8 delikli zurnanın ‘zırt’ dediği yer!
Evrensel nitelikte bir enstrüman olan zurna, geçmişten bugüne dek Türk kültür çevrelerinde özellikle karagöz, orta oyunu, mehteran birlikleri, yağlı güreşler, gelin çıkartmaları, düğünler, nişanlar ve çeşitli eğlencelerin vazgeçilmezi olarak geniş bir yelpazeye hizmet vermiştir.
Zurnanın ön yüzünde 7, arka kısmında ise 1 delik bulunurken, öndeki delikler “Hava döndüren deliği”, arkadaki delik ise “Soluk deliği-Döş deliği” olarak adlandırılır. Zurnanın gövdesinin alt kısmında bulunan ve üflenen havanın akort edilmesini sağlayan küçük deliklere ise çeşitli yörelerde “cin deliği” ya da “şeytan deliği” adı verilmiştir.
Diyeceksiniz ki,
Düğün değil, bayram değil, nereden çıktı bu ‘zurna’!
Aslında son 3 haftada yaşadığımız siyasi süreç itibariyle tam da zurnanın ‘zırt’ dediği yerdeyiz…
“Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına” mantığıyla siyasi arenaya dalan, adaylık uğruna önüne geleni deviren, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı indirmek adına sağ-sol, marjinal, terör yandaşı demeden her kesimle ittifak arayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 8’li hatta 9’lu bir koalisyon bataklığının altyapısını hazırlıyor.
6’lı masada yaşanan kavga-dövüş ve ardından gelen omurgasızca geri dönüş bir bakıma zurnanın eksik kalan deliklerini tamamladı.
İP lideri Meral Akşener’in ‘kumar masası’na dönüş için şart koştuğu Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı yardımcılığı formülü, her ne kadar Bay Kemal’in ‘5’li manevrasıyla havada kalsa da, 8 delikli zurnaya bir nefes oldu.
Bir kukla başkan, 5 konsey üyesi ve 2 yetkili cumhurbaşkanı yardımcısı hokkabazlığı ile Bremen mızıkacılığından, zurna üstadlığına terfi ettiler.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ise, malum cenah tarafından zil zurna sarhoş olana kadar kutlandı…
Şimdiiiii…
Zurnanın sahibi başkaları olsa da, zurnayı üfleyecek kişinin Bay Kemal olacağı ortada…
Diğer 7 deliğin ise masadaki 5’li ve yedekteki iki isimle doldurulacağı da aşikar…
Ama bir de “şeytan deliği” denen o minik akort boşlukları var…
İşte onları da bir şekilde organize etmek lazımdı.
Ve Bay Kemal onun da çaresini buldu.
Sinsi bir oyunla, masa dışında bıraktığı gizli ortağı HDP’ye yeşil ışık yakarak, “Elbette ziyaret edeceğim. HDP’yi ziyaret etmemde ne sakınca var?” dedi.
Hemen akabinde de, ziyaretin HDP Genel Merkezi’nde yapılacağı açıklandı.
Zaten bilinen ortaklığı jet hızıyla alenileştirmek için ilk adımı attılar.
Ancak, CHP milletin milli-manevi değerlerinden o kadar kopuk ki!
Görüşme için ilan edilen tarihin 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü olduğunu bile farkedemedi.
Ya da farkettiği halde, terör örgütünün siyasi ayağı olan dostlarına kendince ‘sevimli’ bir mesaj vermek istedi.
Bu konuda niyet okumaya kalkışmak haksızlık olur!
Nitekim binlerce insanımızı şehit eden terör örgütünün temsilcileriyle, Şehitleri Anma Günü’nde yapılacak olan ihanet toplantısı, şehit ailelerinden, Diyarbakır annelerinden, sağduyulu siyasi partilerden, STK’lardan, kısacası milli iradenin temsilcilerinden gelen tepkiler üzerine ertelendi.
Ama insan şunu düşünmeden de edemiyor!
Ya hu, 40 yılda 40 bini aşkın insanımızı şehit eden terör örgütüne sırtını dayadıklarını söyleyen, terör elebaşı Öcalan’ın heykelini dikmek istediklerini alenen beyan eden, Kandil’deki caniler Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan’a çağrılarda bulunan bir oluşumla neyi konuşacak, neyin pazarlığını yapacaksınız?
İşin bir başka tarafı ise, “HDP ile asla aynı masada bulunmayız” diyen sözde milliyetçi İP’in, Kılıçdaroğlu’nun ipiyle kuyuya inerek, “Kılıçdaroğlu aday olduğu için ülkenin bütün paydaşlarıyla görüşecektir” açıklamasında bulunması…
İşte burası tam da zurnanın ‘zırt’ dediği yer.
Yarın Allah korusun, bu birbirleriyle hiçbir benzer noktası bulunmayan, kıblesi şaşmış koalisyon iktidara gelecek olsa, zurnanın her deliğinden ayrı bir ses çıkacak, herkes ayrı telden çalacaktır.
Nefesi Kılıçdaroğlu’ndan, nağmeleri 5’li konseyden, güfteleri yedekteki Mansur-Ekrem ikilisinden gelecek olan, şeytan delikleri ise HDP ve FETÖ tarafından tutulan akordu bozuk zurna, hem milletin enerjisini tüketecek hem vatandaşın kafasını şişirecek hem de ABD’nin, Avrupa’nın, İsrail’in melodilerini çalarak, toplumu özünden, sözünden uzaklaştıracaktır.
14 Mayıs’ta oylar, ya kendi boynundaki davulu milli ritimlerle çalan davulcuya gelecek, ya da dışarıdan gelen talimatları 8 kişiyle üfleyen zurnacıya kaçacak!
Bizlere düşen ülkeyi, ipleri başkalarının elinde olan acemi zurnacılara değil, yıllardır davulu da tokmağı da elinde tutan, bu milletin evlatlarına yeniden teslim etmektir.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana 8’li zurna bile az…
Kalın sağlıcakla…