Coni, John, Jeremy var da Hans olmaz mı?
Siyasette hedefin iktidar olmak ise, temelde 3 şeye ihtiyaç duyarsın…
Sana destek verecek, siyasi süreci yönetecek bir akıl…
Ekonomik olarak, seni ayakta tutup güçlü kılacak bir fon desteği…
Ve….
Seçim sürecinde sağ ve sol oyları kanalize edecek, kamuoyunu iktidar aleyhine kışkırtacak bir ya da bir kaç ortak.
Gözünü iktidar hırsı bürüyen ve cumhurun ittifakına karşı kin bileyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, ilk iki aşamayı geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.
Önce ABD’ye gitti, kendisine adaylık için ‘icazet’ verecek akılla görüştü. Kayıp 8 saatlik süreçte de Pensilvanya rüzgarını arkasına aldı.
Sonraki aşama ise iktidara giden yolu dolarla, sterlinle, euro ile döşemekti.
Onun için de bir zamanlar ‘tefeci’ dediği Londra’daki finans baronlarının kapısını çaldı. Katar’dan gelen yatırım ve sıcak paraya “Katar katar satıldık” diyen Bay Kemal, dünyanın iliğini sömüren Britanya’ya övgüler dizip “İngiltere’de temiz para var. Onu Türkiye’ye getirmeye geldim” demekte bir beis görmedi.
Ehh…
İktidara giden yolda her şeyi mübah gören Bay Kemal, şimdi de üçüncü aşama için yani kamuoyunu manipüle edecek ortakları bulmak üzere Almanya’ya gidiyor.
Hatırlayacağınız gibi CHP lideri, geçtiğimiz günlerde kaos baronu Yahudi asıllı George Soros ile bağlantılı Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) ile Friedrich Ebert Vakfı’nın İstanbul’da bir otelde düzenlediği “Sosyal Demokrasi ve Refah Devleti” paneline katılarak, dostlarıyla hasret gidermişti.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) ile birlikte 1994 yılında kurulan SODEV, Almanya merkezli Friedrich Ebert Vakfı’nın fonladığı vakıflardan biri…
Bay Kemal’in de TESEV’in 183 numaralı kurucu üyesi olduğu biliniyor. CHP Parti Örgütü ve Örgüt Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı ise SODEV’in kurucularından.
Çok da yabancısı olmadığımız bu Friedrich Ebert bir nevi CHP’nin Almanya’daki arka bahçelerinden biri…
Alman Sosyal Demokrat Parti‘ye (SPD) yakınlığıyla bilinen ve Alman devleti tarafından finanse edilen Friedrich Ebert Vakfı (Friedrich Ebert Stiftung) ise adını Türkiye’de ilk kez, 2005 yılında CHP’ye yaptığı 85 bin Avro’luk yardımla duyurmuştu.
Bir suikaste kurban giden Necip Hablemitoğlu, Ebert Vakfı’nın Türkiye’de karanlık işler çevirdiğinin altını çizerek “Ebert Vakfı, Türkiye’deki siyasi partiler içinde en çok CHP ile ilişki içindedir” demişti.
Şimdi bütün bunları birleştirip büyük resme baktığımızda, Türkiye’de şer faaliyetler yürüten, toplumsal kaos için çalışan oluşumları fonlayan ve sapkın akımları destekleyen bu yapılar ile Kılıçdaroğlu’nun bu kadar içli dışlı olması, seçim sürecinde yeni oyunların devreye sokulacağının habercisi gibi...
Nitekim Bay Kemal, ihtiyaç duyduğu manipülatif desteği sağlamak için ayın 14’ünde Almanya’nın yolunu tutuyor.
İcazeti Coni’den, parayı John’dan, aklı Jeremy’den alan Bay Kemal, STK desteğini de Hans’tan sağlama peşinde…
Bizimkisi de laf!
