, etraflarında bulduklarını yakarak ısınmaya çalışan depremzedeler;
“Eeeee… Hani devlet. Bir el uzatan yok muuu?” diye feryat etmeye devam eder.
Ertesi gün 7’li konsey bir kez daha toplanır. Bu seferki gündem maddesi ‘arama-kurtarma’ çalışmaları ve ‘yardımların nasıl ulaştırılacağı’dır.
Konsey lideri Paladaroğlu, “Kurtarma işini Çakut yapsın. Adamlar dağa tepeye tırmanmakta mahir. Enkazlara da tırmanırlar” der.
Diğer kıdemli üye milliyetçi Zelal Çakşener itiraz eder: “Hayır bu işi bizim ‘ocak’lar yapsın. Maden ocaklarından da tecrübeliler.”
Temel Reis Kollaoğlu, “Milli Dönüş” ekibini… Rahmet Davudioğlu, “MAFAD”ı, Kandilci ortak Puldan ise, “Hendek”çileri önerir. Tartışma uzadıkça uzar…
Bu arada 7 başlı ahtapotun kollarındaki cumhurbaşkanı bağlanır toplantıya… “Efendim, millet isyanda, halk perişan, enkaz altındaki can kayıpları artıyor. Bölgeye yardım göndermeliyiz. Bir an önce karar alınması lazım… Ne yapmamı emredersiniz?”
Konsey’in cevabı, “Tamam az kaldı. Sabretsinler biraz. Ölmediler ya! Elektrik yoksa lamba yaksınlar. Gıda ulaşmıyorsa kuru ekmek yesinler. Isınmak için birbirlerine sarılsınlar. Yakında, çok yakında… Belki yarın belki yarından da yakın. Üç, bilemedin beş vakte kadar devlet yanlarında olacak. Hiç şüpheleri olmasın!” şeklindedir.
Toplantıda nihai olarak, enkaz çalışmaları sırasında “Allah-u Ekber” diyerek tekbir getirilmesinin yasaklanması, ‘Allah’ ve ‘devlet’ ifadelerinin bir arada kullanılmasının önlenmesi ve ille de sağ kurtarılanlar için bir sevinç nidası atılacaksa, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşaaaa; denilerek İzmir Marşı’nın okutulması” konusunda mutabık kalınır.
7’li konsey, enkaz çalışmalarının ortaklaşa yürütülmesi ve yardımların ‘ahbap-çavuş’ yöntemiyle toplanması konusunda da uzlaşır…
4. gün yeniden bir araya gelirler… Ve o gün, ilk üç günde alınan o kritik kararların, 300 televizyon kanalının ortak yayınında açıklanması kararlaştırılır…
Böylece, GPS koalisyonu, bir büyük zorluğu daha başarıyla atlatmış ve ülkeyi büyük bir felaketin pençesinden çekip almıştır.
Maazallah ya iktidarda ‘tek adam’ olsaydı, ülkenin hali ne olurdu bir düşünsenize!..
Şimdi malum kesimin sosyal medya trolleri “Vay efendim milletin acısı var sen kalkmış muhalefeti ‘ti’ye alıyorsun” vs. diyebilir. Ama ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz… Ya da yapılanlar yapılacakların teminatıdır…
Cumhurbaşkanımızın verdiği sözler ve yaptığı işler ortada…
Diğer yandan; bir aday için 11 defa toplandığı halde kamuoyunun önüne bir isim sunamayan 7’li masanın hali de ortada…
Allah korusun! Devleti 7 başlı konsey ile yönetmeye kalkışan bu muhalefet iktidar olsa ve 6 Şubat’ta yaşadığımız afete benzer bir felaket yaşansa, ülkenin hali yukarıda zikredilenden farklı mı olacak?
Geçmiş koalisyonların deprem bölgelerine 3-4 gün sonra gidebildiğini hatırladığımızda cevap elbette ki ‘hayır’ olacaktır.
Kalın sağlıcakla…