Ne yapacaktı, yabancı hayranı, milletin değerleriyle kavgalı, iktidarla davalı, ihtiras ve hırs abidesi Bay Kemal?
Vizyonunu Ahmet’e, ekonomisini Ali’ye, plan ve programını Hasan’a mı teslim edecekti!
Ne güzel söylemiş Yunus Emre, “Aklı olan korkmak gerek, nefs elinden, hırs elinden. Nefstir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan…”
Kalın sağlıcakla.
* * * * *
Allah, şeytanın şerrinden korusun…
Şunu kafadan söyleyeyim;
Bir çocuğun (kız ya da erkek farketmez), fiziki, fikrî, sosyal ve kültürel gelişimini tamamlamadan evlendirilmesine kesinlikle taraftar değilim.
Geçtiğimiz hafta malum, ‘insanlığımızdan utandıran’ bir iddiayla çalkalandı ortalık.
6 yaşındaki bir yavrucağa gelinlik giydirildiği, tacize uğradığı ileri sürüldü malum medya tarafından…
İlk duyduğumda; karşı mahallenin bu tür manipülatif, sınırları zorlayan, toplumun sinir uçlarıyla oynayan yalan haberlerine daha önce de sıkça rastladığımızdan itidalli yaklaştım olaya.
Kız evlat sahibi bir baba olarak bir yandan olayın doğru olmaması için dua ederken, diğer yandan bu iddianın muhatabı olan ailenin yaşayacağı mağduriyeti düşündüm. Nitekim, olayın detayları da ortaya çıktı bir iki gün içinde…
Habere konu edilen kızın ağabeyi ve kardeşleri, fondaş kalemşörlerin 28 Şubatvari tezgahını ifşa etti. “Gelinlik giydirilip 6 yaşında evlendirildiği” iddia edilen yavrucağın yıllar önce çekilen o fotoğrafının bir hafızlık icazet programı sonrasına ait olduğunu söyledi kardeşleri.
Hatta kendilerinin de benzer şekilde fotoğrafları bulunduğunu beyan edip, medyaya sundular o kareleri…
Ablalarının özel hayatında yaşadığı bir takım acı olaylar sebebiyle psikolojik sorunlar yaşadığını da anlattılar…
Ruhsal dengesi yerinde olmayan ablalarının, psikoloğunun da yönlendirmesiyle iddianameye giren ifadelerinin gerçekdışı olduğunu, kendilerinin 21 ve 19 yaşında olmalarına rağmen hâlâ bekar olduklarını, evlilik konusunda bir aile baskısı da görmediklerini dile getirdiler.
Aileden gelen açıklamalar biraz olsun yüreğime su serpti.
Böyle bir alçaklığın, böyle bir adiliğin sağı-solu, dini-meşrebi, tarikatı-partisi, sizdeni-bizdeni olmaz, olamaz…
Bunun, dinimizde de, örfümüzde de, töremizde de yeri yok!
Kız çocuklarına ayrı bir şefkati ve düşkünlüğü olan Peygamber Efendimiz, secdeye gittiği bir sırada kız torunu sırtına çıkmasına rağmen namazını bozmamış ve “Sizin kız diye horladığınız bu seçkin varlığı, ben omzumda taşıyıp baş tacı ediyorum” diyerek cahiliye dönemi zihniyetine önemli bir mesaj vermişti.
Peygamberimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde ise, “İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer” diyerek kız evladın önemine, bereketine işaret etmiştir.
Hal böyle iken, henüz oyun çağındaki bir kız çocuğunu evlendirmek hangi akla, hangi vicdana uyar?
Böyle bir işe tenezzül edenleri (şayet varsa) de böyle bir yalana sarılarak masum insanların hayatını zehir edenleri de Allah kahreylesin. Cenab-ı Hak, tüm evlatlarımızı, sapkınlardan, musibetlerden, felaketlerden ve kirli kalemlerin mürekkebinden korusun!